Nuia MANA
Aşkı yasamış her kadının dolabında mutlaka tek bir kez giyilmiş ve bir daha giyilmeyecek kadar özel anılar taşıyan bir kıyafet vardır. Özenle saklanan bu kıyafet seneler sonra bile o günün anılarını, hislerini, düşüncelerini, enerjisini barındırır. Hani psikometriden anlayanlar bir cisme dokunup o cismin sahibi hakkında bilgiler verebilirler ya… Bu kıyafet sadece onlara değil, tüm dünyaya anlatır neler olup bittiğini.. Öyle güçlüdür ki o anıların enerjisi, konuşurlar adeta. O yüzden bu kıyafeti bir daha giyemezsiniz. Saklamak istersiniz kalın kafalılardan, kem gözlülerden, bakir kalplilerden.
Atsan atamaz, satsan satamazsın o kıyafeti. Başka ülkeye göç etsen geride bırakamazsın. Bin kez göç etsen bin kez onu da beraberinde alacağını bilirsin. Issız adaya düşsen götüreceğin üç şeyden biri olur o kıyafet. Giymeye kıyamayacağını bile bile hem de…
O kıyafete baktığında hatırlarsın… Duyguların insanın boyundan büyük olduğunu, iki koca yetişkin, dün doğmamış insanın birbiri karşısında nasıl da liseli aşıklar gibi konuşamadıklarını, takıldıklarını hatırlarsın… Çatalı bıçağı düşürerek yenen bir akşam yemeğini, konuşulanların mantıksızlığını… Güle güle derken yaşanan o masum sarılmayı hatırlarsın. Karta kaçtığını düşünürken kalbinin ne kadar çocuk olduğunu hatırlarsın.
İnsanın en büyük anıları bir şeyi ilk kez duyguları ile yaşadığı zamanlarda saklıdır. Örneğin ilk el ele tutuşmanız herhangi birinin elini tutmaktan geçmemiştir. İlk kez titreye titreye bir eli tuttuğunuzda anlamışsınızdır el ele tutuşmak ne demek. Bir şeyin ilki ancak ve ancak onun içinde insanın boyundan büyük duygular barındırıyorsa ilktir. Ancak o zaman masumluğu ve bekareti barındırır içinde.
Kalp bekaretini kaybetmek bacak arasındaki bedensel (ve saçma sapan) bekareti kaybetmekten çok daha önemli. Onu kaybetmeli! Bekaret kanı kalbin sevgili heyecanı ile pompaladığı olmalı! Can bedenden çıktığında kalbi bakirse kişinin, işte o zaman kişi hiç yaşamamıştır.
Uzak tutarsın kıyafetini yaşamamışlardan. Çünkü bakir kalplilere inat, dolapta öylece durduğu sanılan o kıyafet bile nefes alır. Onun bile kalbi daha hızlı çarpar. O bile ruhunu bulmuştur. Bu dünyaya öylesine değil, harika bir şeyleri yaşamak için geldiğini anlamıştır. Ve yaşamıştır da. Hakkını ödemiştir Yaradan’a.
Mal da, mülk de, kaya da, kumaş da nefes alır bu dünyada. Onlar her şeyi görür, bilirler. Ve bir çok insanın beceremediğini becerirler. Onlar varoluşlarının hakkını çok iyi öderler. Onlar layığıyla yaşarlar. Onlar bile hissederler. Bu dünyada hissiyatını yitirebilen tek becerikli yaratık insandır. Kalbini bakir tutabilen tek canlı insandır.
İnsanın seçim hakkı vardır. Kalp bakiri de olabilir, kalp fahişesi de. Egoistin teki de olabilir, her şeye ve herkese aşkla da yaklaşabilir. Kullanıldıkça değerlenir kalp. Sevdikçe. Ve işte bazen herkesten sakladığın masum bir pembe elbisedir her şeyi başlatan, seni egondan alıp kalbine geri koyan.
(Pembe elbisemi kaç yıldır sessizce sakladım, ancak kendisi dayanamadı ve aylardır onu yazayım diye tutturdu. Tamam mı, rahatladın mı pembe elbisem? Artık hiç üzerimde görülmediğin halde ünlüsün! Ve sende gözü kalanın kalbi kötü yola düşsün!)
Sevgiyle.