Geçmişten günümüze alışveriş, sosyalleşme alışkanlıklarımızın izlediği yol aynı zamanda kültürel ve yaşamsal değişimimizin İstanbul’daki yolculuğuna da tanıklık eder. 15. yüzyılda kurulan Kapalıçarşı kültürü, siyaseti ve ticareti bir arada toplayarak uzun bir dönem İstanbul’un tek alışveriş merkezi olarak bize hizmet etmiştir. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başında Meşrutiyet dönemi ile birlikte artık İstanbul’un yeni merkezi Karaköy-Galata ve Pera hattı olmuştur. Bu toplumsal gelişim ve semt değişiklikleri Türk Yahudi toplumunu da paralel olarak etkilemiş ve 1950’li yıllara gelindiğinde Cumhuriyet’in modern çarşıları artık Nişantaşı’nda yükselmeye başlamıştır.1960’lı yıllardan itibaren ise cemaatimiz artık o dönemin “lüküs hayat”ının yaşandığı Şişli’de daha çok oturmayı tercih etmiştir. Artık Şişli’nin Amerikan pazarları, pasajları ve sinemaları o dönemin modası olmuştur. 1980’li yıllara gelindiğinde ise Şişli’nin dar sokaklarında alışverişten tatmin olmayan ve yenilik arayan toplumumuz Mecidiyeköy-Gayrettepe-Levent hattına yönelmiştir.1995 yılında İstanbul‘un yılbaşı hediyesi olarak hayatımıza giren Akmerkez ise artık Etiler-Ulus hattına doğru bir geçişin öncüsü olur. Şüphesiz bu bölgede o dönem yeni kurulan siteler, okul ve mezarlıklarımız da bu değişim de rol oynar. 2000’lere geldiğimizde ise artık değişimde yeni trend İstinye Park ve Maslak-İstinye hattı olmuştur.
Kapalıçarşı’dan bugüne şüphesiz yeme içme biçimlerinden, tatil anlayışına, evliliklere ve hatta cinselliğe dair her şey değişti. Artık insanımız facebook ve twitter gibi yeni kamusal alanlarda fikirlerini paylaşıp sosyalleşmeyi tercih ederken alışveriş merkezleri ise bu değişimin fiziksel yansıması olarak ortaya çıkıyor. Yaşam tarzımızı ve alışkanlıklarımızı kökünden değiştiren AVM’ler bir taraftan sayısız avantaj sunarken diğer yandan gerekli özen ve dikkati göstermezsek elimizden kayıp giden bir gençliğin sinyallerini veriyor.
Günümüzde artık birçok insan toplantılarını alışveriş merkezlerinin içindeki internet bağlantısı olan, kolay ulaşılabilir ve konforlu kafelerde yapmayı tercih etmektedir. AVM’ler bir yandan insanlara bağımsız çalışma duygusu katarken tıpkı tapınaklarda olduğu gibi zengin, fakir her kesime hitap etmektedir. Bu değişim içerisinde eski yaşama tarzımız, tüketim biçimlerimiz, iletişim tarzlarımız bir daha geri dönmemek üzere yitip giderken yerine daha fazla imaj, statü, karizma ve modayı bırakmaktadır.
Bu sessiz devrim her kesimde olduğu gibi toplumumuzda da bir tek tipliliği gözler önüne sermektedir. Kendimize özgü hayallerimizin yerini artık A marka telefonu edinmek, B marka giysiyi giyip, C kahvesinde kahve içmek almıştır. Nitekim artık cemaatin büyük kısmına cemaatin bir mekânı yerine bir pazar günü İstinye Park veya Kanyon’da ulaşmak daha kolay olmuştur. Peki bu değişim içerisinde cemaat yönetimi daha fazla hizmet vermek ve hayallerimizi inşaa etmek için nasıl bir yol izleyebilir?
AVM’de pazar günü...
Bir pazar günü ailenizle bilindik bir alışveriş merkezinde tüm gününüzü geçirdiğinizi düşünün. Ailece öğle yemeğini cemaatin yeni açtığı fast-food restoranda yedikten sonra saat 16.00 gibi cemaatimiz gençlerinin AVM içerisindeki tiyatro salonunda olacak gösterisine gidiyor ve oradan da aynı salonda saat 19.30’da cemaat başkanı eşliğinde yapılacak bir oturuma katılıyorsunuz. Bu sayede dernekte toplanmak yerine hem pazarınızı istediğiniz yerde geçirmiş hem de dostlarınızla bir arada olmuş oluyorsunuz. AVM’ler her geçen gün tapınakların sunduğu türde bir merkezilik, simetri, denge ve düzene sahip şekilde inşaa edilirken derneklerimizin imkânları bu çekim merkezlerine karşı her geçen gün iyice zorlanmaktadır.
Artık en belirgin çıkış yolu cemaati dört duvarlar arasında toplamayı denemek yerine, mümkün olduğunca onların bulunduğu mekânlarda hizmet sunabilmekten geçiyor. AVM’lerde gün içerisinde ortalama 3,5 saat geçirildiği, içerde çalınan müzikten ortama verilen kokuya kadar her şeyin en detaylısı düşünüldüğü göz önüne alınırsa onlarla yarışmak yerine onlarla değişimi kabullenmek en doğru seçim olarak karşımızda duruyor. Cemaatimizin yönetim kadrosunda Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkan Yardımcısı Avi Alkaş gibi isimlerin bulunduğu düşünülünce bu tip bir adaptasyon aslında o kadar zor olmasa gerek.
Çocukluğumuzun ilk alışveriş merkezi Galleria’nın üstünden çok sular geçti. Çoğumuzun ilk buz pateni ile tanıştığı ve ilk modern atarilerle oynadığı Famecity de çoktan bir tarih oldu. Kimimiz bu değişimden memnun kimimiz ise eski esnaflık ve komşuluk muhabbetini özlüyor. AVM’lerimizin ünü son yıllarda ülke sınırlarını da aştı ve artık birer turistik rotaya bile dönüşmekteler. Gelecek ne gösterir bilinmez ancak mekânlarımız değişse de yine hep beraber kültürel değerlerimizi koruyabildiğimiz bir gelecek dileğiyle…