Hanuka ile ilgili sözcüklerin simgeselliğini incelediğimiz zaman, sık sık 25 ve 36 sayıları ile karşılaşırız. Bu sayıların ikisi de, Tanrı’nın dünyayı yaratmak için kullandığı ışığa atıfta bulunur. 25 ve 36 sayılarının Tora’da ve Yahudi tarihinde hep tekrarlanması ise şu anlama gelir: Işığın bir kısmı gizli (Or aGanuz) olduğu halde, tamamı, dürüstlerin erişimine hep açıktır.
Bir cümle ile özetlemek gerekirse Hanuka, Kutsal Toprakları istilâ eden Helenlerin, Yeruşalayim’deki kutsal mabet Bet Amikdaş’ı ele geçirerek kutsallığını kirletmesi üzerine, mabedin M.Ö. 165 yılında (İbrani 3597) bir Koenler ailesi olan Makabiler tarafından kurtarılmasını andığımız bayramdır. Hanuka mucizesi ise, ancak bir gün yetecek miktarda saf zeytinyağının tam sekiz gün boyunca yanmasıdır.
Önce şu soruyu soralım: Neden üç ya da beş değil de sekiz gün? Örneğin, yaratılış altı günde tamamlandığına göre, mevcut yağ, yedinci gün olan Şabat’ı simgeleyecek şekilde, yedi gün boyunca yanabilirdi. Sekiz neyi simgeler peki?
Yahudi erkek bebeklerin doğumlarının sekizinci gününde sünnet edilmesi -Brit Mila-, Tanrı’nın atamız Avraam ile yaptığı anlaşmayı; dolayısıyla da Tanrı ile ilişkimizi temsil eder. Dünyanın fiziksel yaratılışı, Şabat ile birlikte yedi günde tamamlandığından, sekiz sayısı ‘fiziksel varlığın ötesini’ yani doğaüstünü simgeler.
Aradan iki bin yüz yetmiş beş yıl sonra bile Yahudiler, Hanuka mucizesini anmak için her yıl, olayın gerçekleştiği İbrani 25 Kislev tarihinde (genellikle miladî aralık ayına denk gelir) hanukiya diye adlandırılan sekiz kollu şamdana yerleştirdikleri fitil ya da mumları yakar. Hanukiya’nın bir de şamaş (yol gösteren) adı verilen, diziliş açısından diğerlerinden daha önde veya daha yüksekte yer alan dokuzuncu bir kolu daha vardır. Hanuka’da kaç mum yakılır peki?
Birinci gece, bir mum ve şamaş yakılır ancak şamaş hesaba dahil edilmez – sayılması gereken, mumların yakıldığı gün sayısıdır; ikinci gece iki mum (ve tabii şamaş), üçüncü gece üç mum... sekizinci gece sekiz mum. Kaç etti? 1+2+3+4+5+6+7+8=36. Hesapta mutabıkız, değil mi?
Şimdi 36 sayısının yaratılışta neyi temsil ettiğine bakalım. Biraz gematriya’ya ne dersiniz? Eyvah! Başımıza bir de gematriya mı çıktı şimdi demeyin. Hepsini bir yazıya sığdırmak tabii ki mümkün değil; gematriya konusunu bir başka yazıda enine boyuna ele alırız ama kısaca, harflere bir sayı vermek ve bir sözcüğü oluşturan harflerin sayısal değerini toplamak suretiyle elde edilen rakamın, başka hangi sözcüğe denk geldiğini inceleyen ve bundan bir anlam çıkarmaya çalışan İbrani nümerolojisi diye açıklayabiliriz.
Tanrı ışık olsun dedi ve ışık oldu (Bereşit 1:3). Yaratılışın birinci günündeyiz. Dizede (pasuk) sözü edilen ışık, bizim anladığımız anlamda, örneğin güneşin, ayın, yıldızların verdiği ışık değil.
Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü, ışık ile karanlığı birbirinden ayırdı (Bereşit 1:4). Tanrı ışık ile karanlığı neden birbirinden ayırdı? Ünlü din âlimi Raşi’ye göre o sırada yaratılmış olan ışık, daha sonra gelecek nesillerdeki ‘kötüler’ (raşa) için çok fazla olacaktı. Bu yüzden Tanrı özgün ışığı, gelecek zamanın ‘dürüstleri’ (tsadik) için sakladı (ilk insan Adam aRişon yaratıldığında, o ışık artık yoktu). Dizede sözü geçen ışığa, işte bu sebeple Or aGanuz, yani ‘Saklı Işık’ denir.
Yeruşalayim Talmudu’na göre (Talmud Yeruşalmi – ancak Talmud deyince akla ilk gelen, daha sonra Babil’de derlenen Talmud Bavli’dir) Or aGanuz 36 saat boyunca parladı.
Peki, ‘Saklı Işık’ ne zaman açığa çıkacak? Maşiah geldiği zaman. Maşiah’ın da bir tsadik olacağı açıktır.
Gelecek zamanın tsadikleri dedik. Her nesilde kaç tane tsadik bulunur? Tabii ki 36 (Talmud, Suka 45b). Dünya, varlığını bu dürüst kişiler sayesinde sürdürür.
İlk insan Adam aRişon, Tanrı’nın ona getirdiği tek yasağı ihlâl ederek ‘iyi ve kötüyü bilme’ ağacının meyvesinden yedi. Tanrı adama seslendi ve “neredesin?” dedi. (Bereşit 3:9). Neredesin: İbranice Ayeka. Yani alef, yod, kaf, he harfleri:
Alef = 1; yod = 10; kaf = 20; he = 5. Toplam ne etti? 36!
Aye ka sözcüğünü ikiye bölmek de mümkündür: Aye ka.
Aye, “nerede?” anlamına gelir. Kaf he harflerinin gematriya’sı ise:
Kaf = 20; he = 5. Toplam 25.
Dolayısıyla Tanrı’nın sorusunu şöyle anlamak mümkündür? Işık nerede? Sahi, ışık nerede? Açıklaması hemen aşağıda.
“Tanrı ışık olsun dedi ve ışık oldu”dizesinde sözü edilen ışık (or) Tora’nın baştan 25. sözcüğüdür. Üstüne üstlük, olsun anlamına gelen yehi (yod, he, yod) sözcüğünün nümerik değeri (gematriya) de 25’tir.
Buradan ne sonuç çıkarabiliriz? Hanuka’nın 25 Kislev tarihine düşmesi rastlantı değildir.
Peki, Hanuka sözcüğünü ikiye bölersek, ortaya ne çıkar? Hanu, İbranice dinlendiler anlamına gelir. Kaf ve he harflerinin nümerik değeri 25. Sonuçta, Makabiler savaşa 25 Kislev’de ara verdi (dinlendi) ve Bet Amikdaş’ı arındırarak yeniden Tanrı’ya adadı.
Gördüğümüz gibi 25 ve 36 sayıları arasında bocalayıp duruyoruz. Bundan ne anlamak gerekir? Bu sayıların ikisi de, Tanrı’nın dünyayı yaratmak için kullandığı ışığa atıfta bulunuyor. 25 ve 36 sayılarının Tora’da ve Yahudi tarihinde hep tekrarlanması ise şu manaya geliyor: Işık gizli (Or aGanuz) olduğu halde, dürüstlerin erişimine hep açıktır.
Başka bir deyişle, bizler bu yazılanları yazarken de, okurken de anlamakta zorlansak da, her nesilde 36 tsadik var ve o kişiler bütün bunların açıklanmasına bile gerek duymuyor çünkü onlar Or aGanuz’u hep görüyor; tıpkı Adam aRişon günah işlemeden önce dünyanın bir ucundan öbür ucunu çıplak gözle görebildiği gibi.
İbrani 3597 yılında yani 36. yüzyılda gerçekleşen Hanuka’nın amacı, kutsal ışığı ucundan kıyısından dahi olsa keşfetmemizi sağlamak ve bu ışığı, hedefe uygun şekilde kullanmamız için yol göstermektir.
Işığımız hep bol olsun.