Kasım ayında Kurban Bayramı tatilini fırsat bilen 107 kişilik bir kafile, atalarının izinde İspanya’yı keşfettiler. Tuna Alkan yönetiminde gençlerden oluşan grubunun bir senedir üzerinde çalıştığı Sefarad Projesi’nin ilk ayağı olan İspanya gezisi bir yandan 20–40 yaş arası cemaat gençlerine yönelik kapsamlı bir faaliyet sunarken öte yandan da tur esnasında gerçekleşen oturumlar, konferans ve özel gezilerle gençlere Sefarad kültürünün tanıtımına katkıda bulundu.
İspanya maceramızın sonrasına geçmeden gelin birlikte heyecan, eğlence, keşif dolu bu bir haftayı hep birlikte hatırlayalım. Macera mı? Keyif mi? Aşk mı? Heyecan mı? Aklınızdaki tüm sorunları unutun, Flâmenko ülkesinde fantastik bir keşif sizi bekliyor…
Madrid – Toledo –Segovia
Madrid’e vardığımız ilk gün düzenlenen şehir turu ile Kraliyet Sarayı, Arena, Prado Müzesi, Gran Via, Plaza Mayor gibi kentin simgesi olan yerleri keşfetme fırsatı bulduk. Turun ikinci günü ise İspanya’nın eski başkenti Toledo’ya doğru yola çıktık. Toledo gezisi esnasında bize Tarbut Sefarad adına Mario Javier Saban yolculuk boyunca eşlik etti. Kendisi gerek Maimonides gerekse de Toledo kenti hakkında verdiği bilgilerle şehri daha iyi tanımamızı sağladı. Otobüste açıklamalar sonrası Mario Bey’in katılımıyla söylenen Avram Avinu şarkısı coşkuyu daha da arttırdı. 1700’lere kadar Arap egemenliğinde bulunan, işgal etmenin zor olduğu bir nehrin tepesine kurulan bu şehir aynı zamanda İber Yarımadası’nda kurulmuş ilk sinagoga da ev sahipliği yapıyor. Şehre vardığımızda kültür merkezinde Talmud Sefarad’dan bizi karşılayan diğer yetkililerden Toledo’nun şu anki Yahudi yaşamı hakkında bilgi alıp, ilginç bir hikâyeye tanıklık ettik. 1919 yılında İngiltere’den gelmiş bir cemaat bireyi bize anneannesine verilen bir Tora kitabını okuması ile şans eseri Yahudi olduğunu öğrendiğini, bundan sonra da geçmişini araştırmaya karar verdiğini aktardı. Şu an İspanya’da bu hikâye gibi birçok hikâyenin bulunduğunu ve her geçen gün birçok bireyin geçmişini öğrenme arzusuyla bu tip sürprizlerle karşılaştıklarını öğrendik. Buradan Toledo doğumlu Yeuda Halevi’nin heykelinin bulunduğu yere geçip onun hakkında bilgiler öğrendik. Yazdığı birçok eserle Yahudilik inancının gelişmesine katkılarının yanı sıra Halevi en önemli eseri Kuzari kitabında akılcılığa değinmiş ve Yunan düşüncesinin hâkim olduğu bir ortamda Yahudileri atalarının Tanrısı’nı tekrardan keşfetmeleri için teşvik etmiştir. Toledo gezimizin son durağında ise şu anki yaşam hakkında bilgiler edinirken daha birkaç ay evvel kentte bulunan Yahudilikle ilgili hatıra eşya dükkânına yapılan saldırıyı öğrenip 21. yüzyılda halen bu bölgede antisemitizmin oluşuna tanıklık ettik.
Turun diğer günü ise tipik bir Roma şehri olan Segovia’yı ve burada Disneyland deyince aklımıza gelen şato olan Alcazar Şatosu’nu keşfettik. Segovya gezisi esnasında şu anda Corpus Christi Kilisesi olarak kullanılan eski Mayor Sinagogu’nu gördüğümüzde bir kez daha kentten Yahudi izlerinin silindiğini üzülerek öğrendik. Segovya’da gördüğümüz Roma surları ve su kemeleri ise kimi zaman bize İstanbul’da olduğumuz izlenimi verdi. Avila şehrine vardığımızda ise Engizisyonun, Yahudilerin uğradığı haksız iftiraların en etkin olduğu bu şehirde yaşanmış acı olayları rehberimizden öğrendik. 1491 yılında Guardia’nın aziz çocuğu olarak tarihe geçen olayda Yahudiler Guardia bölgesinden bir çocuğu kaçırıp, öldürerek dini ritüellerde kullanmakla suçlanmış ve bunun sonucu Avila’da yaşayan Yahudiler Mercado Grande’de katledilmişlerdir. Madrid turumuzun en keyifli anlarını ise Madrid Cemaati’nin bizim onurumuza düzenlediği gecede yaşadık. Otelimizden otobüslerle bizi alan cemaat yetkilileri önce bizi sinagoga götürüp burada cemaat geçmişi ve şu anki cemaat yapısı hakkında bilgi verdiler. Konuşma sonrası ise grubumuz cemaat başkanını bulmuşken akıllarındakini ilk ağızdan öğrenme telaşıyla başkanı soru yağmuruna tuttular. Madrid Cemaat Başkanı’nın gösterdiği yakınlık, özenle hazırlanmış akşam yemeği ve gençlerle tanışma imkânı bize Madrid’deki son akşamımızı unutulmaz kıldı.
