Hayatımızın her alanında yeniliklerin kapılarını açan teknoloji, araçlarımızda da birçok yeniliğe imza atıyor. İşte, bilgi iletişim teknolojilerinin arabalarımıza kazandırdıkları...
Aşağıdaki fıkrayı veya bir benzerini muhakkak duymuşsunuzdur.
Bill Gates, ziyaret ettiği bir otomotiv fuarında, kendisine otomotiv dünyasındaki teknolojik gelişimi soran gazetecilere; “Eğer Microsoft’un bilgi teknolojileri dünyasında yaptığı atılımı ve gelişimi otomotiv dünyası gösterebilseydi, otomobilin fiyatı 25 dolara inerdi, bir depo benzin de 2.000 km yeterdi” şeklinde karşılık vermiş. Bu cevabı duyan VW yöneticisi de; “Biz, Microsoft’un teknolojisi ile otomobil üretseydik, bu otomobiller yollarda hep stop eder, hava yastıkları açılmadan önce ‘Emin misiniz?’ şeklinde sorardı. Bazen araba durup dururken kilitlenir ve aynı anda kapı kilidini açıp, marşa basıp bir elle de anteni tutmadıkça blokaj çözülmezdi” demiş.
Bilgi ve iletişim teknolojileri geçtiğimiz 20 yılda ne kadar baş döndürücü bir hızla ilerlediyse, otomobillerde bu teknolojilerin kullanılması veya teknolojinin benzer şekilde ucuzlaması, ilerlemesi mümkün olmadı. Temelinde tüketimin artmasının benzer bir ivme göstermediği ve otomotiv tarafındaki hammadde tüketimi ve kullanımının, bilgisayarlardaki devasa transistörlerden yarı iletkenlere geçiş gibi bir değişime sahne olmadığı gibi sebepler yatıyor olabilir. Fakat otomotiv dünyası da, ilk yatırım maliyeti olarak değil ama kullanım maliyeti ve kullanım alışkanlıkları ile oldukça büyük bir dönemecin eşiğinde. Buna yazının ikinci kısmında değineceğim.
Mobil teknolojilerin gitgide daha fazla yaygınlaşması ve akıllı telefonlar sayesinde artık her meraklı araba sürücüsü arabasına binerken yanında taşıdığı cep telefonunun yanı sıra bir GPS cihazı, fotoğraf makinası, internet bağlantı noktası ve video-müzik çalar taşır duruma geldi. Bu noktada kimi otomobil üreticileri, araçlarında sundukları müzik sistemlerine USB veya iPod Dock bağlantı noktaları ilave ederek, bu akıllı cihazların müzik özelliklerinden faydalanmayı seçtiler.
Bu noktada öne çıkan araç içi eğlence, bilgilendirme amaçlı uygulamalara verilebilecek güzel örneklerden bir tanesi FORD’un Microsoft ile ortaklaşa gerçekleştirdiği SYNC platformu. İlk kez 2007 senesinde, Detroit’teki otomobil fuarında sergilenen SYNC, araç içi eğlence ve bilgilendirme ile ilgili birçok özelliği bünyesinde barındırıyordu.
2011 senesinde CES’de duyurulan SYNC MyTouch ile bilgilendirme, araç içi eğlence, güvenlik vb. özellikler bir üst seviyeye taşınmış. Örneğin, akıllı bir telefon kullanıyorsanız, araca bindiğiniz anda araba telefonunuz ile Bluetooth üzerinden haberleşerek eşleşiyor ve telefonunuzda bulunan tüm kişiler, otomobilin 8 inch boyundaki dokunmatik ekranından ulaşılabilir hale geliyor. Ön konsolda bulunan ekrana ilave olarak, arabanın hız göstergesinin bulunduğu direksiyonun arkasındaki bölüm de büyük bir LCD ekrandan oluşuyor ve sürücü ekranda hangi bilgilerin gözükmesini istiyorsa onlar gözüküyor. Orta kısımda standart olarak yer alan hız göstergesi dışında her şey kullanıcı tarafından özelleştirilebiliyor. Araba kullanırken gelen SMS mesajlarınızı sistem size okuyor ve sesli olarak cevaplama imkanı sunuyor. Aynı şekilde, sistem size sesli yardım ile navigasyon hizmeti ve bulunduğunuz bölge ile ilgili trafik durum bilgisi sunuyor. Aracınızla ilgili bir teknik problem olduğunda sistem size telefonunun vasıtası ile en yakın tamir noktasına veya yardım alabileceğiniz noktaya ulaşma imkanı veriyor. Benzer şekilde, eğer aracınızda hava yastığının açılmasını gerektirecek bir kaza yaşanırsa araç otomatik olarak 911’e yardım çağrısı gönderiyor. Bakıldığında, sunulan bir takım özellikler araç içinde sesli komutlar ve bilgilendirmeler sayesinde yola daha çok odaklanmayı sağlayabilecekken, güzel renkli dokunmatik ekranlar ve interaktif özellikler dikkat dağıtıcı olabilir.
Türkiye’de yakın zamanda yine Microsoft işbirliğinde Blue&Me adıyla lanse Fiat’ın araç içi eğlence ve bilgilendirme platformu, henüz yukarıda anlattığımız özelliklerin hepsine sahip olmasa da ümit verici özellikleri bünyesinde barındırıyor.
