Konuk Yazar/ Hedonist Tel Aviv

Dünyanın en büyük seyahat rehberi ve dijital medya yayıncısı Lonely Planet, 2011 yılı için belirlediği top ten listesinde Tel Aviv üçüncü sırada yer aldı.

Dünya
1 Aralık 2010 Çarşamba

2010 yılının bitmesine bir ay kala, 2011 yılının favori destinasyonları birer birer açıklanıyor. Dünyanın en büyük seyahat rehberi ve dijital medya yayıncısı Lonely Planet, 2011 yılı için belirlediği top ten listesinde Tel Aviv üçüncü sırada yer aldı. Tel Aviv, hoşgörülü, kültürlü, hedonist (hazcı) gerçekten farklı 21. yüzyıl merkezi olarak İsrail’in en uluslararası şehri olarak tanımlanıyor.

Tel Aviv, Los Angeles Times ve New York Times tarafından da en üst destinasyon olarak da gösterilmişti. Newsweek, ‘gelişen bir teknoloji merkezi’, Economist ise ‘minyatür Los Angeles’  olarak tarif etmişti. Gelişen gece hayatı ile de lakabı ‘uyumayan şehir’ oldu. Tel Aviv’in 27 tane kardeş kenti ve ABD Kaliforniya eyaletinin Los Angeles şehri ile bir ortaklığı var; İzmir ile 1998’den bu yana kardeş şehir.

Lonely Planet, Tel Aviv’i ‘modern sin city’ (modern günah şehri) olarak tanımlıyor. Şehrin ünlü gece hayatına da değinen Lonely Planet’ın gözlemi, “Sinagogdan daha fazla bar var, Tanrı bir DJ ve herkesin vücudu bir tapınaktır.” Ayrıca şehrin gay nüfusuna dikkat çekerek ‘Ortadoğu’nun San Francisco’su’ nitelemesi de yapıyor. Kültürel açıdan da üniversiteler ve müzelerin yanı sıra sanat, film ve müziğin geliştiği bir ‘sera’ olarak da Tel Aviv gösteriliyor. Akdeniz’e inen sokakları ile bütün bu ayrıntıların Tel Aviv sakinlerinin bu şehri dünyanın en harika şehri olarak tanımlamasına yeterli olduğu ve onları birleştiren tek bir din var: Hedonizm diye belirtilmiş.

Hedonist Tel Aviv deyince aklıma “Eğlenmesini bilmeyen insan para kazanmak için çalışan eşektir” yazısıyla Dr. Yalçın Güran geldi. Bir İtalyan dizisinden sahne: “Hayat ile mezar arasındaki en büyük fark zevktir, zevk almaktır” diyordu karakter. Dünyanın en problemli bölgelerinin başında gelen Ortadoğu’da yer alıp yaşamı zevk, sefa ve mutluluk formuna dönüştürmek herkesin yapabileceği bir şey olmasa gerek.

 “Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir; masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü...” demiş Franz Kafka… O yüzden Ortadoğu’yu kan gölü, bitmeyen bir çatışma ortamı olarak da görebilirsiniz, hedonist bir gül bahçesi olarak görmeniz de mümkün. Adı orta sıfatı ile tanımlanan bu bölgede hiçbir şeyde ortalama bir durum yok gibi...

Ortadoğu’nun San Francisco’su Tel Aviv ile Ortadoğu’nun Paris’i Beyrut ‘pembe dolarlar’ için savaşmakta diye haberler geçiliyor. Milyar dolarlık endüstri olarak adlandırılan gay turizmi için iki şehrin savaşı var. Anlayacağınız turizm savaşları da var bu bölgede.

Alman Der Spiegel Dergisi’ne göre “Tel Aviv bir partidir. Hiçbir ülkede bu Akdeniz şehrindekinden daha fazla parti olmaz. Kudüs dua ederken Tel Aviv kutlar.” Tel Aviv’in gece hayatı, anarşist, kesici ve hazcı ama ne tehditkâr ne de korkutucu. Tüm olumsuz faktörler saldırganlar, düşmanca fedailer, saldırgan sarhoşlar Tel Aviv’de yok. Her şey geç başlıyor; barlar saat 22’den sonra gece kulüpleri ise gece yarısından sonra açılıyor.

