HAMAS İLE YAŞAMAK Gazze’nin liderini yok saymanın tehlikeleri

İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmelerine en önemli engel, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimler veya bu bölgeyi İsrail ile ayıran bariyer ya da İsrail’deki siyasi dengenin sağa doğru kayması değil. Engel, gelişmelere bakılacak olursa, 1,5 milyon insanın yaşadığı Gazze’yi kontrolü altında tutan Hamas!

Perspektif
13 Ekim 2010 Çarşamba

Hamas, İsrail’i düzenli bir şekilde roket yağmuruna tutuyor ya da başka grupların böylesi saldırılarına göz yumuyor. Başkan Mahmud Abbas ve teknokrat Başbakan Salem Fayyad tarafından yönetilen, daha ılımlı El-Fetih’e giderek güçlenen bir politik kimlikle karşı geliyor. El-Fetih, İsrail ile yapılacak barış görüşmelerini veya sosyal anlamdaki örgütlenmeleri bir devlete ulaşma sürecinin önemli parçası olarak kabul ederken, Hamas bu süreci engellemenin yollarını arıyor. Hamas ve birçok üyesi halen İsrail’in varlığını kabul etmiyor. Hamas liderlerini tedirgin eden en önemli unsur, barış görüşmelerinin başarı ile bitmesi durumunda kendilerinin bundan hiçbir kazanç sağlayamayacağı ve tüm rantın El-Fetih tarafından temsil edilen Filistin Özerk Yönetimi’ne akacağı… Bu anlamda Hamas, FÖY ile İsrail arasında başlatılacak her tür görüşmeyi sabote edebilecek kuvvette olduğunu defalarca ispatlamış durumda.

Hamas İsrail’in güvenliği ve Filistin politikasının geleceği için bu denli önemliyken, Amerikan siyaseti hâlâ bir önceki Başkan Geroge W. Bush tarafından formüle edilen yolda ilerliyor. Gazze’den yardımların çekilmesi, İsrail ve Mısır’ın burayı abluka altına almasına destek olunması ve Hamas ile görüşmelerin önünün kesilmesi şu anki Amerikan ve uluslararası toplumun takındığı tutum. O dönemde amaçlanan Hamas’ın devrilmesi ve El-Fetih’e Gazze’de yer açılmasıydı. Oysa bugün bunun ters teptiği görülüyor; Hamas her zamankinden daha güçlü bir şekilde bölgedeki varlığını sürdürüyor.

İsrail siyaseti de eskiye takılmış durumda. Gazze’den gönderilen roketler, İsrail’in Gazze veya Hamas’ı unutmaması gerektiğini ortaya koyuyor. İsrail’in zaman zaman Gazze’yi abluka altına alması veya 2008 sonu / 2009 başında Dökme Kurşun Operasyonu ile buraya askeri müdahalede bulunması Hamas’ın gücüne ve kredibilitesine darbe indirmiştir muhakkak. Ancak böylesi saldırgan bir tutum içinde bulunan bir gücün tamamen devre dışı kalıp kalmadığı, tartışılması gereken bir konudur. Ne İsrail ne de diğer ülkeler Hamas’ın bu operasyondan sonra artan popülaritesine karşı bir çözüm üretememişlerdir şu ana dek.

HAMAS’LA GÖRÜŞMEK Mİ?

Bu anlamda bazı İsrailli çevreler Hamas ile görüşülmesi fikrini ortaya attılar. Bazı başka çevreler ise, Hamas daha fazla güçlenmeden Gazze’nin tekrar askeri kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyorlar. Aynı çevreler, hesaplaşma gününün her defasında ötelenmesinin daha ileride büyük sıkıntılara yola açacağını iddia ediyorlar. Her iki görüşün de olabilirliğinin düşüklüğü, İsrail’i ekonomik ambargo veya askeri operasyonlar arasında sıkıştırıyor. Hamas’ın provokasyonları adeta İsrail’i yönlendiriyor.

Bu siyaset belki İsrail için en güvenli olanı, ancak şunu da not etmek gerekir ki, FÖY ile yürütülen görüşmelerin ilerlemesini dolaylı olarak engelleyen bir yöntem. Buna mutlaka alternatif bir yaklaşım geliştirmek gerekli. Belki Hamas, barış görüşmelerine engellememek yönünde ikna edilebilir. Bunu sağlamak için uluslararası toplum Gazze’ye konulan ambargoyu gözden geçirebilir, FÖY Başbakanı Fayyad’ın Batı Şeria’ya düzeni getirmeye yönelik çalışmalarına destek verebilir ve böylece tarafları birbirine yakınlaştıracak bir ortamın sağlanmasına katkıda bulunabilir. Bunun bir adım ötesinde, bu girişimlerde ilerleme sağlanması aşamasında, Hamas’ın yine de sorumlu bir yönetim halinde davranmakta isteksiz olması durumunda, İsrail’in yapacağı askeri operasyonları da sonuna dek desteklemelidirler.

ROKETLER AZALDI, ANCAK…

Hamas ile barış görüşmeleri bir yan ürün olarak başlayabilir, ancak Hamas, bugüne dek olduğu gibi oyunda var olmak istemezse, bu görüşmeleri sonuçlandırmak olası değil. Hamas İsrail’i tehdit edebileceğini ve her tür barış görüşmesine engel olabileceğini kanıtlamış durumda. Atılan roketler bunun en önemli kanıtı. İsrail istatistiklerine göre Hamas ve diğer Filistinli gruplar 2005’de 850 roket fırlatmışlar. Bu 2008 yılına gelindiğinde 2.000 adedi aşmış. Bu roketlerin isabet yüzdesi düşük gibi, ancak İsrail’in güneyinde yaşayanlarda açtığı yaralar azımsanmayacak kadar önemlidir. Hamas, noktasal becerisi olmayan Kassam roketleri kullanıyor. Neticede bunların sivil veya askeri ayırması mümkün değil. Dolayısı ile Sderot gibi güney İsrail kentlerindeki halkın (yetişkinlerde % 28, çocuklarda % 72 ila % 92 arası) travmatik stres yaşamaları şaşırtıcı değil.

