Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Roland S. Lauder, geçtiğimiz hafta Alman Die Welt Gazetesi’nde yayınlanan makalesinde İsrail’in neden NATO üyesi olmaya davet edilmesi gerektiği ile ilgili fikirlerini dile getirdi
Bundan birkaç hafta önce Tunuslu bir protestocunun yaptıklarının sadece Tunus’u değil Mısır’ı ve tüm Arap ülkelerini etkileyeceğini kim düşünebilirdi? Son gelişmeler, insanın özgürlük, demokrasi ve ekonomik katılım tutkusunun bunların gerçekleşmesini sağladığını bir kez daha kanıtladı. Ancak bu durum aynı zamanda Ortadoğu’da gelişmelerin öngörülemeyeceğini ve dengesiz bölgenin ne kadar sürprizlerle dolu olduğunu da gösterdi. 1949 yılında Batı değerlerini komünizme karşı korumak için kurulan NATO, günümüzde yeni sorunlarla karşı karşıya. Bu, ortak değerleri tehdit eden dini terör olabilir ya da demokrasi ve özgürlüğe saygısı olmayan ülkelerin güç ve nüfuz arayışı olabilir. Bizim, temel ilkelerimizi savunmaya ve batılı yaşam tarzımızı devam ettirmeye ihtiyacımız var. Eğer bu değerlere sahip çıkılmazsa NATO dağılabilir de. İsrail, Ortadoğu’daki tek demokratik devlettir. Dini ibadet özgürlüğü de dahil olmak üzere medeni haklar güvence altındadır. Halk liderlerini özgür seçimlerle seçer, kanunlara herkes tarafından uyulduğu mahkemeler tarafından kontrol edilir. Batı stili demokrasi anlayışını Ortadoğu’da uygulamak, tüm dış etkenler göz önünde bulundurulduğunda Amerika veya Almanya’da uygulamaktan çok daha zordur. İsrail hemen hemen her gün terörist tehditlerle karşı karşıya kalmakta. Dünyadaki tek Yahudi Devleti’nin var olma hakkı sürekli sorgulanmaktadır. Tehdit gerçektir. İsrail, Mısır ve Ürdün hariç düşmanları tarafından çevrilmiştir. İsraillilerin Arap dünyasındaki gelişmeler konusundaki endişelerine şaşmamak gerekir. Onlar Hizbullah’ın Lübnan’daki yavaş ancak durdurulamaz yükselişine tanık oluyorlar. Onlar, İran’ı iyi yönetemeyen şah devrildikten sonra neler olduğunu biliyorlar. Yerine daha kötü bir rejim getiren Ayetullah’ın İsrail’i haritadan silmek amacında olduğunu da biliyorlar. İsrailliler ayrıca Mısır’daki ağlanacak yerel duruma rağmen Amerika tarafından desteklenen Mübarek hükümetinin İsrail hükümetleri için başarılı bir ortak olduğunu ve Ortadoğu’da barış ve istikrar için ne kadar önemli bir rolü olduğunu da biliyorlar. Avrupa da Kahire’deki sağlam bir ortağa güvenebilir. Avrupalılar İsrail’i desteklemek için yayınladıkları bildirgelerdeki maddeleri hiçbir zaman eyleme çevirmek zorunda kalmadılar. Avrupa belki de geniş Arap dünyasındaki ekonomik ilişkilerini tehlikeye atmamak için İsrail’i desteklemek için çok az şey yaptı. Avrupa barış sürecinde isteksizce yer aldı. Evet, Filistin Özerk Yönetimi’ne düzeni kurmaları için cömertçe (bazen hangi fona aktarıldığını sormadan) para verdi. Ne zaman ki zor dönemlerden geçildi Avrupa arka planda kalmayı tercih ederek İsrail’den gerçekçi olmayan tavizler vermesini istedi. Gelecekte bu talepler mümkün olmayacak. Avrupa’nın ne istediğini dile getirmesi gerekiyor. İsrail’in barış ve güven içinde yaşaması için hazırlanmış bildirgeler yeterli değil. İsrail’in güvenliği için gerçek bir garantiye ihtiyacı var. Türkiye’nin de üyesi olduğu NATO ülkelerinin İsrail Devleti’ni de Batı ittifakına kabul etmeleri gerekir. Bu, İsrail ile uğraşan ülkelere güçlü bir sinyal gönderecektir; aynı zamanda Arap ülkeleri de dahil olmak üzere tüm dünya ülkeleri tarafından anlaşılacak bir sinyal olacaktır. Böyle bir sinyal yollamamak veya bunu gerçek dışı ve amaca aykırı diye göz ardı etmek Batı düşmanlarının Yahudi Devleti’ne saldırılarını yoğunlaştırmaları için bir teşvik olacaktır. Başka hiçbir şey Ortadoğu barış süreci için bu kadar zararlı olamaz. Bölgede tehlike sinyalleri veren Mısır halkı değildir. Mısır dikkate değer geçmişi olan bir millettir. Ancak şu an sokakları ele geçirmiş olan gençlik kendi kaderlerini belirleyebilecek gibi gözükmüyor. Bölgedeki en önemli Arap ülkesinde etkisini arttırmak için bekleyen çok sayıda rejim var; Lübnan ve Gazze deki teröre sponsorluk yapan İran gibi.