Etkilenmek ve buna rağmen KENDİN OLMAK

İstanbul Resitalleri, 13 Ocak Perşembe akşamı saat 20.00’da Fulya Gösteri Merkezi’nde son beş yılda gerçekleştirdiği kayıtlarla genç yaşına rağmen klasik müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yapan Edna Stern’i ağırlıyor.

Rina ALTARAS
12 Ocak 2011 Çarşamba

1977 doğumlu Edna Stern’i ünlü Fransız klasik müzik dergisi Diapason şöyle tanımlıyor: “Onun piyanosu müzikal formasyonunu etkilemiş üç büyük piyanistin izlerini taşımakla birlikte Stern imkânsızı başararak kendisine has bir sentez yaratmış: Martha Argerich’in gösterişi, Leon Fleisher’ın müzikalitesi ve Krsystian Zimmerman’ın kusursuz cilası”.

2005 yılında yayınlanan ilk albümü ile dikkatleri üzerine çeken İsrail-Belçikalı genç piyanist Edna Stern’in ‘Chaconne’ adını taşıyan bu albümü, ‘Diapason Découverte’ ve ‘Arte Best CD’ ünvanlarını kazandı. Schumann’ın eserlerini kaydettiği ikinci albümü ise beş Diapason aldı. Bach’ın Prelüd ve Füglerinden oluşan son albümü, 2009 Mart ayında Diapason d’Or ödülüne layık görüldü. Bu kayıtlarıyla, genç yaşına rağmen klasik müzik dünyasına çok hızlı bir giriş yapan Edna Stern’i yaşamını sürdürdüğü Paris’teki evinden arayarak onu etkileyen ekoller, hocalar, Schumann’a olan ilgisi üzerine sohbet ettik.

Altı yaşında piyanoya nasıl başladınız? Neden etkilendiniz?

Piyanoyla aramızda manyetik bir çekim oldu. Biraz ilk bakışta aşk gibi. Tabii bunda evde bir piyanonun ve onun ablam tarafından çalınıyor olmasının payı yadsınamaz.

Ablanızla aranızda rekabet olmadı mı?

Hayır, yaşadıklarımıza rekabet denemez. Sadece onun her piyanoya oturuşunda ben de oturmak istiyordum. Herkesin yaşadığı türde abla-kardeş hikâyeleri yaşadık anlayacağınız.

Günümüz piyanosunun yaşayan efsaneleri olarak tanımlayabileceğimiz üç büyük sanatçıyla çalıştınız: Martha Argerich, Krystian Zimerman ve Leon Fleisher. Onlardan nasıl etkilendiniz?

Martha Argerich ile sohbet ederdik. Bana müziğe dair düşüncelerini, yorumlama şeklini anlatırdı. Bu sohbetler, çaldığım eserleri yorumlamam için bana ilham kaynağı olmuştur. Dolayısıyla onunla klasik anlamda, Leon Fleisher ile bir sene boyunca yaptığım üzere, çalıştığım söylenemez. Belçika’daki eğitimimin ardından Basel’de dört yıl boyunca Krystian Zimerman ile çalıştım. Bu süre zarfında Como Gölü’ndeki ünlü International Piano Foundation’da Alicia de Laroccha, Dmitri Bashkirov ve her şeyden önemlisi Leon Flesiher ile tanışıp birlikte çalışma fırsatım oldu. Bu vakfın sunduğu masterclass’larda bir hafta boyunca tüm bu büyük isimlerle yalnızca çalışma fırsatına sahip olmuyorsunuz. Onlarla yaşıyorsunuz. Bu inanılmaz zenginleştirici bir süreç. Zaten bu süreçten sonra Amerika’ya Leon Fleisher’la bir sene boyunca çalışmaya gittim. Bir hocayla çalıştığınız zaman öncelikle onun çalışını ve yorumunu anlamaya, bu bilgiyi sindirdikten sonra, bunların ışığında kendinize has bir teknik, yaklaşım bulmayı hedeflersiniz. Zimerman ile çok ona özgü olan hamle anındaki tekniği ve tabii ki belli bir repertuarı, romantikleri çalıştık. Sonuçta her hoca belli bir repertuarın uzmanı. Baltimore’da Johns Hopkins Üniversitesi Peabody Konservatuarı’nda Fleisher ile klasikleri, müzikteki zamanı ve cümleleri çalıştım. Kendime ait bir tekniği edinmem, hocasız çalıştığım iki yılımı aldı.

Schumann’a çok özel bir ilgi duyuyorsunuz. Neden?

Schumann tanıştığımızda tanıdığım bir besteci. 6-7 yaşında bile içimde çok derinlerde hissettiğim, bildiğim ve yaş aldıkça çok daha derinden kavradığım bir besteci. Buna karşılık örneğin Chopin’i hala anlamaya çalışıyorum. Schumann’ın beni cezbeden en önemli özelliklerinden biri de edebiyatla olan ilişkisi. Çünkü ben de gerek okumayı gerekse  yazmayı çok seviyorum. Schumann’ın tüm eserlerinde farklı kişilerin, kimliklerin tasvirlerini bulabilirsiniz.

Hocalık yapıyorsunuz. Hoşunuza gidiyor mu?

Londra Kraliyet Akademisi’nde ders veriyorum ve çok şey öğreniyorum. Herşeyden önce o ana kadar söze dökmediğiniz duyguları, tecrübeleri aktarmak başlı başına bir iş ve bu bile benim için çok öğretici. Bir de verdiklerinizin karşılığını fazlasıyla aldığınız çok ödüllendirici bir süreç.

İstanbul’da nasıl bir repertuar çalacaksınız?

Beethoven’dan Bach-Busoni’ye ve Liszt’e uzanan bir repertuar çalacağım. Birinci bölümde Beethoven’nın küçük parçalarının yanısıra ‘Fırtına’ ve ‘Appasionata’ sonatlarını, ikinci bölümde ise Bach-Busoni’nin Chaconne,  ve Liszt’in ‘Apres une lecture de Danté’ eserlerini seslendireceğim. Bir şekilde Bach’la başlayan klasik müzik dünyasının hanedanlığını yansıtan bir repertuar.