Geçtiğimiz haftalarda uluslararası bir toplantıya katılmak üzere gittiğim Londra’da yakından tanıdığımız turistik mekânların yanı sıra kraliyet şehrinde gittikçe gelişen Yahudi kültürü ve yaşamını da tanıma fırsatı buldum.
Londra denince aklınıza ilk neler gelir? Kentin simgesi haline gelmiş iki katlı kırmızı otobüsleri, cab adını verdikleri eski tip taksileri, saat kulesi, dünyaca ünlü park ve meydanları ve tabii ki Madame Tussauds Müzesi… Kent her yönüyle bu kadar ilgi çekici olduğunda, Yahudi yaşamının da kendini bu çeşitliliğe adapte ettiğini görüyoruz. Ortodoks, konservatif ve reformist sinagogları, bu sene büyük yardımlarla baştan yaratılan müzesi, kitap okuma, konser, film, tiyatro, sergi, oturum haftaları adeta size sene boyunca Yahudi kültürü ile ilgili rengârenk bir yelpaze sunuyor.
Bu kadar çok etkinliğin cemaat içinde ve geniş topluma tanıtılmasında şüphesiz devlet yetkililerinin desteği yadsınamaz. Londra Belediye Başkanı Boris Johnson’un tanıtım kitapçığının önsözünde belirttiği, “Londra’daki Yahudi kültürü ve kimliği yüzyıllardır kent yaşamının bir parçasıdır ve hepimize zengin bir geleneği tanıtmıştır. Eğer Londra kenti bugün sanat, edebiyat ve entelektüel anlamda şimdiki düzeye ulaşmışsa bunda Yahudi toplumunun geçmişten gelen katkısı önem taşımaktadır” sözü bu zenginliğin yaratılmasında önemli bir mesaj vermektedir. Gelin hep beraber Londra’nın bilinen yönlerinin dışında aktif Yahudi yaşamına tanıklık edelim…
Central Synagogue
Central Sinagogu, Londra’daki diğer sinagoglardan farklı bir önem taşıyor. Sinagog ilk olarak 1855 yılında Büyük Sinagog’un bir parçası olarak inşa edilir. 14 Temmuz 1870 günü sinagogun artık Büyük Sinagog’tan ayrılmasına ve kentteki 5 büyük sinagogdan biri olarak kabul edilmesine karar verilir. 1941 yılında bir bombalı saldırıda sinagog yıkılır. Saldırı esnasında şans eseri sinagogda kimse yoktur. 1958 yılında sinagog aynı yere tekrardan inşa edilir. Bu yeni sinagogda bir de Talmud Tora bölümü açıldı. 2008 yılında görkemli bir törenle 50. yılını kutlayan sinagog aktif olarak faaliyettedir.
Sandys Row Synagogue
1853 yılında inşa edilen bu sinagog 250 yıllık Sandys Row, Aşkenaz Cemaati’nin geçmişine ışık tutuyor. Faal olan 200 üyesi, 19. yüzyılda İngiltere’ye göç eden atalarını hatırlarken bir yandan da sinagogun bir bölümünde Yiddiş kültürünü haftalık etkinliklerle yaşatıyor. Sinagogun şimdilerde en büyük projesi, geçmişten günümüze bir ‘Miras Merkezi’ oluşturmak… İlgililer çalışmalara bir fotoğraf arşivi kurmakla başlamış durumdalar.
Jewish Museum London
Mart ayında yenilenmiş hali ile yeniden açılan müze, farklı yaş gruplarına sunduğu eğlenceli deneyimler, İngiltere tarihine tanıklık etmiş Yahudi kişilerin hayatlarından sunduğu kesitler ve Yahudiliği temel alan anlayışı ile bir müzeden çok fazlasını sunuyor.
Senede 115.000’i aşkın konuğu ağırlayan müzenin birinci katında, günümüzde Londra Yahudilerinin yaşamı gelenekler ile birleştirilerek simülasyonlar eşliğinde gösteriliyor. Yahudiliğin, Şabat’ın, bayramların anlamını keşfeden konuklar buradan 19. yüzyıldaki East End Sokağı’na geçerek Yiddiş tiyatrosuna giriş yapıyorlar. Bu bölümde Yahudilerin Londra’ya nereden ve neden geldiklerinden, İngiliz yaşamına adaptasyonuna kadar aklınızdaki tüm sorulara cevap buluyorsunuz.
“Yaşayan bir inanç: Yahudilik” adı verilen bölümde konuklar Tora’nın gizemini keşfederlerken kendi sinagoglarını tasarlama ve seçtikleri Rabi’lere soru sorma fırsatını yakalıyorlar.
Buradan “Yaşayan Bir Cemaat” isimli bölüme geçildiğinde ise tarihten günümüze İngiltere Yahudi cemaatinin gelişimi, medya, şov dünyası ve sosyal yardımlaşmada aldıkları roller açığa çıkarılıyor. Müzenin “Holokost Galerisi”nde ise Londra doğumlu, Auschwitz kurtulanı yazar Leon Greenman’ın ağzından, diğer kurtulanların ve Londra’ya yerleşen dindaşlarımızın katkıları ile Holokost’u, Nazizm’i öğreniyoruz.
Jewish Museum bir müzeden çok daha fazlası derken; öncelikle müzenin girişinde bulunan, 2001 yılında Londra’da arkeologlar tarafından keşfedilen, ortaçağdan kalma bir ‘mikve’yi vurgulamak gerekir.
Müzede bir aile, sıkılmadan birkaç saatini kolaylıkla geçirirken aynı anda çocuklarının da eğitim almalarını sağlayabilir. Bunun bir göstergesi olarak, her salonda bulunan eğitici oyunları, 100 koltuklu gösteri salonunu, kapsamlı kütüphanesini, sıcak bir kahve molası veya bir öğle yemeği için müzenin kafesini ve hediye dükkânını belirtmeliyiz. Müzenin Londra’daki sadece 14 müzeyle birlikte özel statüdeki müzeler olarak konumlandırılmasında şüphesiz bu çalışmanın bir ürünü olarak göze çarpıyor. Müzeye her gün öğrenci gruplarının eğitim amaçlı ziyaretleri, çocukların gelecekte farklı inançlar arasındaki karşılıklı anlayışın sağlanması açısından umut veriyor.
Yürüyüş Turları
Londra Yahudi Müzesi’nin farklı bir bölümünde, arzu edenlere 10 poundluk bir ücret karşılığında her pazar Yahudi Kültürü Yürüyüş Turları düzenleniyor. “Mile End’ten West End”e adı altındaki bu turlarda dilerseniz Viktorya İngilteresi’nin ayrımcılığını kırmayı başarıp ilk sinagog ve yerleşimleri kuran dindaşlarımız, dilerseniz Sigmund Freud, Barbra Streisand, Rothschilds’ler gibi şahıslar hakkında bilgiyi alabiliyorsunuz.
“West End” bölümünde, Soho ve Fitzarovia’daki zengin sosyal tarihe tanıklık ederken, Westminster Yahudi Okulu ile bir zamanlar Yahudilerin uğrak yeri olan edebi etkinlikleri ile ünlü meyhaneyi gezebiliyorsunuz.
Gezilerin önemli bir bölümü, belli bir alana ilgi duyan kişiler için tasarlanmış. Buna örnek olarak Yahudi aktörler üzerine bir gezi gerçekleştirip Yiddiş tiyatrosunu keşfedebilirsiniz. “East London” isimli şirketin desteğinde gerçekleşen turlarda azami 25 kişilik katılımcı ile ister yemekli, ister yemeksiz, keyifli bir Londra günü geçirebilirsiniz.