1- 7 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen Emzirme Haftası etkinlikleri çeşitli kurumlar tarafından desteklendi. Düzenlenen bu haftadan yola çıkarak çalışan annelerin iş yaşamı ve iş kanunu açısından durumunu incelemek istiyoruz.
Ülkemizde sağlık bakanlığı da bebeklerin beslenmesi ile ilgili olarak “ilk altı ay sadece anne sütü” yaklaşımını benimsiyor. Çünkü anne sütü en kolay, zahmetsiz ve ekonomik bebek besinidir.
Ancak iş kanununun annelere sağladığı ücretsiz altı aylık iznin, şirketlerde pratikte uygulanması mümkün olmadığından, anneler tavsiye edilen altı aylık emzirme süresi tamamlanmadan işe geri dönmek zorunda kalıyorlar.
İş kanununa kısaca bir göz atacak olursak; kadın çalışanların doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelikte bu süreye iki hafta eklenir. Sağlık durumu uygun olan kadın çalışan, doktor onayıyla isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar çalışabilir. Bu durumda, çalıştığı süre doğum sonrasına eklenir. Bu süreler doktor raporuyla işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu halde çalışanın ücretinde bir indirim yapılmaz.
İstek halinde on altı hafta bittikten sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu, yıllık ücretli izinden düşülmez. Ayrıca bir yaşından küçük çocukları emzirmek için kadınlara günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağına çalışan kendisi belirler. (iş kanunu 4857/ madde 74’)
Teoride en fazla toplam izin süresi on ay olarak verilmekle birlikte, çalışan annelerden gelen yorumlara göre bu pratikte uygulanamamakta. Bu durum, Türkiye’de geçici istihdam kültürünün olmaması ve bazı durumlarda annelik izni alacak kişinin yerinin yeterli nitelikte personel ile telafi edilememesinden kaynaklanıyor. Buna ek olarak anne adayları da kanuni haklarını yeterince bilmiyorlar.
Dolayısıyla çoğu anne pratikte en fazla dört ay ücretli doğum izni yapabiliyorlar. İzin süresi dolan ve yukarıdaki adı geçen sebeplerle bebeğini erken bırakmak zorunda kalan annelerin hayatında sıkıntılı yeni bir dönem başlıyor;
• İşyerleri çoğunlukla, anneanne, babaanne veya bakıcı gibi imkânları olmayan annelere için işe dönebilmelerine yardımcı olacak çocuk bakım yardımı veya kreş gibi imkânlar sağlayamıyor. Bu, şirketlerin boyutu ve durumuna göre iş kanunun öngördüğü konularda pratikte uygulama kısıtı olmasından kaynaklanabilmektedir.
• Altı aydan önce işe dönmek zorunda kalan anneler, çalıştıkları yerlerde süt sağmak ve sağdıkları sütleri uygun bir ortamda saklayabilmek için mekân bulamıyorlar.
• Buna ek olarak mobbing, negatif ayrımcılık, geç mesai ve gece vardiyaları gibi istenmeyen durumlar oluşabiliyor.
Elbette durumları itibariyle bu gibi imkânları sağlayan ve anneleri mağdur etmeyen şirketler de bulunmaktadır.
KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIMLARI KISITLI
Bunun dışında, durumlarından dolayı hem eğitime hem de iş gücüne erişimi kısıtlı olan grup içerisinde hanımlar da bulunmakta. Üstelik bu oran Avrupa Birliği ile karşılaştırıldığında oldukça yüksek.
Kısıtlı olan kadın istihdamını artırmaya yönelik olarak teşvik edici uygulamalar hayat geçirilmeli.