Herkesin anlatacak bir öyküsü vardır/ Josef Behar Ebeoğlu ‘107 yılım nasıl geçti?’

Sibel KONFİNO Toplum
5 Ocak 2011 Çarşamba

Geçenlerde tanıştığım Josef Behar Ebeoğlu tam 107 yaşında bir İstanbul Beyefendisi. İnsanı hayrete düşürecek kadar hayata bağlı. Yalnız yaşıyor ve her işini kendi yapıyor. Yeğeni Robi ve eşi Güldal onu kolluyorlar. İhtiyacı olduğu her an yanındalar. Bizlere anlatacak çok hikâyesi vardır dedim ve misafiri oldum. Eskileri anlatmaya pek yanaşmadı “Geçti, gitti o günler” dedi. Kimi zaman çok duygulandı. Ben de çok üzmedim onu. Yeğenlerinden yardım istedim. Kırmadılar beni. İşte 107 senelik bir çınarın öyküsü:

Aile

15 Temmuz 1903 senesinde İstanbul’da doğdum.  Musevi Lisesi’nde okudum. 5 kardeştik. 2 erkek 3 kız.  Kız kardeşim Eme çok kültürlüydü. Rusça, Fransızca, İngilizce başta olmak üzere dokuz lisan bilirdi. Çok iyi ve kıymetli bir insandı. Düşünün ki 90 yaşında kitap yazdı. Onu hiç unutamıyorum. İstanbul’dayken bir Rus şirketinde çalışırdı. Oğlu İsrail’e göç edince, o da oraya yerleşmeye karar verdi.  Kız kardeşim İda ile aynı evde beraber yaşadık. Diğer kız kardeşim de İsrail’de hayatına devam etti.

Babam Moiz Behar ailesine çok düşkündü. 1. Dünya Savaşı’na kadar işleri çok iyiydi. Kadıköy Cemaat Başkanıydı.  Caddebostan Sinagogu’nu o yaptırmıştır. Çok sayılan, sevilen bir kişiydi.

Ağabeyim İzi hayatını Fransa’da sürdürmeye karar vermişti. Orada maalesef Holokost’ta öldürüldü.Buna dayanamayan annem yatağa düştü ve bir daha hiç çıkmadı. Onu çok severdim. Bu durum bütün ailemiz için bir dramdı.

Evlilik ve sosyal hayat

Hiç evlenmedim çünkü hayatımı anneme ve babama adadım. Ancak çok büyük bir ailem vardı. Hiçbir zaman yalnız kalmadım.

Hayatım boyunca Anadolu yakasında yaşadım. Çok arkadaşlarım vardı.  Örneğin arkadaşlarımdan Emil Azarya, İsrael Behar, Viktor Avigdor, Salamon Ovadya ile birlikte her yere yürüyerek giderdik. Onlarla çok gezdik. Örneğin Polonezköy’e kadar yürürdük. Ancak bir süre sonra Avrupa yakasına taşındılar. Bu tarafta tek başıma kalmama rağmen yalnız başıma saatlerce dolaşırdım.  Herkes beni örnek gösterirdi.  Ancak artık arkadaşlarımdan kimse kalmadı. Benden çok daha küçük olmasına rağmen Lüsi Kori ve Fortüne Behar halen ziyaretime gelir veya arayıp hatırımı sorarlar

İş yaşamı

Okulu bitirince birkaç sene bir Fransız şirketinde çalıştım. O firma kapanınca yalnız başıma ithalat işine başladım.  Makine ithalatı yapardım. Birçok iş arkadaşlarım oldu. Sabah erkenden giderdim. İşler kötü gitmeye başlayınca beni kurtaran kitaplarım ve müzik olmuştur. Günlük streslerimi eve hiç taşımazdım. Okumak beni farklı bir dünyaya götürürdü. Şimdi ise televizyonda TV 5 ve müzik kanalı Mezzo’yu seyrediyorum, haber dinliyorum. Ayrıca koyu bir Fenerbahçe taraftarıyım. Bütün maçları seyrediyorum.

 Bu kadar uzun yaşamanın sırrını keşfettiniz mi?

Bol bol kitap okumak, müzik dinlemek ve Boğaz’da gezinmek benim hayatımı uzatan nedenlerdir.  Kitaplar benim arkadaşlarımdır. Şimdi artık çok iyi göremediğim için okuyamıyorum. Yine de o kütüphanede durmaları bile beni çok mutlu ediyor. Günde iki öğün yemek yerdim. Fazla yemek iyi değildir, vücudu hırpalar. Halen de yediklerime dikkat ederim. Her yere yürüyerek giderdim, spor yapardım. Bir de çok yüzerdim.

