Holokost kurbanları ve İkinci Dünya Savaşı’nda kamplarda bulunmuş tutuklularının bestelediği eserler nihayet Atlanta’da “Kalplerin Vasiyetleri” başlıklı bir konserle, Emory University’de seyircilerin beğenisine sunuldu
Kimi yavaş, kimi duygusal, kimi de acıklı senfoniler. Bir kısmı da caz… Bazısı da bestecilerini Nazi temerküz kamplarında yaşadıkları cehennem hayatını bir dakikalığına da olsa unutturmak istercesine şaşırtıcı derecede neşeli eserler. Holokost kurbanları ve İkinci Dünya Savaşı’nın diğer tutuklularının bestelediği eserler nihayet 27 Eylül günü “Kalplerin Vasiyetleri” başlığı altında, Atlanta Emory University’de seyircilerin beğenisine sunuldu. “Kalplerin Vasiyetleri” konseri Almanya ve Japonya tarafından esir alınmış besteciler tarafından yapılmış müzikleri toplayıp koruma altına almak üzere maddi kaynak oluşturmayı amaçlıyordu.
İtalyan piyanist ve orkestra şefi Francesco Lotoro’nun son 20 yıldır gösterdiği özverili çalışma sayesinde şimdiye dek binlerce şarkı gelecek nesiller için kayıt altına alındı. Dr.Francesco Lotoro, bu koleksiyonu özel bir kuruluş olan Emory University kütüphanesinde koruma altına almayı planlıyor.
Lotoro, Atlanta bölgesinden değerli müzisyenlerle birlikte, bazen günlüklere, bazen ufak kağıt parçalarına yazılmış, bazen de tahtaya kazınmış notaları ilk kez dinleyicilere sundu. Bu müzikler kısa şarkılardan, operalara ve senfonilere dek çok çeşitlilik gösteriyor.
Müzik grubu 1944’te Auschwitz’de öldürülen Avusturyalı müzisyen ve orkestra şefi Viktor Ullmann’ın son bestesini seslendirdi. Seslendirilen diğer bir beste, Almanların kamplarında oldukça üretken olan İngiliz piyanist William Hilsley’in bir eseriydi. 2003 yılında yaşama veda eden William Hilsley, tutuklu olduğu yıllara ait günlüğünü kitap olarak yayınlamıştı.
“Banner in the Sky” adlı parça da ABD’li savaş esiri Gordon Sage tarafından Mançurya’daki Mukden kampında bestelenmişti. Diğer bir beste de Alman kamplarında bulunmuş,1946’da sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitiren Fransız besteci Emile Goue tarafından bestelenmişti. Bestesi seslendirildiği sırada Emile Goue’nun Holokost’ta yok edilen aile fertlerinin savaş öncesinde görüntülenen fotoğraflarından oluşan bir slayt gösterisi eşlik etti.
Savaşta kamplarda bulunmuş bestecilerin eserleri çeşitli şekillerde koruma altına alınmıştı. Bestelerin bir kısmı bestecisinin Nazi tehlikesinden uzakta yakınlarına ulaştırılmak üzere kampta elden ele geçiriliyordu. Bir kısmı da kampların özgürlüklerine kavuşturulmasından sonra gün yüzüne çıkıyordu.
Bestelerin çok büyük çoğunluğu Nazilerin propaganda amacıyla bir Çek kenti olan Theresienstadt’da kurdukları tutukluların opera, konser ve kabare gösterileri düzenleyebildikleri kampta yazılmıştı. Tüm Avrupa’dan birçok tanınmış Yahudi lider ve sanatçı bu kampa kapatılmıştı. Bestelerin bazıları da daha önce hiç beste yapmamış ancak bulundukları dehşet ortamında güzel bir şey yaratma arzusunu duyan tutuklular tarafından bestelenmişti.
Francesco Lotoro, yıllardır maddi kaynak ve bu amaca katkıda bulunacak müzisyenler buldukça, yavaş yavaş kayıt altına aldığı müzikleri 24 albümde topladı. Nazi ölüm kamplarında bestelenmiş müzik eserleri arasından tahminen kayda geçmiş 4.000 parçaya karşılık, henüz kaydolmamış 1.500 parça daha var.
Lotoro bu müziğin koleksiyonuna 1991 yılında ufak bir çanta ile gittiği ancak oradan bulduğu yüzlerce el yazması ve fotokopiler nedeniyle koca bir çanta ile döndüğü Prag yolculuğu sırasında başladı.
Emory University’deki “Kalplerin Vasiyeti” konserine katılan Holokost kurtulanı Alfred Schneider, Lotoro’nun onlarca yılını bu müziğin korunması yönünde harcamasının saygıdeğer bir davranış olduğunu söyledi. Emekli bir profesör olan 83 yaşındaki Schneider, Avusturya’da doğduğu kent Zernowitz’in (şimdi Ukrayna’nın sınırları içinde) belediye başkanı tarafından Alman ölüm kamplarından kurtarılmıştı.