Seni Uzaktan Sevmek/ Uzaktan yaşanan bir aşk hikâyesi

Seni Uzaktan Sevmek filminin afişe şöyle bir göz attığınıza ya da fragmanı izlediğinizde ‘yine bir romantik komedi’ diye düşünüp geçmeyin. Filmin, türünün en değişik, modern örneklerinden biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim

-
20 Ekim 2010 Çarşamba

Bu filmi izleyen her nesilden farklı yorumlar duydum. Büyükanneler filmden hiç hoşlanmazken, anneler beğendi. Fakat belden aşağı esprileri bayağı ve fazla buldular. Yaşıtlarımsa (20’li, 30’lu yaşlarında olanlar) filme tek kelimeyle bayıldılar! Açıkçası bir gençlik filmi ve romantik komedi olarak her yaştan insana hitap etse de daha genç nesli hedef alan bir yapım olduğunu belirtmeliyim.

Öncelikle filmin yıldızı Drew Barrymore, çocuk yıldızlardan olup yaşadığı tüm zorlukların üstesinden gelen, hâlâ güzel ve başarılı bir oyuncu olduğunu, doğal oyunculuğuyla bu tür roller için biçilmiş kaftan olduğunu zaten daha önce defalarca ispat etmişti. Bu filmde bir kere daha sıkılmadan onu izlediğimi söylemeliyim.

Film özellikle uzak mesafe ilişkisi yaşamış ya da yaşamakta olanlar için olumlu mesajlar veriyor ve içinizi umutla dolduruyor. 

Film, sevgilisinden yeni ayrılmış Garrett’in arkadaşlarıyla dışarıda içki içtiği bir sahneyle başlıyor. Arkadaşları ise onun bir türlü kendini ilişkiye veremeyişinden dem vuruyorlar. Derken bir köşede kız arkadaşıyla takılan fakat erkek tavlama derdinde olmayan Erin görülüyor. Kendi köşesinde bilgisayar oyunu oynayan, hırslı bir kız olan Erin’in almış olduğu yüksek skorlar, Garrett’ı etkilediği gibi onun zekâsı ve hırsı konusunda da ipucu veriyor.

Erin, henüz adı konmamış şans eseri bu harika ilişkiye başladığı zaman eğitimini tamamlamak için San Fransisco’ya gitmek üzereyken, Garrett ise New York’ta bir müzik şirketinde çalışıp ona esas keyif veren şeyleri yapmak yerine pek de sevmediği işler yapmak zorunda kalıyor. Aralarındaki bu mesafe ise aşklarını sadece güçlendiriyor.

Erin, evli, çocuklu düzenli bir hayat kurmuş, onu çok seven biraz kılkuyruk ablası ve onun yaramaz mı yaramaz küçük kızının yanına dönüyor.

Güzel bir ilişkiye başlayan çiftimiz aralarındaki mesafe ve zaman farkına rağmen ilişkilerini sürdürme kararı alıyor.

İkilinin, ilişkinin telefon konuşmaları ve 3 ayda bir görüşmeleriyle sürdürdüklerini görüyoruz. Kimi zaman yalnız hissetseler de ikisinin de birbirlerine karşı olan uyumu ve sadakati sevgilerinin ispati olarak karşımızda duruyor.

Bir araya gelmek için çabalasalar da ekonomik kriz ve değişmekte olan sektörleri nedeniyle birbirlerinin şehirlerinde yaşamaları çok zor bir ihtimal gibi görünüyor. Peki, tüm bu zorluklara karşın aşkı mı seçiyorlar? İşi mi? Yoksa bir orta yol bulmayı başarıyorlar mı? Bu soruların cevaplarını öğrenmek ve bol bol kahkaha atıp kendinizi iyi hissederek bir film izlemek istiyorsan iz mutlaka bir DVD’sini edinin ve soğuk bir sonbahar, ayında içiniz ısınsın.

Filmin en beğendiğim taraflarından biri de kız karakterin kendine ait bir kariyeri ve kariyeriyle ilgili endişeleri, hırsları olması. Açıkçası artık hayattaki tek gayesi evlenmek olan boş kız karakterler görmemek son derece içimi açtığı gibi daha fazla özdeşleşebilme olanağı da sağlıyor günümüz modern şehir kadınına.