CITTASLOW - Telaşlı dünyanın sakin şehirleri

<p class="MsoNormal"><span>Hayat maratonunu sanki koşu bandının üstünde nefes nefese yaşadığımız bu günlerde, ‘Sakin Şehir’ler durup derin bir nefes almak için vaktimiz olduğunu hatırlatıyor bize...<?xml:namespace prefix =" o" ns =" "urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /></font></span></p>

Çevre
9 Mart 2011 Çarşamba

Talya ENRİQUES ROMANO


Sabahın erken saatlerinde etrafımızda en çok gördüğümüz manzara bir yerlere yetişmek için koşuşturan insanlardır. Bir yanda vapuru kaçırmamak için son dakikada uzun atlama rekoru kıranlar, otobüs hareket edeceği sırada kendilerini kapıdan içeri fırlatanlar; diğer yanda bitmek bilmeyen trafiğin çilesinde sürekli korna çalarak veya şerit değiştirerek kendilerine yol açmaya çalışanlar ve araçlarından indikten sonra binaya girerken on metrede depar atarak asansör sırası kapanlar... Her güne yoğun adrenalinle başlamamıza neden olan bu tempo günün ilerleyen saatlerinde biraz yavaşlar gibi görünse de, öğle vakti geldiğinde yemek kuyruğunda “kim en kısa sürede yemeğini yiyip en hızlı şekilde işinin başına dönecek” yarışı yaşanmaya başlanıyor. Aslında gün ortasında soluklanmak için “mola” olması gereken öğlen yemekleri, çoğu zaman aç kalmamak adına aceleyle bir şeyler atıştırmaya dönüşüyor. Akşam iş çıkışında ise, sabahki koşuşturmacaya, yoğun iş günün ardından gelen yorgunluk ve bir an önce eve varmak istemenin sabırsızlığı ekleniyor. 

Bütün bu koşturma içinde insan durup da “Acaba bu düzende yaşamak zorunda mıyım? Durmak mümkün müdür?” gibi soruları kendine soracak fırsat bile bulamıyor çoğu zaman. Farkına bile varmadan; şehrin, ülkenin, iş dünyasının veya kimi zaman adını koyamadığımız bir sistemin içinde yuvarlanıp gidiyoruz.  

Günümüzde dünyanın tüm büyük şehirlerinde benzer bir tablo günlük hayata hakim. 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak günlük hayatın sürekli artan akış hızına yetişebilmek için şehir planlamacıları ve şirketler de birbiriyle yarış halindeler. Saatte 350 km. hızla giden şehirlerarası trenlerini yeterince süratli bulmayan Çin, önümüzdeki 5 sene içinde istasyonda durmadan yolcu indirip bindirebilecek trenler icat etmeye çalışırken, Apple şirketi sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren elimizden düşürmediğimiz iPhone, iPad vb. ürünlerine sürekli yenilerini eklemeye devam ediyor.

KÜRESELLEŞME YERİNE YEREL KİMLİK

Küreselleşme ve teknolojik gelişmelerin sonucunda, son otuz yılda yaşam biçimimiz ve şehirlerimizin dokusu giderek monotonlaşmaya başladı. İşte bu noktada, şehirlerin yerel özelliklerinin korunması gerektiğine inanan İtalya’nın Chianti Şehri’ndeki Greve Kasabası’nın eski Belediye Başkanı Paolo Saturni, bu gidişata “Dur” demeye karar verdi. Saturni 1999 yılında, yine İtalya’da başlamış olan SlowFood hareketinden etkilenerek, İtalyanca şehir anlamına gelen “citta” ve İngilizce yavaş anlamına gelen “slow” kelimelerini bir araya getirip Cittaslow kavramını ortaya attı. Cittaslow, küreselleşmenin yarattığı homojen mekânlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak, dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin oluşturduğu uluslararası bir birlik. En süratli arabaya sahip olmak, en kısa sürede en çok kazanca ulaşmak gibi kavramların sürekli öne çıktığı günümüzde, Cittaslow;şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikâyesinin uyum içinde, şehir sakinlerinin ve ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanması felsefesinden yola çıkıyor. Bu felsefe kapsamında Cittaslow şehirleri; çevre, altyapı, farkındalık, kentsel kalite için teknoloji ve yerel üretimi koruma politikalarını yeniden düzenliyor.