Buna ek olarak Hamas ve diğer gruplar Gazze sınırı yakınındaki tarım kolonilerine saldırıyor, bölgede görev yapan askerleri vurabiliyor ya da kaçırabiliyor. İkinci intifadanın başladığı 2000 yılı ile 2009 yılına kadar Gazze’den İsrail’e 5000 saldırı gerçekleştirilmiş. Bunların tepe noktası İsrail’in Gazze’den çekildiği 2005 yılına rastlıyor. Bunu takip eden yıllarda da senelik saldırı sayısı 70 civarında olmuş…

Bu rakamlar İsrail’i Dökme Kurşuna götüren yolu açıkça anlatıyor. Gazze’de yürütülen askeri operasyon sonrasında, Mart 2009’dan bu yana İsrail’e gönderilen roket sayısı 25 kadar… Sınırda görülen taciz atışları ise dört kadar gerçekleşmiş. 2010 yılı da bu rakamların daha altında gidiyor… Zaten fırlatılan roketlerin kimin tarafından gönderildiği de çok net değil.

Ancak az saldırı, hiç saldırı demek değil. Birçok İsrailli, gücünü giderek toparlayan Hamas’ın, karar vermesi durumunda, yeniden saldırılarına başlayabileceğini düşünüyor. Böyle düşünenler, ülke ateş altındayken toprak karşılığı barış formülünü masaya yatırmanın gerçekçi olmadığını ifade ediyorlar.

Filistinli barış yanlılarının sıkıntıları İsraillilerinkinden de daha derin aslında. İsrail ve tüm dünya Abbas’ın Hamas’ı kontrol etmediğini çok iyi biliyor. Ancak şiddetin tırmanması ile İsrailliler, saldırıları durdurmakta acizlik çeken Filistinli ılımlarla yapılan barış görüşmelerinin geleceğini sorgulamaya başlayacaklardır. İsrail her saldırıya karşılık vermiyor, ancak karşılık verdiğinde her defasında Hamas’ın önemli şahsiyetlerini öldürüyor veya sivillere de zarar verebiliyor. Ilımlı Filistinliler, sivillerin İsrail’in ateşi altında öldüğü bir ortamda bu görüşmelere destek bulamayacaklardır. Neticede, saldırıları neticesiz dahi olsa, Hamas her durumda masadan kazançlı kalkıyor olacak. Buna karşılık Filistinli ve İsrailli ılımlılar kredilerini kaybedecekler.

Hamas şiddet kullanmadan dahi görüşmeleri tıkayabilecek bir yapıya sahip. Gazze Hamas’ın dışında birçok İsrail ve FÖY karşıtı gruba ev sahipliği yapıyor. Hamas bu grupların saldırılarını planlayabilir sonra da konudan haberi olmadığını veya bu grupları durdurmaya gücü yetmediğini söyleyebilir. Hamas’ın, Abbas’ın barış görüşmeleri sırasında Filistin davasına ihanet ettiği söylemi ise, bütün bunların ötesinde FÖY’ün elini kolunu bağlar niteliktedir.

Şu anda Hamas’ın barış görüşmelerini durdurmak için devreye girmesine gerek yok. Tarafların Yahudi yerleşimleri konusundaki hassasiyeti doğrudan konuşmaların yolunu tıkamış durumda. Her iki taraf da zaten bu görüşmeleri şüphe dolu bir şekilde görüyor. Ancak Obama yönetiminin beklediği şekilde görüşmelerin önü açılırsa, Hamas’ın oyunu bozacağından kimsenin şüphesi olmasın. FÖY’ün bu yöndeki olası başarısı, Hamas’ın söylemini güçsüzleştirecek ve siyasi popülaritesine darbe vuracaktır.

Bugüne dek barış görüşmelerinin Hamas’ın katılımı olmadan yapıldığı söyleniyor. Ancak bazı kesimler bunun doğru olmadığını savunuyorlar. Esasında, şeklen böyle olsa da, gerçekler tam da bunu ifade etmiyor. İkinci intifadadan bu yana ABD defalarca barış görüşmelerine başlanması için zemin hazırladı, ancak, bunlar her defasında Hamas’a gerek kalmayacak şekilde, başarısızlıkla sonuçlandı. Oslo sürecinde işlerin iyi gittiği sıralarda ise, o günlerde bugünkünden çok daha cılız olmasına rağmen, Hamas terör silahını çekti ve vurdu. İsrail içlerine sarkarak birçok bombalı saldırı gerçekleştirdi ve 60 kadar İsrailli sivilin ölmesine neden oldu. Sonuçta, Başbakan Şimon Peres tarafından organize edilen barış bloku çöktü ve İsrailli seçmen ilk fırsatta iktidarı, barış konusunda çok daha şüpheci olan Binyamin Netanyahu’ya verdi.

 Kaynak: Foreign Affairs

Eylül – Ekim 2010

Daniel Byman, Georgetown Üniversitesinde Güvenlik Bilimleri profesörü ve Brookings Enstitü, Saban Ortadoğu Araştırma Merkezi katılımcılarından. Yeni çıkacak “A High Price: The Triumphs and Failures of Israeli Counterterrorism – Yüksek Bir Bedel: İsrail Karşı Terörünün Zaferleri ve Başarısızlıkları” adlı kitabın yazarıdır.

Derleyen: Marsel Russo