Son günlerde bir “dağ başındaki çoban” lâfı almış başını gidiyor. Kimi ‘keşke dağ başında, her şeyden bihaber bir çoban olsaydım’ diye yakınıyor, kimi ‘benimle dağ başındaki çobanın oyu bir midir’ diye soruyor, kimi ise ‘üç-beş çoban güdemeyenden yönetici olmaz’ diyor. Semavi dinler tarihindeki ilk çoban kimdir, hiç düşündünüz mü? Hep birlikte hatırlamaya ne dersiniz?
Yaşamdaki her durumun karşılığını içeren Tora’da, çobanlar ağırlıklı ve önemli bir yer kaplar. Dinler tarihindeki (bundan böyle kısaca tarih diyeceğim) ilk çobanı aramak için çok uzaklara gitmeye gerek yok.
Hava hamile kaldı, Kayin’in doğurdu ve “Tanrı ile birlikte bir insan edindim” dedi. Bir doğum daha yaptı, Kayin’i kardeşi Evel’i doğurdu. Evel davar çobanı oldu: Kayin ise toprak işçisiydi (Bereşit 4:1-2).
Yukarıdaki dizelerden, tarihteki ilk çobanın Evel olduğunu öğreniyoruz. Ama önce kardeşlerin isimlerini inceleyelim.
Kayin, İbranice ‘edinmek’ anlamına gelen kana sözcüğünden türemiştir. Adam ile Hava, Tanrı tarafından yaratıldıklarının farkındadır. Kayin’i kendi başlarına gerçekleştirmediklerinin ve doğumla birlikte, Tanrı ile bir tür ortaklığa girdiklerinin bilincindedirler. Hava’nın “Tanrı ile birlikte bir insan edindim” sözleri, bu fikri vurgulamaktadır. Dolayısıyla Kayin, ismiyle doğdu demek yerinde olacaktır.
Evel ne anlama gelir peki? Bu sözcük öncelikle ‘soluk, nefes’ anlamını taşısa da, aslında soğuk kış günlerinde insanın ağzından çıkan buharı kastetmek için kullanılır. Evel sözcüğü Tanah’ın başka bir yerinde çok sık geçer. Nerede mi? Koelet Kitabı’nda: “Evel havalim” – Her şey boş... (Havalim sözcüğünün, Türkçe hava sözcüğü ile benzerliğine ne dersiniz?)
Tarihteki ilk çoban Evel hakkında esas neyi biliriz? Evel’in, ağabeyi olan ilk çiftçi Kayin tarafından öldürüldüğünü. Neden öldürüldü acaba?
Hemen Tora’ya başvuralım:
Kayin bir toprak meyvesini sunu olarak Tanrı’ya getirdi. Ve Evel davarının ilk doğanlarından, bunların semiz olanlarından bazılarını getirdi (Bereşit 4:3-4).
Çiftçi Kayin’in aklına parlak bir fikir geldi ve toprağın (ve kendisinin) ürettiği bir meyveyi Tanrı’ya armağan olarak sundu. Hangi niteliklere sahip bir meyveyi ve tam olarak hangisini sunduğunu bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir nokta var ki, Çoban Evel onu taklit etti ve davarlarının hem ilk doğanlarından (yani daha makbul olanlarından), hem de besili olanlarından bazılarını sundu. Sonra ne oldu?
Tanrı, Evel’e ve sunusuna önem verdi. Ancak Kayin’e ve sunusuna önem vermedi (Bereşit 4:4-5).
Nasıl yani? Tanrı, Kendisine armağan sunmayı ilk akıl eden Çiftçi Kayin’in armağanını reddedip, onu taklit eden Çoban Evel’in armağanını mı kabul etti? (Hemen bir parantez açalım. Tora “Tanrı, Kayin’in sunusuna önem vermedi” diyor, reddettiğini nereden çıkarıyoruz? İbn Ezra ile Radak’ın yorumlarından, bu sonuca varıyoruz.) Aynı zamanda sevecen bir ebeveyn olan Yüce Yaratan, evlâtları arasında ayırım mı yaptı? Çağdaş Rabi David Fohrman’a göre, eğer bir karşılaştırma söz konusu olduysa, birbirleriyle karşılaştırılan kardeşler değil, Kayin’in yapabilecekleri ile yaptıklarıdır. Daha açık bir ifade ile, sunu kavramını keşfeden Kayin, elinden geleninen iyisini yapmamıştı.
