Hollanda, 1947’de mahkum ettiği fakat 1952’de hapisten kaçan eski bir SS askerinin Almanya’dan iade edilmesi için yeni bir yöntem deniyor. SS Subayı Heinrich Himmler’in kızı neo-Nazi Gudrun Burwitz ise elindeki tüm kaynaklarla bu iadeyi durdurmaya çalışıyor
Hollanda Hükümeti, eski bir SS askeri olan ve II. Dünya Savaşı sırasında 22 Yahudi’nin ölümünden sorumlu tutulan Hollandalı Klaas Carel Faber’in Almanya’dan iadesi için başvurmaya hazırlanıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Hollanda’daki bir Nazi kampındaki Yahudi tutsakları öldürmekten hüküm giyen fakat 1952’de hapishaneden kaçan Faber aynı zamanda Alman vatandaşı olduğu için bugüne dek iadesi gerçekleşmedi.
Mevcut Alman yasaları kendi vatandaşlarının savaş suçları nedeni ile başka ülkelere iadesini engelliyor. Öte yandan Almanya bu yılın mart ayında Hollanda Nazilerinden Heinrich Broere’yi Alman topraklarında ömür boyu hapse mahkum etti.
Hollandalılar, Faber’in iade edilebilmesi “Avrupa Tutuklama Emri Belgesi” çıkardı. Bu belgenin ulusal yasaların üstünde olduğu ve Almanya’nın Faber’i iade etmesi gerekeceği bildirildi. Alman yetkililer ilgili belgenin henüz kendilerine ulaşmadığını, belge kendilerine ulaşınca dikkatle inceleyerek karar vereceklerini söylediler.
NAZİ PRENSESİ İŞ BAŞINDA
Nazi Almanyası’nda polis güçlerinin başı SS Lideri Heinrich Himmler’in kızı ve Holokost sırasında toplama kamplarında milyonlarca Yahudi’yi öldüren Nazilere yardım eden ‘Stille Hilfe’ (Sessiz Yardım) adlı kuruluşun üyesi olan 81 yaşındaki Gudrun Burwitz ise Faber’in iadesini durdurmaya çalışıyor.
1951 yılından beri kaçak, yakalanmış veya mahkum edilmiş Nazilere yardım eden Burwitz, 1952’de Hitler Gençlik Kolu (Hitlerjugend) modelini kendine örnek alan Wiking-Jugeng’in (Viking Gençliği) kuruluşuna yardımcı oldu. Stille Hilfe’nin önemli bir otoritesi ama aynı zamanda yıldızı da olan Burwitz yazar Oliver Schröm tarafından “Nazi Prensesi” olarak adlandırıldı. Son yıllarda Nazi suçlularına desteğini arttıran Burwitz’ın bu tutumu, Theresienstadt (Terezin Toplama Kampı) Yöneticisi Anton Malloth’un 1988’den 2001’e kadar süren ve hayat boyu mahkumiyet aldığı davasında açıkça görülüyor.