Barselona – Girona – Figueras
İspanya turumuzun bir sonraki durağı ise Gaudi’nin şehri Barselona’ydı. Şehir gezimiz esnasında bir yandan Sagrada Familia, Guell Park gibi tasarım harikası güzellikleri keşfederken Gotik mahalle gezimizde Avrupa’nın en eski antik sinagogu Mayor Sinagogu’nu keşfettik. Dünyanın farklı yerlerinden yapılan bağışlarla şu anda müze haline getirilen Sinagog Katalan kültür mirasında Yahudilerin yeri hakkında bize bilgiler veriyor. Katalanca ‘Call’ sözcüğü Yahudilerin yaşadıkları getto anlamını taşıyor. Gezimiz devamında 1929 yılında fuar için yapılmış 116 farklı İspanyol mimarisini bulunduran Pablo İspanyol’u da gezmeyi ihmal etmedik. Grubumuzun şüphesiz sabırsızlıkla beklediği bir gezi ise Barselona’nın evi Noucamp Stadı ve müzesiydi. Gruba bırakılan serbest zamanda müzeyi gezme fırsatı bulan gençler Avrupa’nın en büyük takımının neden bir takımdan daha fazlası olduğunu bu gezide anladı. Gezimizin diğer günü ise Katalan Yahudi Cemaati’nin 600 yılı aşkın süredir yaşamış olduğu Girona şehrine doğru yola çıktık. Şehrin küçük dar sokaklarında Call adı verilen gettoları gezerken Rav Moşe Ben Nahman (Nahmanides)- Ramban’ in hayatı, Kabala’ya ve Yahudiliğe katkılarını dinledik. Gezinin devamında ise Girona Yahudi Müzesi’nde bir yandan Ortaçağ’dan günümüze ulaşabilen eserleri izlerken o dönemlerde de uygulanan ayırt edici kıyafetleri üzüntüyle gördük: Müze aynı yerde bulunan 15. yüzyıldan kalan bir sinagogun bulunduğu yere kurulmuş. Müzenin canlandırmalı panelleri ve en üst kattaki sergi ise Katalan Yahudi Cemaati’ni daha yakından tanımamızı sağladı.
Gezimizin öğleden sonraki bölümünde sürrealizmi keşfetmeye Salvador Dali Müzesi’ne doğru yola çıktık. Dali Müzesi’nde artık kelimeler yerini bu dâhiyane zekâyı her tabloda tekrardan keşfetmeye bıraktı. Gezi sonunda grupta herkes hep akıllarındaki o tabloların gerçeklerini görmenin mutluluğunu yaşıyordu. Dali müzesinin akşamında ise Sangrialarımzı yudumlarken Flâmenko gecesinde kendimizi ritmin hızına kaptırdık.107 kişinin bir arada otelin ayrılmış bir salonunda yediği Şabat yemeği ise turun yine en anlamlı anlarından biriydi. Gecede güzel temenniler dualarla tekrarlanırken Nedim Pase’nin okuduğu Kiduş duası ardından Yaşar Alkan’ın yaptırdığı amotsi sonrası hep beraber Şabat ezgilerini mırıldandık. Madrid gezimizde olduğu gibi Barselona gezimizin de son akşamı Barselona cemaat yetkililerinin hazırladıkları program ile geçti. Öncelikle sinagogda cemaat yetkilileri ile tanışan gençlerimiz kültür merkezinde falafel yedikten sonra Barcelano cemaati gençleri ile bu genç şehrin en ünlü barlarına doğru devam ettiler. Barcelona cemaati gençleri bir bölümünü kapattıkları bir barda bizi ağırladıktan sonra kentin en ünlü gece kulübü Sutton’da Barselona gece hayatını tüm ihtişamı ile gösterdiler. Bir haftalık geçmişimize düzenlediğimiz bu yolculuk Barselona’nın kalbinde unutulmaz anılarla sona ediyordu.
Tarihimizi keşfetmek bir yana dursun kurulan dostluklar, arkadaşlıklar,107 gencin kaynaşması bu turun en anlamlı kısmıydı. Bir düşünsenize tur sonunda çıkmaya başlayan bir çiftin her zaman en güzel anısı olacak bir İspanya seyahati… Kimi zaman gündelik hayatta sürüklenen gençler bir haftalık ta olsa her şeye ara verip bu bütünün parçası olduğunu hissetiler. Asıl başarı doğru zamanda, doğru hedef kitleye, hem de yüzlerce mail gönderip aylarca reklam yapmaya gerek kalmadan 107 gencimizi atalarının yaşadıkları topraklarda bir araya getirmektir. Turun son günü herkes birbirine bir sonraki durak neresi diye sormaktaydı. Gençlerimize ulaşmakta zorluk çekiyoruz dediğimiz bir dönemde sizce bundan daha güzel ne olabilir? Valizlerinizi hazırlamaya başlayın keşfimiz devam edecek, Prag mı? Selanik mi? Ruhunuzu özgür bırakın, hayallerinizi gerçekleştirmek için yeni projelerimizle çok yakında karşınızda olacağız…