Tanrı’nın bu tutumu karşısında Kayin ne duruma düştü dersiniz?
Kayin çok kızgın ve üzgündü. Tanrı Kayin’e “Neden bu kadar kızgınsın? Neden üzgünsün?” diye sordu. “Doğru davransan affedilmeyecek misin? Ve bil ki, eğer doğru davranmazsan, günah kapıda, pusudadır. Seni arzulamaktadır ama sen ona hakim olabilirsin.” Kayin kardeşi Evel’e bir şey söyledi. Sonra kırdayken Kayin, kardeşi Evel’e karşı kalktı ve onu öldürdü (Bereşit 4:5-8).
Kayin doğal olarak üzüldü (tam çeviri ile, yüzü düştü). Kızgın olmakta haklı mıydı peki? Yüce Yaratan’ın sözlerine bakılırsa, değildi. Doğru davranması gerekiyordu, aksi takdirde günah işleyecekti. Kayin, Evel’e ne söyledi, kırda neden ona saldırdı? Tam olarak bilemiyoruz. Ama sonuç ortada. Çiftçi Kayin, Çoban Evel’i öldürdü. Sonra?
Çoban Evel’in öyküsü burada sona erdi ama Çiftçi Kayin’inki asıl şimdi başlıyor. Rabi Fohrman’a göre Kayin’in kafa yorarak sunu kavramını akıl etmiş olması, onun dehasını gösterir. Günümüzde milyarlarca kişi, onun açtığı yoldan gitmektedir. Ancak mesele şudur: Dahi iseniz, sıradan bir kişi gibi davranamazsınız. En iyisini yapmak zorundasınız. Tora bizden, Kayin’i anlamaya çalışmamızı ister. Öykünün devamı için yine Tora’ya başvuralım.
Kayin, Tanrı’nın huzurundan ayrıldı ve Eden’in (cennetin) doğusundaki Nod ülkesine yerleşti (Bereşit 4:16).
“Nod ülkesi” terimi İbranice, ‘Göçebelerin Yurdu’ anlamına gelir.
Sonra... Eşini bildi, şehir inşa etmekteydi, evlâtları oldu. Soyundan gelenlerden Yaval, çadırlarda yaşayanların ve sürü güdenlerin atası oldu. Onun kardeşi Yuval, arp ve flüt çalanların atasıydı. Bir başka (Tuval) Kayin, bakır ve demir araçların üreticisi oldu (Bereşit 4:17-22’den bölümler).
Tek başına gurbete giden Kayin artık sadece zekâsına ve yeteneklerine güvenmek zorundadır. Bu özelliklerini şehirler kurmak için kullanır ama Tora’daki ‘inşa etmekteydi’ ifadesinden de anlaşılacağı gibi, şehir inşa edip toprağa tutunmayı hiçbir zaman başaramaz. Defalarca dener, yeniden başlar ama bir türlü sonuca varamaz. Neden mi?
Kayin’in, Tanrı’nın uyarısına rağmen kardeşi Evel’i öldürüp cezasız kalması mümkün müdür?
Şimdi sen, kardeşinin kanını senin elinden almak için ağzını açan topraktan daha da lanetlisin. Toprağı işlediğin zaman, artık sana kuvvetini vermeyecek. Dünyada göçebe ve yalnız olacaksın (Bereşit 4:11-12).
Birçok ‘ilk’ unvanını elinde bulunduran Çiftçi Kayin, yukarıda belirtildiği gibi, soyundan gelen Yaval sayesinde çobanların da atası oldu.
Tarihin ünlü çobanlarının ve karşılarına çıkan “suyun başını tutan kızlar”ın öyküsü ile devam edecek olan bu yazı dizimizin ilk bölümünü Kabalistik bir yorumla bitirmeye ne dersiniz? Rabi Yitshak Luria’ya ait yorumun başlığı ve içeriği şöyledir:
Tikun (Onarma) ve Uzlaşma
Moşe Rabenu’nun kayınpederi Yitro, Kayin’in reenkarnasyonu; Moşe ise Evel’in reenkarnasyonudur. Kardeşlerin kavgası, kayınpeder-damat ilişkisi sayesinde tamir edilmekte ve tarihteki ilk iki kardeş böylece uzlaşmaktadır.
devam edecek