Yeni bir vergi affı geliyor

Kayıt dışının yüksek oranlarda seyrettiği ekonomilerde vergi aflarının ister istemez gündeme gelmesi, ne yazık ki, kaçınılmaz bir olgudur.

Ekonomi
27 Ocak 2011 Perşembe

2008 ve 2009 yıllarında ABD’de mortgage krizi olarak başlayıp bütün dünya ekonomilerini etkileyerek ortalığı kasıp kavuran ekonomik kriz birçok önemli sonuçlar doğurdu. Krizle mücadele etmek için devletler çeşitli yöntemlere başvurdu, faiz indiriminden, finansal politikalara, piyasalara çok önemli miktarlarda para pompalamaya kadar değişik tedbirler uyguladılar. Bugün krizin sonuçlanıp sonuçlanmadığı hâlâ tartışılmakta ‘W’ (çift dip) etkisi yaşanıp yaşanmayacağı sorgulanıp durmakta, dünyaca ünlü ekonomi uzmanları birbirlerine taban tabana zıt görüşler ileri sürmekteler.

Görünen o ki ABD ekonomisi yavaş yavaş olumlu sinyaller verip, krizden çıkıldığının belirtileri görülürken, Avrupa ülkeleri, bir yandan Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi zayıf halkaların, bir yandan da mevcut sistemin tepki vermekteki hantallığının etkisiyle bocalamaya devam etmekte. Ancak ne olursa olsun, kriz devam etse de etmese de, piyasalara pompalanan yüksek miktarda paranın özellikle ham madde fiyatlarını derinden etkileyeceği ve enflasyonist bir döneme girileceği olasılığı yadsınamaz.

Enflasyonla mücadelenin yöntemlerinden biri sıkı para politikası ise bir diğeri de vergisel yöntemlerdir. Bu çerçevede merkez bankaları ile maliye otoritelerinin zaten krizden yeni çıkmış ekonomileri sıkı para politikaları ile bunaltmaktansa nispeten daha kolay geçiştirilebilecek vergi uygulamalarına yönelmeyi tercih ettiklerini görmekteyiz. Örneğin, gerek ABD gerekse Avrupa ülkeleri vergi kaçağını asgariye indirmek, ülkelerarası kâr, dolayısı ile de vergi kaymalarını önlemek için OECD’nin tavsiye ettiği bir takım kuralları sıkı sıkıya uygulamaya koyuldu. Vergi cennetleri olarak tabir edilen ülke ve bölgelerle yapılan işlemleri büyüteç altına alarak bu konudaki çemberi oldukça daralttılar, ülkelerarası çifte vergilendirmeyi önleme ve bilgi değişimi anlaşmalarını hızla devreye soktular, böylece uluslararası yöntemlerle vergi planlaması yapılmasını engellemek üzere tüm tedbirlere başvurdular.

ÜLKEMİZDE DURUM

Ülkemize gelince, Türkiye söz konusu ekonomik krizi, 2001 yılındaki banka skandalları sonucu alınmış olan sıkı denetim kuralları sayesinde nispeten ucuz atlattı. Ne var ki ekonomimiz dış ticaretinin çok büyük bir bölümünü ABD ve Avrupa ülkeleri ile yerine getirmekte. Yani ne olursa olsun bahis konusu ülkelerde oluşabilecek krizler bizi de etkileyecektir. Nitekim de öyle olmuş, kriz döneminde söz konusu ülkelere ihracatımız düştü, sanayimiz de bu ölçüde etkilendi. Neticede Türkiye de vergi mekanizmalarını devreye soktu, bir ara kalkacağı söylenen veraset ve intikal vergisini uygulamaya devam etti, indirilmesi beklenen gelir vergisi oranlarını değiştirmedi, vergi incelemelerine ise hız verdi. Bilgisayarlı izleme uygulamaları sayesinde ise mükellefler çok yakından takibe alınmakta, en ufak mal ve para hareketi bile maliye otoritelerinin gözünden kaçmamakta. Tabii tüm bu politikalar sonucu, mahkemelerde vergi dava dosyaları birikti ve sonuçlanması yıllar alacak ihtilaflara yol açtı. Vergi ihtilaflarının mükellef aleyhine sonuçlanması ise ödenecek vergi ve cezanın yanı sıra, davaların uzun yıllar sürmesi ve faiz oranlarının yüksekliğinden dolayı en az ceza kadar bir faiz hesaplanması sonucunu doğurmakta, bu da mükellef tarafından ikinci bir ceza olarak algılanmakta.

İşte bir yandan bu durumun içinden çıkılmaz hale gelmesini önleyerek iyi bir dosya temizliği yapmak, diğer yandan da devlet bütçesine ilave fon yaratmak üzere yeni bir vergi affı üzerinde çalışmalar yapıldı ve yazımızın kaleme alındığı tarihte parlamentoda görüşülmekte olan  “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” tasarısı adı altında oldukça geniş bir af tasarısı gündeme geldi.

TASARININ KAPSAMI

Tasarıya göre, beyan, tahakkuk ya da vade açısından 31.12.2010 tarihi ve öncesine ilişkin olup kanunun yayımı tarihinde kesinleşmiş, dava açma süresi geçmemiş veya dava konusu yapılmış veya henüz tarhiyat aşamasındaki vergi, vergi cezaları, gümrük vergileri, sosyal sigorta prim alacakları, belediyeler, il özel idareleri, TRT bandrol ve enerji payları, Tedaş, Yurt – Kur gibi kurumlara olan borçlar, her türlü oda aidatları, baro kesenekleri, KOSGEB destekleri, organize sanayi bölgeleri su, elektrik ve yönetim aidatları, hazineye, il özel idarelerine, belediyelere ait taşınmazlarının kiralaması, vakıflar genel müdürlüğü ile mazbut vakıflara ve temsilen yönetilen vakıflara ait taşınmazların kiralanması gibi işlemlerden doğan borçlar yapılandırılıyor. Kanun hükmünden, tasarının kanunlaşmasını takip eden iki ay içerisinde yararlanmak mümkün olabilecek.

