Büyükanne ve büyükbabalarımız ilk nerede tanışmışlar hiç sordunuz mu? Peki ya anne ve babanızın ilk nerede tanıştıklarını biliyor musunuz? Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir toplantıda geçmişten bugüne cemaat gençlerinin yoğun olarak tanıştıkları ortamlar tartışıldı. Mesela 19. yüzyılda genel olarak cemaat fertlerinin tanışıp kaynaştıkları ortam sinagoglarmış. Buna 20. yüzyılda sinagog, dernek, kulüpler, Büyükada faktörleri eklendi. Toplantı sırasında araştırmayı yapan kişi şu anı sorduğunda ise toplantıdaki çoğunluk Facebook cevabını verdi. Aslında günümüz cemaat gençliği nerede tanışıp kaynaşıyor dediğimizde sanırım sinagog ve dernekler gün geçtikçe arka sıralara doğru ilerliyor. Artık gençlik ya Asmalımescit’in sokaklarından birinde ya da Facebook’ta birbirini ekleyerek tanışıyor. Eskisi gibi ailelerin tanıştırdığı birliktelikler de çok geride kaldı. 21. yüzyılda artık aşka koşarken tek gecelik ilişkilerden tutun da yasak aşklara kadar aşka dair gündemimiz çok değişti. Geride kalan üç yazı boyunca genellikle nasıl bir seçim yapmalıyız üstüne düşündük Bu son yazımızda aşkın anlamını irdelerken nostaljik bir şarkıdan yola çıkıp “ Sen Arkadaşımın Aşkısın” diyoruz. Hiç etrafında bir arkadaşının eski aşkı ile çıkmaya başlayıp hatta daha sonra evlenen bir tanıdığınız olmadı mı? Aynı tip pantolonu giyen, aynı yemekleri, aynı müziği seven iki arkadaşın aynı kıza âşık olmasından doğal ne olabilir ki? Eski zamanlarda Adamo, Enrico Macias bu konuyu şarkı yaptıklarına göre her toplumda yaşanabilen bir kavramdır, iki arkadaşın aynı kıza âşık olması. Kimisi ömür boyu saklar aşkını içinde kimisi de bir anda söyler arkadaşından yumruk yiyeceğini bile bile… Konu hayatınızı paylaşacağınız kişi olunca kimi zaman gözünüz en yakını bile görmez olur. Hele bir de küçük bir cemaat içinde bu tesadüfü yaşarsanız, kimselere fark ettirmeden tam da kıyısında durup denize dokunamamak, dalgaların sesini dinleyip kıyıdan dönmek bir o kadar zorlaşır. İtiraf edin kendinize, kiminle olmak istiyorsunuz?
Aşk Tadında Hayat…
Şu hayatta bizi şaşırtan şeylerin olması, en vazgeçtiğimiz zamanda bir tesadüfün bizi oyuna dâhil etmesi ne kadar güzel değil mi? Kız ile erkeğin ilişkileri son zamanlarda kopma noktasına gelmiş olmasına rağmen aradaki sevgi onları halen ayakta tutmaktaydı. Bu durum bir süre daha böyle devam etti, ta ki erkeğin arkadaşlarından birinin bu aşka dâhil olmasına kadar. Önceleri kimse onların bu durumundan şüphelenmedi, sonuçta aynı gruptan arkadaşlardı. Erkeğin bu durumu ilk hissetmesi ilişkinin sona erip artık hafta sonları o gruptan uzaklaşması ile başladı. O artık bir yabancı iken arkadaşının kızla samimiyeti gittikçe artıyor, o halen bu durumu onlara kondurmazken diğer taraf aşka doğru yelken açıyordu. Bu gizli aşk birkaç ay bu şekilde devam ettikten sonra artık tek sorun ismini koymakta kalmıştı, ancak bir bedel ödeyerek… Bir akşam erkek her şeyi göze alıp itiraf etti, kavga ettiler. Erkek kıza çok önceden şüphelenip sormuştu ama neye yarar? Birini çok sevdiğinizde o size bin kere de yalan söylese herkesten çok ona inanmak istersiniz. Erkek ve kız her şeye perde çekip yeni bir umutla yola çıktılar, eski fotoğraflar, yaşananlar dünden bugüne bir anda değişecek ve yepyeni bir hayat onları bekleyecekti. Ama olmadı. O büyük umutlarla başlayan yeni ilişki birkaç ay sonra sona erdi, geride tıpkı şarkıda söylediği gibi iki dost arasına girip birini sevindirerek. Eski anılar, ortak yaşananların baskısı aşkı yenmişti belli ki bu hikâyede. İki dost bir süre sonra barıştı, herkes özüne geri döndü.
Kimi zaman vizyondaki aşk filmlerini izleyip aşkların bitmemesi için neredeyse dua ederken, kimi zaman da aşkların doğuşunu kamera ardından izlerken çoğu zaman film gibi hayatlarımızı atlar olduk. Kullandığımız neredeyse her ürün bize aşk yolu ile pazarlanırken biz gerçek aşktan hep kaçar olduk. İyi bir seçim yapmanın telaşında bazen de aşkı atladık, o bize kendini hatırlattığında çok geç oldu. Aranan sadece cemaate iyi bir anne baba değildi, biz aşığız diyemeden insanların bizi âşık olarak yakıştırmasına izin verdik. Onu asla aldatmam derken yalan söylediğimizi bile bile bu yalana ortak olmaktan rahatsız olmadık. Hâlbuki kendimize her söylediğimiz yalan bir itiraf barındırıyordu içinde…
Aşk hastalıklı bir durumdur, onun için her şeyi yapabilecek bir duruma gelmektir. Onu görünce teniniz kıpkırmızıya dönüyor, ondan cevap alamayınca ayrılığın rengi sarıya dönüşüyorsa ona âşık olmuşsunuz demektir. Bir kadın uyandığında size notlar yazıyorsa eğer size âşık olmuş demektir. Bir de karşılıksız aşk vardır, nasıl ve ne zaman bittiğini değil de hep nasıl acı çektiğinizi hatırlayacağınız… Siz de yaşadıklarınızı yazın, geri döndüğünüzde o kısa zamana sığdırdıklarınızı hatırlayıp tebessüm edersiniz. Daha yolun başında olanlar, aşkın sizi nerede bulacağı belli olmaz, ama siz nerede olmak istediğinize kendiniz karar verirsiniz. Olmak istediğiniz yerde kaldığınız sürece aşkın sizi uzaklarda araması bir o kadar zorlaşır. Size uygun seçimi yaparken sakın aşk faktörünü unutmayın.
Aşktan en sonda bahsetmem bir tesadüf değil, ne de olsa aşktan yana ümidini yitirmiş yalnız bir adamım.