İstanbul’da yaşayan azınlıkların aslında İstanbul’un gerçek konukları olduğu ve bu konukluğun yüzlerce yıl İstanbul’u İstanbul yapan değerleri tanımladığını düşünen yönetmen Anie Pertan İstanbul’da yaşayan farklı cemaatlerden 16 sanatçıyla hazırladığı filmin gösterimini Yunan Konsolosluğu’nda izledim
Kültürel Farklılığın Renkleri; yüzyıllardan beri varlığını sürdüren farklı kültürlerin İstanbul’a kattığı toplumsal değerleri göstermeyi amaçlıyordu. Sinematografik anlatımı belgesele yakın olsa da aslında kurgusal bir sürekliliği de beraberinde taşıyordu. Bölümler ve geçişler halinde filmde, Rumların, Musevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin ve özellikle Romanların İstanbul’a sanatsal ve kültürel anlamda kattıkları zenginlikleri gösterilmekteydi.
Bu ülkede azınlık olarak yaşamanın ve üretmenin zorluklarına değinen Pertan belgeselde de bunu özenle aktarmaya çaba göstermiş. İstanbul’u bir ebru tablosuna benzeten yönetmen, bu sanatçıların İstanbul’da nasıl yaşadıklarını gösterirken onların sanat anlayışlarını köklerinden geleneklerinden ve görgülerinden yararlanarak dile getirmeyi başarmış.
Her bir sanatçı kendi kültürel mirasını nasıl algıladığını, her cemaat kendi ahengini, tutumunu ve değerlerini özenle ve sakınmadan anlatıyor.
“Kültürel Farklılığın Renkleri” belgeselinde görüşlerini aktaran birçok sanatçı bulunuyor. Ara Güler, İzzet Keribar, Erol Sarafyan, Leon Asteris, Habib Gerez, Hayko Cepkin, Giovanni-Scognamillo, Suzi Hug Levi, Sibel Hodara sanatçılardan sadece birkaçı.
Yönetmen Anie Pertan üniversiteyi Norveç’te ve Paris’te okudu. Kökleri İstanbullu olan sanatçı dönüşünden sonra 2010 İstanbul Kültür Başkenti için çektiği bu film dışında kiliseler hakkında bir kitapta yazan Pertan şimdi de İstanbul’da yer alan türbeleri anlatacağı yeni bir belgeselin çalışmalarına başlamış.
Filmin önemli bir bölümü cemaatimiz sanatçılarının sanat anlayışlarının ve azınlık renkliliğinin toplumsal hayata etkisi üstüne kurulmuştu.
Suzy Hug Levi; Sanatçının özgür iradesinin ve yaratıcılığının yaşadığımız toplumla etkileşiminden söz ederken, Gerez farklılıkların özgünlüğünü, Sibel Hodara da sanat eserinin kalıcılığı ve sanallığı üstüne fikirlerini aktardı. İzzet Keribar’ın Kent İnsan ve Sanatçı üçlemesine bakışı şu ifadesiyle anlam kazanır: “İstanbul’da yaşamak çok büyük ayrıcalık. Bunu bazen kendi fotoğraflarımızdan dahi anlayamıyoruz. Yurtdışından bir fotoğrafçı geliyor Türkiye’ye ve gidip öyle açılar buluyor ki biz bunları göremiyoruz. İstanbul içinde bir sihir var. O sihri herkes kendine göre yorumlayabiliyor.”