Elektrikli Araçlar - EV
Otomotiv sektöründe asıl gelişme elektrikli araçlar tarafında yaşanıyor. İlk denemeleri otomotiv endüstrisi kadar eski olsa da, ticari manada anlamlı ilk girişimlerin 1990’ların ilk yarısında başladığını söyleyebiliriz. O dönemde, petrole bağımlılığın günümüzdeki kadar yüksek olacağı düşünülmediği ve doğal kaynakların tükenmesi kaygısı birinci öncelik olmadığından, uluslararası petrol kartellerinin bu girişimleri engellemeye çalıştıkları ve başarılı oldukları konuşuldu.
Ancak, 90’lı yılların sonlarından itibaren gitgide artan çevre bilinci, zararlı bir takım gazların atmosfere yayılmalarını engelleyecek girişimlerin yaygınlaşmasına ön ayak oldu. Alternatif, yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimindeki payının artması ve elektrikli araba motoru ve pil teknolojisindeki gelişmeler ile, üretilecek olan enerjinin, elektrikli araçlar vasıtası ile kullanılmalarının hem enerji maliyetleri, hem de çevre bilinci açısından güzel sonuçlar doğurması bu alandaki yatırımları hızlandırdı.
Yapısal itibarı ile tamamen sessiz çalışan, atmosfere zehirli hiçbir gaz bırakmayan ve ivmelenmesi çok kuvvetli bu araçların en önemli dezavantajı bir akü ile gidebilecekleri mesafe ve azami hızları. Günümüzde ulaşılabilen en uzun menzil yaklaşık 200 km. olurken, araçların azami süratleri de 150-160 km’ye ulaştı.
Bu noktada yaklaşık 250 kg. ağırlığındaki pillerin kapasitesinin arttırılması ve ağırlıklarının düşürülmesinde bilgi teknolojilerinde 1990’lardan günümüze yaşanan gelişime benzer bir teknoloji değişimi oldukça işe yarayabilir.
2011 Ocak ayında CES fuarında, Ford CEO’su Alan Mulally tamamen elektrikle çalışan ve 2011’in sonuna doğru piyasaya çıkacak olan Ford Focus’u görücüye çıkardı. Yazının ilk kısmında bahsettiğimiz SYNC teknolojilerini içinde barındıran ve aracın uzaktan şarj durumunun anlaşılabilmesini sağlayan iPhone uygulamaları bulunan cihazlar için Amerika genelinde evlerde ve park noktalarında şarj istasyonları hazırlanacak. Hali hazırda bir aracın pilinin tam şarj konumuna gelmesi yaklaşık 6 saat sürüyor.
Renault ve Better Place
Okyanusun diğer yanından çok daha yakına, Bursa’ya geldiğimizde ise çok daha heyecan verici gelişmeler yaşanıyor. Renault Türkiye, 2011 sonuna kadar 100.000 adet elektrikli Fluence’ın teslimi için İsrail ile anlaşma yaptı.
İsrail hükümeti, elektrikli araçlarla ilgili vergisel düzenlemeler yaparak kullanımını teşvik etmek adına bir takım düzenlemelere gidiyor. Renault’nun Fluence modeline ilave olarak mini van modeli Kangoo ve iki tane daha yenilikçi araç üzerinde çalıştığı biliniyor. Detaylı bilgi için www.renaultelektrikliaraclar.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Mesafelerin nispeten kısa oluşu, elektrikli araçların adaptasyonunu hızlandırsa da bu konuda uzun süredir faaliyet gösteren İsrailli Better Place firmasının girişimleri ve vizyonu bu sektörde yol gösterici olacağa benziyor.
Better Place, yüksek kapasiteli pil teknolojisi üzerinde otomotiv firmaları ile yakın bir şekilde çalışırken, aynı zamanda otoparklar, alışveriş merkezleri gibi merkezi alanlara şarj istasyonlarının inşası ile ilgili çalışmaları yürütüyor.
Better Place’in Renault ile ilk kurulumlarının 2011 yılı içinde İsrail’de olacağından bahsetmiştik. Eş zamanlı olarak Danimarka’da da kurulacak olan ‘Pil Değişim İstasyonları’ ile, araçlar pillerinin bitmesine yakın, aynı günümüzdeki benzin istasyonları gibi tasarlanmış olan istasyonlara gelerek araçları bir platformun üzerine doğru sürecekler ve 3 dakika içerisinde pilleri, doluları ile değiştirilecek. Benzin istasyonunda günümüzde harcadığımız zamandan belki de daha az bir sürede ‘depomuzu fulleyip’ yolumuza devam edebileceğiz.
Ufak bir not: Karşılaştırmak yapmak için; hali hazırda İstanbul-Ankara arasındaki mesafeyi benzinli bir araçla aldığınızda yaklaşık 200 TL olan yakıt masrafınızın, elektrikli araçlar ile şu an için teorik olarak 8 TL civarına inmesi ön görülüyor. Etkileyici değil mi? Aranızda 8 değil, 38 TL’ye bile razı olmayan var mı? Bekleyip hep birlikte göreceğiz...