NE DİNLEYELİM?
Sonbaharda ne dinlenir? Tabii ki CAZ! The Los Angeles Times’a göre dünyanın en iyi caz piyanistlerinden biri olan Kenny Barron, izleyicileri eşsiz yeteneği ile büyülemeyi sürdürüyor. 30Ekim Cumartesi akşamı CRR Konser Salonu’nda sahne alacak olan Kenny Barron, Jazz Weekly tarafından tüm zamanların en coşkulu piyanisti olarak nitelendiriliyor. 1943 yılında, pek çok ünlü sanatçının doğum yeri olan Philadelphia’da yılında dünyaya gelen sanatçı ilk kez profesyonel anlamda Mel Melvin’in orkestrasında sahne aldı. 1973 yılında müzik profesörü olarak Rutgers Üniversitesi’nde göreve başladı ve 2000 yılına kadar David Sanchez, Terence Blanchard ve Regina Bell gibi çok sayıda yetenekli öğrenci yetiştirdi. 1974 yılındaki ilk albümü “Sunset To Dawn”un ardından 40’ın üzerinde kayıtta, pek çok ünlü sanatçı ile birlikte yer aldı. 2005 yılında American Jazz Hall of Fame tarafından MAC, “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne layık görüldü. Caz Gazetecileri Birliği tarafından 6 kez “En İyi Caz Piyanisti” dalında aday gösterildi. 2001’de ise prestijli “Jazz Par International Jazz Award” Uluslararası Caz Ödülünde finalist oldu. Konserin bilet fiyatları 22 ile 32 TL arasında değişiyor!
NE OKUYALIM?
Hâlâ okumadıysanız eğer, tükenmeden satın almanız gereken bir kitap var: DÖRT ANNE. Yazar Shifra Horn’un kaleme aldığı kitap Kudüs’te yaşayan bir ailenin beş kuşağının yaklaşık yüz yıllık öyküsünü anlatıyor. Ailenin özelliği yalnızca kadınlardan oluşması ve üzerinde bir lanet bulunması. Bu ailede kadınlar hep kız doğurmakta ve kocaları kayıplara karışmaktadır. Lanet kuşaklar boyu devam eder; ta ki öyküyü anlatan Amal bir erkek çocuk doğurana kadar… Hepsi birbirinden farklı kişiliklere sahip kadınların ortak tek bir noktası, yanlarında erkekleri olmadan, yaşadıkları tüm sıkıntılara rağmen, pes etmeden hayatın zorluklarına karşı direnmeleri ve çocuklarını yetiştirmeleridir! Latin Amerikalı romancılarının masalsı anlatımına sahip olan Shifra Horn en trajik olayları bile yer yer ince bir mizahla işlerken arka planda da Filistin ve İsrail tarihinin yüz yıllık zaman dilimindeki bazı olaylarına değiniyor. Apollon Yayıncılık’tan çıkan ve Gözlem Kitap’ın internet sitesinden temin edebileceğiniz kitap, %10 indirimle 11.70 TL’ye satılıyor. www.gozlemkitap.com
NEREYE GİDELİM?
Uzun süren bir renovasyonun ardından, Pera Palas Oteli nihayet açıldı. Otelin içindeki ünlü Patisserie de Pera da eski bir İstanbul klasiği olarak yeniden karşımıza çıktı. Özgün Fransız pastaları, el yapımı çikolataları ve özenle seçilmiş Türk tatlarıyla, nostaljik bir ambiyansta, unutulmaz bir klasiği yeniden yaşatmaya başladı. Her gün 07.00-20.00 saatleri arasında hizmet veren Patisserie de Pera dantel perdeleri, gümüş şekerlikleri ve eşine az rastlanacak türden porselen takımlarıyla leziz bir kaçamak için ideal. İçeride 24 kişilik bir oturma alanı var. Tüm detaylar orijinali üzerinden birebir tekrarlanarak kazandırılmış. Sabahları taze kruvasanların kokusuyla uyanmak, öğlenleri Fransız mutfağına özgü pastaların tadına varmak, haftasonları el yapımı çikolatalarından tatmak isterseniz, hiç vakit kaybetmeden soluğu Patisserie de Pera’da alın.
NE İZLEYELİM?
Uzun süredir pek çok insanın elinde (özellikle de kadınların) aynı kitabı görüyordum. Son dönemde adeta bir modaya dönüşmüştü Ye, Dua Et, Sev’i okumak. Oysa kitap o kadar da yeni değil, 2006 yılında yayınlandı. Onu esas ünlendiren ve gündemde tutan, başrollerini Julia Roberts ile Javier Bardem’in üstlendiği film. Geçtiğimiz Cuma günü gösterime giren filmin, uyarlanmış olduğu kitabın yazarı Elizabeth Gilbert Time dergisi tarafından ‘Dünyaya İlham Veren 100 Kişisi’ arasında gösterildi. Otobiyografik bir öyküyü konu alan filmde Julia Roberts’ın canlandırdığı Elizabeth 35 yaşlarında, birçoklarına göre ideal bir evliliğe sahip bir kadın. Her şey, günün birinde, Elizabeth’in aslında hiç de istemediği bir hayat sürdüğünü fark etmesiyle başlıyor. Kaderine razı olmak yerine kocasından boşanıp yollara düşüyor. Bir yıl boyunca İtalya, Hindistan ve Endonezya’da yaşadıklarını da üç bölümde anlatıyor. Gezi rehberi ile ruhsal gelişim kitabı arasında gidip gelen, bir de üstüne aşk hikâyesi ekleyen film, bir tür ‘Yeni Çağ Kutsal Kitabı’ sayılabilir.