Cittaslow, üzerinde tarihi ve modern binalar taşıyan turuncu bir salyangoz logosuyla temsil ediliyor. Bu logoya ve Cittaslow unvanına sahip olmak isteyen kentlerin temel özelliklerinden biri nüfuslarının 50.000’den fazla olmaması. Nüfusun yanı sıra enerji tasarrufu planlamasına önem verilmesi ve bölgenin yerel yiyeceklerinin ön planda tutulması da Cittaslow şehirlerinin ortak özelliklerinden. Ayrıca, kültürel ve tarihi değeri olan merkezlerin korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapılması, trafik güvenliğinin planlanması, devlet binaları ve okullar arasında bisiklet yollarının yapılması gibi 50’den fazla kriteri karşılayabilen şehirler bu unvanıalabilmek için İtalya’dakiCittaslow Birliği’ne başvuruda bulunuyorlar. 

Kent sakinlerinin sağlıklarının ön planda tutulduğu Cittaslow’larda hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirlilikler sürekli kontrol edilerek sağlığı tehdit etmeyecek düzeyde ayarlanıyor. Benzer bir şekilde, çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda kent sakinlerine rahatsızlık vermeyecek düzenlemeler yapılmaya özen gösteriliyor. Çevreye ve insana zararlı olmayan, doğal ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve teşviki konusunda Cittaslow halkı aktif bir rol oynuyor. Buna ek olarak, bu kentlerde büyük alışveriş merkezleri yerine yerel üreticileri destekleyecek ve ürünlerini satabilecekleri merkezler yaratılıyor. Genetiği değiştirilmemiş, organik ve doğal ürünlerle yapılmış yemeklerin sunulduğu restoranlar açılıyor.  

TÜRKİYE’DEKİ ‘SAKİN ŞEHİRLER’

Bugün Cittaslow, dünya şehircilik anlayışında yaygınlaşan yeni bir trend. Şimdiye kadar 21 ülkeden 132 şehir bu zincirin içinde yer almaya hak kazandı.  Bu trendin Türkiye’deki ilk temsilcisi ise “Sakin Şehir” adıyla İzmir’in Seferihisar ilçesi oldu. 35.000 nüfusu, 49 kilometrelik sahili ve geniş jeotermal rezervleriyle dünyanın en büyük sağlık turizm merkezlerinden biri olmaya aday Seferihisar, Aralık 2009’ta “Sakin Şehir” unvanını kazandı ve Türkiye’nin Cittaslow Başkenti oldu. Yerel üretimin teşviki amacıyla kentte geçtiğimiz yıl başlatılan bir uygulama çerçevesinde, ilköğretim okullarında Seferihisar Belediyesi’nin verdiği malzemelerle öğrencilerin okul bahçesinde sebze yetiştirmesi ve bu ürünleri pazarlarda satarak kendilerine geçim kaynağı yaratmaları sağlandı. Seferihisar Belediyesi’nin bir başka güzel girişimi ise sokak aydınlatmasında elektrik yerine güneş enerjisinden yararlanmak için geliştirdiği yeni proje. Bu proje sayesinde, pilot bölge olarak belirlenen Sığacık’ın sokakları çok yakın bir zamanda güneş enerjisiyle aydınlanacak.

Seferihisar’ın öncülüğünde, ülkemizde UluslararasıCittaslow ağına dâhil olmak isteyen kentlerin sayısı artıyor. Geçtiğimiz ay, Çanakkale iline bağlı Gökçeada’nın başvurusu genel merkez İtalya’da kabul edildi ve Gökçeada Haziran 2011’de dünyanın ilk “Sakin Adası” olmaya hak kazandı. Gökçeada’ya ek olarak, Muğla’daki Akyaka Beldesi, Sakarya şehrindeki Taraklı ve Aydın’ın Yenipazar ilçeleri de 2011 başında adaylık dosyalarını önce Seferihisar ve daha sonra da Cittaslow Birliği’ne ilettiler.

Hayat maratonunu sanki koşu bandının üstünde nefes nefese yaşadığımız bu günlerde, “Sakin Şehir”ler durup derin bir nefes almak için vaktimiz olduğunu hatırlatıyor bize. Kendilerine özgü doğal ve tarihsel güzellikleriyle ön plana çıkan bu kentler, yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarıyor, bunları kentin çocukları ve misafirleriyle paylaşmaya davet ediyor. Müzikten yemeğe, giyimden teknolojiye gittikçe “tek tipleşen” dünyamızda, Cittaslow olmak, binlerce birbirinin aynı şehir arasında, bir kentin kendini farklılaştırması anlamına geliyor.