Kanunun yayımlandığı tarih itibarı ile vadesi geldiği halde ödenmemiş veya ödeme süresi geçmemiş bulunan vergi/gümrük vergilerinin ödenmemiş kısımlarının tamamı ile ödenmeyen kısma ilişkin TEFE / ÜFE aylık değişim oranına göre hesaplanmış tutarın kanunda belirtilen şartlarla ödenmesi halinde söz konusu vergiye bağlı ceza, faiz veya gecikme zammının tahsilinden vazgeçiliyor.

İhtilaflı vergilere gelince; dava açma süresi geçmeyen veya ilk derece yargı mercilerinde bulunan vergiler/gümrük vergileri için verginin  %  50’si ile veya ilk derece yargı merciinde dava mükellefçe kazanılmış ise verginin/gümrük vergilerinin % 20’si ile, kanunun yayımlandığı tarih itibariyle bu vergilere ilişkin TEFE / ÜFE değişim oranına göre hesaplanacak tutarının ödenmesi ve davalardan vazgeçilmesi halinde, söz konusu verginin/gümrük vergilerinin kalan bölümü ile bu vergiye ait ceza, faiz ve gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilecek.

Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle devam etmekte olan vergi incelemeleri, tarih ve tahakkuk işlemleri de af yasa tasarı kapsamında. Söz konusu işlemler tamamlandığında, tarh edilen vergilerin % 50’si ile kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE / ÜFE aylık değişim oranına göre hesaplanacak ilave tutarın ödenmesi halinde, söz konusu verginin kalan % 50’si ile bu vergiye ait ceza, faiz ve gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilmekte.

Ayrıca tasarıda, gelir - kurumlar vergisi matrah artırımı, KDV vergi arttırımı ile ücret, kira ve serbest meslek ödemelerine ilişkin stopaj artırımı yapan mükellefler hakkında, artırım yapılan vergi türüne yönelik inceleme ve tarhiyat yapılmaması öngörülüyor.

Tasarıya göre, 2006 – 2009 yılları arasındaki dönemler için gelir vergisi ve kurumlar vergisinde matrah artırımı:

2006 yılı için  % 30

2007 yılı için  % 25

2008 yılı için % 20

2009 yılı için % 15   olarak öngörülüyor.

Gelir ve kurumlar vergisi matrah artırımında asgari artırım tutarları, mükellef türü ve yılına bağlı olarak 6.370 TL ile 24.460 TL arasında değişmekte. Vergi oranı  % 20 olup, daha önce zamanında beyanname verip vergilerini zamanında ödeyenler için % 15 olarak belirlenmişti. Matrah artırımı yapılan yıla ait indirilememiş olan zararın yarısı 2010 ve sonraki yıllarda indirilemeyecek.

KDV’de ise artırım oranları 2006 için %3,  2007 için % 2.5, 2008 için % 2, 2009 için %1.5.

Artırım konusunda son olarak ücret, kira, serbest meslek ödemelerine ilişkin ise 2006 için %5,  2007 için % 4, 2008 için % 3, 2009 için %2 oranında stopaj artırımı düzenlemesi yapıldı.

Tasarı uyarınca, matrah ve vergi artırımı yapılan yıllar için vergi incelemesi ya da artırımda bulunulan vergiler için tarhiyat yapılmayacak.

Yine mükelleflerin işletmelerinde sahip oldukları ancak kayıtlarda gözükmeyen emtia, makine, demirbaş ve teçhizat ile kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan emtia, kasa mevcudu ve ortaklardan alacakların vergi dairesine bildirilerek kayda alınmasına imkân tanınmakta. Bilançolarda 31.12.2010 tarihi itibariyle kayıtlı olup da fiilen mevcut olmayan kasa tutarları ile ortaklar cari hesapları % 5’lik bir vergi ödenmesi durumunda geçmişe yönelik herhangi bir işleme tabi tutulmayacak. İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda gözükmeyen emtia, makine, demirbaş ve teçhizatın rayiç bedeli üzerinden  % 10 KDV ödenmesi gerekiyor. Emtia dışında ödenecek KDV’nin indirim konusu yapılması kanunen mümkün bulunmuyor.

Kısaca ana hatlarını açıklamaya çalıştığım vergi affı yasa tasarısı Cumhuriyetin kuruluş tarihi olan 1923 yılından günümüze kadar çıkarılmış vergi aflarının 37.si olacak. Basit bir hesapla ülkemizde 2-3 yılda bir vergi affına başvuruluyor. Kayıt dışının yüksek oranlarda seyrettiği ekonomilerde vergi aflarının ister istemez gündeme gelmesi, ne yazık ki, kaçınılmaz bir olgu.

Vergi afları sadece ülkemizde değil, tüm dünyada, hatta batının ileri ülkelerinde bile zaman zaman karşımıza çıkabilmektedir. Ne var ki vergisini düzenli ödeyen mükellefler bu durumu bir ceza, bir haksızlık olarak algılarlar ve bunda da sonuna kadar haklılar.

İhtiyaç duyduğumuz vergi reformlarının hayata geçirilerek bu tür aflara gerek duymayacağımız bir yapıya kavuşmamız dileğiyle.

Leon LEVİ COŞKUN /YMM Mazars/Denge Yönetim Kurulu Başkanı