Tel Aviv’i ziyaret edenler nasıl tanımlıyor bu şehri diye merak ediyorsanız:

Shelly Rothschild, “Tel Aviv dinamik, öngörülemeyen, kozmopolit ve çok kültürlü” diyor. ‘Ir le lo hafsaka’ (asla durmaz şehir) lakabı var. Kent, egzotik pazarlar, eğlence mekanları, alışveriş merkezleri, kesintisiz aktif gece hayatı, güzel kumsallar ve harika restoranları ile canlı bir kombinasyon sunuyor.

Çağdaş, Batı ve Ortadoğu karakterli bir füzyon. Bu nedenle tekrar tekrar ziyaret edilmeli. Mutlaka gezilmesi gereken yerler, Neve Tzedek, Gan HaHashmal (Elektrik Bahçe), Kikar Hamedina (Devlet, Aos kare), Nachalat Binyamin (el sanatları, sokak gösterileri, pandomim ve müzisyenler renkli bir açık hava pazarı), Basel Kare (kahve ve kruvasan için sabah ile öğlen), Hatachana (Tel Aviv ve Yafa arasında, restore binaların çeşitli kombinasyonu. Denize yakınlığı ile gün batımında ve gece ziyaret edilmeli), Ben Gurion Meydanı, Tel Aviv Limanı, Rothschild Bulvarı (Rothschild Caddesi Beyaz City, Aos en güzel Bauhaus binaların bazılarına ev sahipliği yapmaktadır). Herbert Samuel ‘de balık ağırlıklı Akdeniz mutfağını tadarken barda oturup gün batımını izleyebilirsiniz. Toto, Benedict Bulvarı, Café Michal, Shablul Jazz Club’ı öneririm. Farklı insanların bir arada olması, eski ve yeninin çatışması Tel Aviv’e kendi nabzını ve çeşitliliğini verir. Tel Avivliler şöyle der;  “Her gününü son günmüş gibi yaşa.” Carpe Diem ile açıklanamaz bir durum aslında. Terör ve korkuya meydan okurcasına kalabalık barlar ve restoranlar var. Terör sanki başka bir yerde başka insanlar için başka bir zamanda varmış gibi.

Timon Meyer, “Canlı, hızlı, tempolu, kültürel açıdan farklı, modern, ama geleneklerine derinden bağlı. Ancak, İsrail komşu ülkelerden sürekli potansiyel tehdit nedeniyle tetikte, sürekli bir akıntı hissediyorum günlük yaşamda. Tel Aviv yaşamayı seviyor ve yaşatıyor. Çok erişilebilir ve açık. Güney Kaliforniya elementi var hissediyorum. Çoğu kişi hızlı ve bu hız ritmini yakalamış. Tel Aviv inanılmaz bir şehir!” diyor.

Gerek turist olarak gidenler gerekse haber için giden gazeteciler Tel Aviv’in tehlikeli bir bölgede terör korkusu içinde bu kadar eğlenceli ve yaşam dolu olmasına şaşırmış. Acılar ve dertler beslendiği ölçüde büyürler, onu besleyen de insanın ta kendisidir. Dünyanın en büyük acısı nedir? Dünyanın en büyük acısı kalıcı bir acıdır. Var olmanın acısıdır. Var olmaktan sonsuz bir acı duyduğu halde, var olmak zorunda bırakılan insan en büyük münzevidir. Ölmek de o kadar kolay değildir. Ne kadar acı çekerseniz çekin, birileri gelip size Sisyphos’un kısır döngüsünü anlatacaktır. Var olmanın müthiş bir şans olduğunu, hayatın çok güzel olduğunu, her şeye rağmen... Tel Avivliler bu düşünceyi benimsemiş olmalı.

Jorge Luis Borges’in Anlar Şiiri’ndeki öğütlediği gibi yaşam sadece anlar ise2011 yılının gözde şehirlerinden biri olarak ilan edilen Tel Aviv’e gidin bilinmeyen yollar keşfedip, güneşin tadına varın, anı yaşayın. Hedonist olun.

Hande KURT