Hepimiz bütün potansiyelimize ulaşmayı, haz ve huzur içinde olmayı hak ederiz; bunun için de ruh eşimizin bize yol göstermesi lazımdır. Ruh eşimiz, dönüştürmemiz ve geliştirmemiz gereken özelliklerimizi gösterecek olan kişidir.
Fiziksel dünya var olmadan önce sadece sınırsız ışık vardı. Sınırsız ışık, kapsadığı sonsuz mutluluğu paylaşmak istedi ama bunu paylaşabileceği hiçbir şey veya hiç kimse yoktu. Bunun için ışık, orijinal ruhu yarattı. Orijinal ruh ışıktan yaratıldığı için ışıkla ayni DNA’ya sahipti, yani orijinal ruhun iki tarafı vardı; kendisi ve yaratıldığı materyal. Kendisi kadın enerjisine, yaratıldığı materyal yani ışık ise erkek enerjisine sahipti. İşte erkek ve kadın enerjisi evrende böyle var oldu.
Bu orijinal ruh ışıktan ayrıldı çünkü doğasında ışığın verme enerjisinden farklı olarak alma enerjisi de vardı. Başka bir deyişle alma içgüdüsü kadın enerjisinin egemen özelliğiydi. Kadın enerjisinin ikinci planda kalan özelliği ise oluştuğu materyalden yani ışıktan gelen verme enerjisi idi. Kadının ana niteliği almak olduğu için ışıkla arasına mesafe girdi. Kadın enerjisinin ışığa ters olan doğası yüzünden oluşan bu mesafe Büyük Patlama’ya sebep oldu ve fiziksel dünya yaratıldı. Bu sebepten insanoğlu ışıktan, ışığın taşıdığı huzurdan ve hazdan uzaktadır. Bu duruma bir çözüm vardır elbette. Bu mesafe ortadan kaldırılabilinir, nasıl sorusunun cevabi ise ruh eşlerimizdir.
Orijinal ruh almaya devam ettiği sürece, ışıktan uzak kalacaktı, bunun için almayı durdurdu ve düzendeki pozisyonunu paramparça etti. Orijinal ruhun barındırdığı erkek ve kadın enerjisi birbirinden ayrıldı ve uzaya dağıldı. İşte bu süreç atomu oluşturan proton (erkek) ve elektronların (kadın) oluşumunun başlangıcıdır.
Dünyaya gelen her ruh, ayrıldığı kadın veya erkek enerjisini; yani diğer yarısını bulmayı arzular. İşte bu diğer yarı bizim ruh eşimizdir. Ruh eşimizi bulma arzusu doğuştan gelir. Ruh eşimizi bulma yolu gerçek huzura ulaşmanın yoludur. Her kadın ve erkeğin kaderi budur. Yehuda Berg ‘The Spiritual Rules of Engagement’ isimli kitabında ‘Ruh Eşi’ kavramını böyle açıklıyor.
Gelelim ruh eşimizi nasıl bulacağımıza.
Ruh eşimiz yanımızda olmadan potansiyelimizin %50’sine ulaşabiliriz. Hepimiz bütün potansiyelimize ulaşmayı, yani haz ve huzur içinde olmayı hak ederiz, bunun için de ruh eşimizin bize yol göstermesi lazımdır. Yani asıl bize yardımcı olacak olan ruh eşinin kendisi değil, göstereceği yoldur. Şunu anlamamız lazımdır ki karşımıza çıkan kişi, bize bizim dönüştürmemiz ve geliştirmemiz gereken özelliklerimizi gösterecek olan kişidir.
Bu kişinin karşımıza çıkması için önce bizim hazır olmamız gerekir. Hazır olmak demek, kendimizi anlamak ve tanımak demektir. Bunu yapabilmek için de huzura ulaşma yolunda çabalamalıyız; yani %50 potansiyelimize varmalıyız, ruhsal olarak kendi kendimize yetip gelişme yolunda ilerlemeliyiz. Bir de ruh eşimizin oralarda bir yerlerde olduğuna emin olmalıyız. O kişinin karşımıza çıkacağına dair en ufak bir şüphemiz dahi olmamalı.
Bir arkadaşım ilişkisinden bahsederken erkek arkadaşının ona artık bir şey katmadığını ama onu bırakamadığını söylüyordu. Etrafta daha iyisini bulabileceğinden şüpheliydi. Bana göre onlar birbirlerinden faydalanmışlar, dönüşümlerini yaşamışlar ve yollarını ayırma zamanına gelmişlerdi. İkisinin de yeni potansiyellerini yakalamak için bulmaları gereken eşleri evrende bir yerlerdeydi fakat kafalarındaki bulamama korkusu ile birbirlerinde kaldılar ve gelişime açıklığı az ve gün geçtikçe azalan bir ilişkide hayatlarına duraksama döneminde devam ettiler. Hâlbuki Zohar’in dediğine göre, biz bu dünyaya gelir gelmez Yaradan bir açıklama yapıyor: “Bu ruh bu ruha aittir.” Layla adında bir melek de bu iki ruhu bir araya getiriyor. Yani emin olmamamız için hiç bir sebep yok.
Yapmamız gerekenleri yaptık ve ruhsal eşimiz karşımıza çıktı. Bize o zorlu yolu gösteriyor. En zayıf yönlerimizi ortaya çıkarıyor. Şimdi sıra geldi ruh eşini koskoca evrende yanı başımızda tutabilmeyi becermeye.
Bir ilişkiyi bulmak için çabaladığımız kadar devam ettirmek için de çabalamalıyız. Beklentilerimiz, karşımızdaki tarafından dinlenmek ve saygı görmekle sınırlı kalmalıdır. O insanı sadece var olduğu için sevmeliyiz.
Dürüstlük, güven, kendimizi karşımızdakine açmak, saygı ve takdir bir ilişkideki içtenliği yaratmak ve devamlı kılmak için yeterli olacaktır. Sırların bulunmadığı, her şeyin; korkuların, fantezilerin, hayallerin açığa vurulduğu bir ilişki yaratabilirsek, sürekli paylaşarak beraber gelişebiliriz. İste o zaman potansiyelimizin maksimumuna ulaşabiliriz. Huzurlu ilişkiler dilerim…
Sidni KOHEN