Sözlüklerde “Hamursuz“
*“Aynı adlı mayasız ekmek vardır, Musevilerin hamur yememeleri gereken günlerde tükettikleri. Çok da leziz değildir tek başına. Ama üstüne vişne reçeli olsun, Nutella olsun sürülürse yanına da şarabı açarsan tadından yenmez hale gelen yiyecek.”
Güncel
OYSA BİZ YAHUDİ KÖKENLİ YURTTAŞLAR 500 YILDIR BU ÜLKEDEYİZ
Kimilerinin “elin Yahudisi işte... Türkiye’nin bölünmesi umurunda mı olur” diye söylendiklerini duyar gibiyim.
Oysa İsak Alaton bu topraklara yürekten bağlıdır. Bir örnek:
İsak beyin kızı Leyla Alaton, bir söyleşimizde bakın ne demişti.
“Senin annen biliyorum ki Boşnak...
Onun annesi ve babası Osmanlı’nın son yıllarında Bosna’dan İstanbul’a göçmüş.
Yani senin Türkiyeli oluşunun geçmişi 100 yıl bile değil.
Bu topraklardaki milyonlarca yurttaşımız da öyle.
Oysa biz Yahudi kökenli yurttaşlar 500 yıldır bu ülkedeyiz.
500 yıldır bu topraklar vatanımız.”
Yurtseverlik üzerine bir tartışmada, Leyla gözleri çakmak çakmak böyle bir patlama yapmıştı.
Babasına benzer. Akılcı bulduğunu, kendi gerçeklerini söylemekten hiç çekinmez.
Güneri Cıvaoğlu
İSRAİL'İN DÜNYANIN PEK ÇOK YERİNDE OPERASYON YAPABİLECEK YETENEĞE SAHİP OLDUĞUNU BELİRTMEK İÇİN BU ÜLKENİN KOLLARININ UZUN OLDUĞU SÖYLENİR
İsrail'in dünyanın pek çok yerinde operasyon yapabilecek yeteneğe sahip olduğunu belirtmek için bu ülkenin kollarının uzun olduğu söylenir. Bu kolların yakın yerlere kolayca uzandığı zaten malum.
Bu çerçevede Gazze'deki hedeflere bugünlerde kolayca ulaşıyor, istediğini yapıyor. Uzak yerlere ise uygun gördüğü zamanda hiç çekinmeden uzanabiliyor. Bu hedefler, geçenlerde Ukrayna'da kaçırılıp sonra İsrail'e getirilen ve hapse tıkılan Gazzeli mühendis Dirar Ebu Sisi gibileri olabiliyor. Çok uzak Sudan da zaman zaman bu kolların uzandığı yerlerden biri olabiliyor. Nitekim dün çıkan bazı haberlerde Sudan'ın Kızıldeniz kıyısındaki en önemli limanı olan Port Sudan'da meydana gelen esrarengiz bir saldırının İsrail'in işi olduğu en azından ima ediliyor.
Fikret Ertan
http://zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1118331&title=israilin-uzun-kollari
BU MÜCADELEYİ SÜRDÜREN ŞEYLER DÜPEDÜZ SAÇMALIK. 63 YIL SONRA BİLE ÇÖZÜME YAKLAŞMIŞ DEĞİLİZ
Bence oradaki çılgınlık artık sona ermeli, barışa ihtiyacımız var. Biliyorum, bu söylediklerim klişe ya da Pollyannavari; fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Bizim de hissedeceğimiz bir etki söz konusu. Bu mücadeleyi sürdüren şeyler düpedüz saçmalık. 63 yıl sonra bile çözüme yaklaşmış değiliz. Bütün bu bölgede neler olup bittiğine bakarsanız, insanlar şiddete başvurmadan demokrasi istiyorlar.
..............
Annem gurur duyardı. Anneme çok benzeyen, benden 11.5 yaş büyük olan kız kardeşim filmin Birleşmiş Milletler gösterimindeydi. O da annem gibi Connecticut’taki Hadassah’ın başkanıydı. Filmi izledikten sonra benimle gurur duydu. İlk başta, “Yahudi karşıtı bir film mi yapıyorsun?” diye sormuştu. Ben de, “Kesinlikle öyle bir şey yapmıyoruz; ama sorular sormak zorundayız” demiştim. Amerika’da yaşıyoruz. Buradaki hükümeti eleştiriyor muyuz? Kesinlikle. Bunu yaptığımız için Amerikan karşıtı mıyız? Hayır. Bizler bu ülkeyi daha iyi hale getiriyoruz. Bir zamanlar sivil haklar hareketi vardı; çünkü siyahların hiçbir hakkı yoktu. Şimdiyse siyah bir başkan var. Neden burada hoş görmediğimiz şeyi orada hoş görelim?