107 sene dile kolay

107 yaşındayım ama bunca sene nasıl geçti hiç anlamadım. Sanki bütün yaşadıklarım dün gibi. İyi günlerim de oldu, kötü günlerim de. Ama yaşamaktan çok memnunum.

Yanından ayrılmadan önce kendisinden bir söz aldım; 110. doğum gününe beni de muhakkak davet edecek…

Josef Behar Ebeoğlu’na sevdikleriyle daha uzun yıllar dileriz…

Josef Ebeoğlu’nun girmek istemediği ayrıntıları

yeğeni Robi Azarya Ebeoğlu aktardı

Annem, babam, Josef dayım, dedem, anneannem, Mane ve Kastamonulu bir hasta bakıcı Kadıköy Haydarpaşa’da aynı evde yaşardık.

Viktorya Horada adında bir hanım, mürebbiye olarak yıllarca bizimle yaşadı. Ona kısaca Mane derdik. Evde hep Fransızca konuşulurdu.  Rum komşularımız çoktu.  Hatta annem ve babam,  anlamayayım diye aralarında Rumca konuşurlardı. Dayım ayrıca İngilizce de bilirdi.

Dayım normal askerliğini yaptıktan sonra yanılmıyorsam 1942-1943 senelerinde “Yirmi sınıfa” çağrıldı. 20-30 yaş arası bütün gençler aniden tekrardan askerliğe çağrılmışlardı. Buradaki amaç çoğunlukla gayrimüslimlerin elinde olan ticari sektörün darbe yemesiydi.  Dayım da zannedersem Sivas’a gönderilmişti. Ancak Türkiye’nin kazanan tarafın yanında yer almaya karar vermesiyle, bu sıkıntılı askerlik durumu da sona ermiş ve herkes eve dönmeye başlamış.

Ailede 2. Dünya Savaşı sırasında korkunç bir dram yaşanmış. En büyük ağabey olan İzi Behar İngiliz Musevisi eşi ve bir yaşındaki çocuğu ile Fransa’da yaşıyormuş. Almanlar Paris’e girince Türkiye’ye dönmeye karar vermişler. Dr Petillon adlı bir Fransız, Almanlarla işbirliği yapar, Yahudileri kurtarma sözü vererek kandırır, tüm varlıklarını satmaya ve altına çevirmeye zorlar. Kaçma günü geldiğinde hepsinin yemeklerine ilaç katarlar, uyuturlar ve zehirli iğneyle öldürürler. Cesetler parçalanır ve Dr Petillon’un bodrumunda yakılırlar. Maalesef ki dayım İzi ve ailesi de bu şekilde katledilmişler.

Tabii ki bu durum aile için korkunç bir yıkım oluyor. Senelerce savaşta öldürülenlerin listesi bekleniyor. Gayet sağlıklı olan İzi’nin annesi ölüm listesinde oğlunun adını görünce hastalanıyor, yatağa düşüyor ve 38 sene hiç yataktan çıkmıyor. zaman zaman aklını da kaybediyor.

Josef Ebeoğlu deyince aklınıza gelenler…

Dayım yaşam felsefesi çok farklı bir insandır. Maddiyata hiçbir zaman önem vermemiştir.  Bugün, belki de hiç rastlayamayacağımız türden bir kişidir. Kitapları onun her şeyidir. Bu kitap sevgisini bana da o bağışlamıştır. Halen elinde bir büyüteçle gazete okumaya çalışır. Belki de maneviyata, maddiyattan çok daha fazla önem verdiği için, pozitif bir insan olduğu için, hayattan hiçbir şekilde kopmadığı için, halen sabah jimnastiği yaptığı için bu yaşa kadar geldi.

Dayım kendine yetebilen bir insan. Yalnız yaşıyor. En değer verdiği kişi eşim Güldal’dır. Onların çok farklı bir ilişkileri var. Güldal’ın yaşlılarla iletişimi çok iyidir. Günde iki kere uğrar, yemek götürür, sohbet ederler. Bunun haricinde dayım her sabah tıraş olur, yatağını yapar, kahvaltısını hazırlar, yemeğini ısıtır. Emeklilik parasının çekileceği tarihi, kira ödemesi zamanını hep o hatırlatır bize.

Bu seneye kadar uzun yürüyüşlere çıkardı ancak artık pek yapamıyor. İlaç almaya veya ufak tefek ihtiyaçlar için evden çıkıyor. Yaşama müthiş bir bağlılığı var.

Onunla aynı evde yaşamak bana çok pozitif şey kattı. Halen sohbet eder, politika konuşuruz.