Kabala ve Sadakat

Yaşam
2 Mart 2011 Çarşamba

Sidni KOHEN


2002 yılında vizyona girmiş bir film; ‘Sadakatsiz’. Filmi en az beş kere seyretmiştim. O zamanlar bu heyecan dolu filmden çok etkilenmiş olsam da, bugün bambaşka bir gözle bakıyorum.

Evli bir çifti oynayan Richard Gere ve Diane Lane’in dokuz-on yaşlarında çok tatlı bir çocukları vardır. New York’un biraz dışında güzel bir evde yaşamaktadırlar. Adam her gün işine gidip gelir, kadın çocuğunu okula götürüp getirir, günlük işlerini halleder, kadın ev kadınıdır. Adam kadına aşıktır. İyi de bir cinsel yaşantıları vardır. Bir gün adam yine işe giderken karısı ona yakışıklı göründüğünü söyler ve onu uğurlar. Rüzgârlı olan aynı günde kadın işlerini halletmek için şehre gider, yürürken elinde bir sürü kitap taşıyan yakışıklı bir adamla; Olivier Martinez’le çarpışır ve yere düşerler. Kadının bacağı kanadığı için, yardım etmek amacıyla, adam onu tam da çarpıştıkları yerde olan evine çağırır. Adam o kadar çekicidir ki kadın etkilenir, evine döner ve bütün gece onu düşünür. Ertesi gün teşekkür etmek amacıyla şarap yollamak için Fransız yakışıklıya telefon açar ve adam onu evine çağırır. Aralarındaki tutkulu saplantı böyle başlar. Tabi ki ardından kaos gelir. Richard Gere şüphelenmeye başlar ve dedektif tutar. Karısının yakışıklı bir adamla öpüştüğünü gösteren resimler eline geçince çıldırır. Aslında sadece içinde bulunduğu durumu tanımak amacıyla adamın evine gider fakat bozuk yatağı ve yatağın yanında duran, karısına kendi hediyesi olan cam küreyi görünce kendine hakim olamaz, cam küreyle adamın kafasına vurur ve adam oracıkta ölür. Hiçbir iz bırakmadan, adamın cesedini halıya sardıktan sonra cesedi arabasıyla bir çöplüğe taşır ve oraya atar. Ardından soruşturmalar başlar, araştırmak için polisler evlerine gelir ve işler karışır. Filmin sonunda ise Richard Gere’i karısı ile beraber bir polis istasyonun önündeki trafik ışıklarında, ışıklar art arda renk değiştirse de ilerlemeyip orada beklerken görürüz.

Kabala’ya göre dünyanın yaradılış hikâyesi de tıpkı bu film gibidir. Yehuda Berg ‘The Kabbalah Book of Sex’ isimli kitabında bu hikâyeyi çok güzel özetler.

‘Başlangıçta, sadece ışık yani sonsuz mutluluk vardı. Işık bu mutluluğu paylaşmak için alıcı sonsuz bir ruh yarattı. Bu da mükemmel bir seksüel birleşmeyle sonuçlandı. Fakat ışığın ve ruhun farklı doğaları; paylaşmak ve almak, ani bir ayrılığa sebep oldu. Aslında ruh, ışığın DNA’sını da, yani paylaşma potansiyelini de içinde barındırıyordu. Bu da ışık ve ruhun, tekrar birleşme potansiyelinin olduğunu gösteriyordu. Bunun üzerine, ruh; ışıktan ayrılmasının tek sebebi olan alma özelliğini yok etti. Buna direnme denir. Ruh bu özelliğinin %99’unu yok edebilmişti. Kalan %1’i de resimden çıkarırsa hiç alma, yani kendi için arzulama isteği kalmayacaktı. Ruhun direncine karşılık, ışık enerjisini çekti ve Büyük Patlama oldu. Uzay ve dünyamız böyle yaratıldı. Ruhun görevi kalan %1’lik arzusuna karşı gelmekti. Eğer karşı gelebilirse tıpkı Yaradan gibi olacaktı.’

Her birimiz o ruhun parçalarıyız.

Kabala’ya göre karşı gelinmesi gereken egomuzdur. Egomuza; yani bencil arzularımıza karşı gelebilirsek Yaradan’a daha çok yaklaşacağımız söylenir. Egomuza karşı gelmek ne demektir? Arkadaşım dertleşmek istiyormuş, gidiyim de bir gün ihtiyacım olduğunda o da gelsin, para kazanıp daha çok alışveriş yapmak istiyorum, sevgilime daha iyi davranayım ki beni daha çok sevsin diyen ses egodur. Oysaki arkadaşım dertleşmek istiyor, ona yardımcı olmayı çok isterim, para kazanmak istiyorum çünkü başkalarına daha çok yardımımın dokunacağını düşünüyorum, sevgilime onu mutlu etmek için iyi davranmak istiyorum diyen ses egoya direnen sestir. Egoya direnen ses paylaşmak için arzulayan sestir.

İşte Sadakatsiz filminde Diane Lane’in kendi arzularına direnemeyip tekrar ve tekrar sadakatsizlik yapması nasıl kaos yarattıysa, ruhların yani bizlerin kendi arzularımıza karşı çıkamayıp rakibe kanmamız da dünyamızdaki kaosu oluşturmaktadır. Hayatın amacı doğamızda bulunan bencilliğimizden uzaklaşmak ve paylaşmak için almayı öğrenmektir. Paylaşmak için almak ve arzulamak sadece paylaşmak sayılmakta ve ruh ile ışığın birleşmesini sağlamaktadır; o mükemmel seksüel birleşmeyi. Rakibimiz yani egomuz bize bencil olmamız için her türlü numarayı yapacaktır. Onun oyunlarına kanmamak bizim ışığımızdır. Hayatımızda bu mantaliteyi uygulayabilirsek ışık bizimle olacaktır. Bol ışıklı günler...