Julian Schnabel
MUSA'NIN ÖNCÜSÜ OLDUĞU TEKTANRICILIKTA FREUD, BİREYLERİN DÜŞLEM GÜÇLERİNİ ZENGİNLEŞTİREN BİR OLANAK GÖRÜR
Freud'a göre Yahudiler şimdiki zamanda var olmayana yatırım yapabilen üstün yetenekli bir kavimdir. Bu özellikleri nedeniyle 'tek tanrı' fikri Mısır'dan çıkmış bile olsa onu tüm insanlığa armağan edenler Yahudilerdir. Musa'nın öncüsü olduğu tektanrıcılıkta Freud, bireylerin düşlem güçlerini zenginleştiren bir olanak görür. Görünmez bir Tanrı'yı içselleştirme yetisi insanların soyutlama kapasitesini belirgin bir biçimde artırır. Yani tektanrıcılığın zihinsel çabası Yahudileri matematikte, hukukta, bilimde ve sanatta başka deyişle sözcüklerle, sayılarla ve çizgilerle kısacası soyut bir deneyim modeli hazırlamakla ilgili her türlü faaliyette başarı kazanmaya hazırlar. Freud'un ‘entelektüel gelişim’ olarak adlandırdığı bu başarılarına rağmen Musevilik hâlâ tektanrıcı bir din olarak kişiye ağır bir biçimde yük getiren ve bireyselleşme açısından bir hayli sorunlu olan katı bir inanç sistemidir. Her ne kadar dış dünyaya oranla iç dünyaya odaklanmanın yoğunlaşması olgusu insanlığa Hıristiyanlığın değil Yahudiliğin bir armağanı ise de uygarlığın geleceği için bunu yeterli bulmayan Freud dinlerin nevrotik bir yanılsama olduğu fikrinden ölene dek vazgeçmemiştir.
Cengiz Güleç
12 HAZİRAN’DA YAPILACAK SEÇİMLER ÖNCESİ, YENİ BİR İSRAİL KARŞITI GÖSTERİ, AKP’Yİ RAHATLATMAK İÇİN PLANLANABİLİR
Mavi Marmara katliamının siyasi sorumluluğunu üzerine almaktan çekinmeyen AKP’nin, bu sene gönderilecek filodan habersiz olması imkânsız görünüyor. Libya’ya NATO müdahalesi sürecinde ikircikli davranmasına rağmen Batı ile birlikte hareket etmekten çekinmeyen AKP hükümeti, uluslararası plandaki ‘bağımsız’ görünümünü koruyabilmek için ve Arap halkları nezdinde imaj tazelemek için yeni bir ‘facia’yı kullanmak isteyebilir.
Bunun yanında, iç politikada da bir tür seçim yatırımının sinyalleri alınıyor. Geçtiğimiz sene Mayıs sonunda yaşanan katliam, uzunca bir süre AKP’nin ‘İsrail karşıtlığı’na oynamasına yol açmış ve referandum öncesi hükümetin elini güçlendirmişti. 12 Haziran’da yapılacak seçimler öncesi, yeni bir İsrail karşıtı gösteri, AKP’yi rahatlatmak için planlanabilir.
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/filistin-akp-nin-oyuncagi-mi-haberi-41219
İRAN'IN GÜCÜ ÖNCE IRAK, SONRA SURİYE VE LÜBNAN'A YAYILIRSA, BU TÜRKİYE İÇİN DE İSRAİL İÇİN DE TEHLİKELİ
Türkiye, kendisini yeniden şekillendiriyor, Müslüman olan ve olmayan ülkelerle daha dengeli ilişki kuruyor. Türkiye istikrarlı bir bölge istiyor. Eğer İran'ın gücü önce Irak, sonra Suriye ve Lübnan'a yayılırsa, bu Türkiye için de İsrail için de tehlikeli. Günün sonunda ortak çıkarlarınız var ve beraber çalışmak zorundasınız.
