Boş bir sahnede iki salıncak, tek bir oyuncu ve bir hikâye... Az malzeme, sınırsız olasılık.
Oyuncunun sahnede şimdiki zamanda bir eylem icra ederken eş zamanlı olarak geçmiş zamanda gerçekleşmiş bir hikâyenin anlatıcısı olması oyunculuğa dair temel bir paradokstur. O, geçmiş zamanda gerçekleşmiş bir eylemi taklit ederken onu şimdiki zamanda gerçekleştirmektedir de. Gerçekçi oyunlarda oyuncu, taklitçiliğini, bir hikâye anlatıcısı olduğu gerçeğini örtbas etmeye çalışır. Virtüözitesi de bu anlamda ne kadar iyi bir illüzyonist olduğu ile ölçülür. Seyirci ise sessiz bir ön anlaşma sonucu bu yanılsamayı kabul eder. Bir de oyuncunun kendini bir taklitçi olarak ifşa ettiği oyunlar vardır. İşte bunlar ‘tehlikeli oyunlar’dır… İlkine göre tehlikelidir çünkü seyirci ile gerçekleştirilmiş bir ön anlaşma yoktur. Oyuncu tüm çıplaklığıyla onun karşısındadır ve illüzyonun seyirciyi kandırmadan yaratılması gerekir. Burada virtüözite yeni bir anlam kazanır: Oyuncunun kendi malzemelerinin tamamını illüzyonun hizmetine verebilme becerisi.
Seyyar Sahne’nin Oğuz Atay’ın aynı adlı romanından uyarladıkları ‘Tehlikeli Oyunlar’ da böyle bir oyun. Seyyar Sahne, romanı sahneye uyarlarken oyuncunun hikâye anlatıcısı kimliğinden yola çıkıyor. Kendini geçmişin aktarıcısı olarak gerçekleştirdiği eylemlerin faili olarak ifşa eden bir taklitçi. Tek kişilik oyunda Erdem Şenocak, bir yandan hikâyeyi seyirciye aktarırken diğer yandan olaylar, kişiler ve durumlar onun bedeninden doğup, bedeninde son hallerini alıyorlar. Boş bir sahnede iki salıncak, tek bir oyuncu ve bir hikâye... Az malzeme, sınırsız olasılık. Erdem Şenocak bedeninin olasılıklarını bu üçgenin içinde zorlarken başarılı bir oyunculuk virtüözitesi sergiliyor. Onun sesi sadece romanın başkarakteri Hikmet Benol’un sesi değil, bütün romanın sesi oluyor; bedeni sadece Benol’un bedeni değil romanın bedeni haline geliyor. Zaman zaman tüm karakterler ve durumlar, bir bedende ve seste, hikâye anlatıcısının bedeninde ve sesinde bütünleşiyor; zaman zaman ise oyuncunun bedeninin parçaları ve sesinin renkleri farklı kişiliklere bürünüyor. Şenocak, bedeninin ve sesinin olasılıklarını keşfetme ve sergileme konusunda cesur davrandığı gibi farklı tonlar, renkler, formlar arasında kurduğu ani geçişleri başarıyla gerçekleştiriyor. Böylece, seyirci olarak bir yandan onun bir hikâye anlatıcısı olduğu gerçeğini hiç unutmazken diğer yandan çok kişili, çok unsurlu kalabalık bir sahne izliyoruz. Oyunun tanıtım metninde şöyle yazıyor: “Tehlikeli Oyunlar, Hikmet Benol karakterinin var oluş mücadelesi üzerinde şekillenen ve diyalogdan monologa, ben-anlatıcıdan tanrısal-anlatıcıya, mektuplardan günlüklere ve şiirlere, didaskalilerden kaleydoskopik görüntüler oluşturan bilinç-akışlarına kadar birçok yazın tekniği ve türüyle anlatım olanaklarının sınırlarının zorlandığı uzun soluklu bir romandır”. Sonuç olarak, oyuncunun kendi biçimsel olanaklarının sınırlarını zorlamasıyla bu değerlendirmenin sahnelemeye yansıtıldığını söyleyebiliriz.
Gerçeklerin kıyısında oynanan oyunlar
Neredeyse iki saat süren oyunu gözümüzü kırpmadan izleyebilmemizin ardındaki diğer kahraman ise kuşkusuz Oğuz Atay. Düşle gerçeğin birbirine karıştığı, üstkurmacanın kurgunun ana ilkesi olduğu Tehlikeli Oyunlar’ın metni de dinleyiciyi oyunsal bir dinleme eylemine davet ediyor. Öyle ki, Cevap Çapan romana yazdığı önsözüne şöyle başlıyor, “Ey Sevgili Okur, şu elinde tuttuğun Tehlikeli Oyunlar’ı okumak üzere olduğun için seni ne kadar kıskandığımı açıklamakla başlamak istiyorum bir solukta yazıp bitirmek istediğim bu önsöze. Niçin mi kıskanıyorum seni? Heyecan ve serüven dolu bir yolculuğa benzeyen bu okuma uğraşıyla ilk kez karşı karşıya olduğun için elbet.” Romanda Oğuz Atay’ın düşünen insanı, gerçeklerin kıyısında oynadığı tehlikeli oyunlarla var oluyor. 500 sayfalık romanı sahneye uyarlarken Seyyar Sahne, romanın başkişisi Hikmet Benol’un var oluşsal bunalımını vurgulayacak şekilde kısaltmış. Oldukça keyifli ve akıcı bir metin çıkmış ortaya. Aynı akıcılık oyuncunun performansında da kendini gösteriyor ve Oğuz Atay’ın sözcükleri ve kurgusu eşliğinde sahnede hikâye anlatıcısının bedeninde yaşam bulan oyunlar, seyirciyi de sahneyle kurgusal ama bir o kadar da gerçek bir ilişkiye davet ediyor.
Seyyar Sahne ve Tehlikeli Oyunlar
2001 yılında bir grup amatör tiyatrocunun girişimiyle kurulan Seyyar Sahne, ‘eğlencelik’ olmakla ‘müzelik’ olmak seçenekleri arasında bırakılan tiyatro sanatının bugün birçok zorluğa rağmen dinamik bir faaliyet olarak sürdürülebileceği düşüncesiyle çalışmalarına devam etmekte. Son birkaç yıldır tiyatro dışı metin türlerinin dramatik olanaklarını araştırmayı ilke edinen topluluk ‘Tehlikeli Oyunlar’ı sekiz aylık yoğun bir çalışma sürecinin sonunda ortaya çıkartmış. Konsept ve yönetimini Celal Mordeniz’in, metin düzenlemesi ve reji danışmanlığını Oğuz Arıcı’nın üstlendiği ve Erdem Şenocak’ın oynadığı ‘Tehlikeli Oyunlar’ı 14 Ocak Cuma saat 20.00’de ve 15 Ocak Cumartesi saat 19.00’da İTÜ Maçka Kampusu İşletme Fakültesi Tiyatro Salonu’nda izleyebilirsiniz.