George Friedman
http://www.aksam.com.tr/artik-onay-icin-washingtona-bakan-ankara-yok--32449h.html
İSRAİL’DE DE BANA DOSTLARIMIN ÇOĞU TÜRK DİYE HİTAP EDER
Türkiye’de yaşadığım dönemlerde zaman zaman Yahudi olduğum hatırlatılmıştır bana. Kimi zaman hayranlık belirtisi, kimi zaman kinaye amaçlı…
İsrail’de de bana dostlarımın çoğu Türk diye hitap eder. Bu ikili kimlik alıştığım ve artık sevdiğim ve benden bir parça gibidir. Kültürel sentezin, dünya vatandaşlığının bir simgesi gibi gelir bana.
Bu ikili kimliğin en acımasızını yaşamıştır Juliano… Aslında bir kimliğin içindeki iki düşman milleti yaşamış ve bu nedenle ölmüştür, öldürülmüştür Juliano…
Cenin’de Siyonist Yahudi, İsrail’de terörist hain olarak nitelendirilmiştir.
Gençliğinde bir Yahudi gibi yaşamış, o çevrelerde gezinmiş ve hatta İsrail ordusunun çok önemli birliklerinden birinde de askerliğini yapmıştır. Yahudi dinine göre annenin Yahudiliği, Yahudi sayılmak için yeterli bir nedendir çünkü.
Politik bilincini bulduğu yaşlarda ise bir yandan herşeyi red eden bir anarşist gibi davransa da diğer yandan barışa olan inancı, bu sorun yaratan iki kimliğine rağmen onda bu konuda birşeyler yapması gereğini beraberinde getirmiştir. Bu konuda sözünü de hiç sakınmamıştır. Birçok önemli filmde rol aldıktan, Bet Lesin Abima ve Hayfa Tiyatrosu’ndaki başarılı yıllarından sonra, sonunda Filistin’e Cenin'e yerleşmişti.
Amacı Filistin halkına sanatı, eğitimi getirmekti.
Yuda Siliki
http://www.hasturktv.com/arsiv/1863.htm
YAHUDİLERİN ABD İÇİNDE ETKİN ROL OYNAMASININ EN ÖNEMLİ SEBEBİ DÜZGÜN AİLE YAPILARIDIR
Son dönemde Ortadoğu'da yaşananlara baktığımızda ABD eski Dışişleri Bakanı Kissinger'ın, “Ortadoğu'da barış yapmanın en iyi yolu, tümünü Türklere geri vermektir” sözünün ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Bölge, Osmanlı yönetimindeyken hiç sorunsuz varlığını sürdürdü. Ancak Osmanlı'nın gücünü kaybetmesiyle, diğer ülkelerin bölgedeki çıkarları her daim çatışma ortamı yarattı. Hiç şüphesiz şu an Ortadoğu'da en önemli rol ABD'nin ve bunu azaltmak mümkün değil. ABD'nin bölgede en çok güvendiği ülke ise İsrail. Bunun tek nedenin ABD'de bulunan İsrail Diasporası olduğunu düşünmek budalalık. Derin Amerika'da Yahudi yoktur. Ancak ABD'deki medya ve sinema tamamen Yahudilerin elindedir. Yahudilerin ABD içinde etkin rol oynamasının en önemli sebebi düzgün aile yapılarıdır. Aile hayatının düzenliliği birlikteliklerini artırmaktadır.
İlber Ortaylı
http://www.aksam.com.tr/en-buyuk-avantajimiz-genc-olmak--32453h.html
YAHUDİLER EN ÜSTÜN IRK KABUL EDİLİR, ANCAK HER YAHUDİ EN ÜSTÜN DEĞİLDİR
İsrailli sıradan bir Yahudi'nin, ülkesinin politikalarının yerden yere vurulduğunu gördükçe şöyle düşündüğünü varsaymak çok hayali olmaz:
"Yine bütün dünya bize saldırmaya başladı. Demek ki haklıyız. Onlar bize hayat hakkı tanımamakta direndikçe biz de direneceğiz! Bize karşı çıkan kim varsa haddini bildireceğiz!"
Sıradan bir Yahudi böyle düşünür, çünkü Hitler'in kıyımını da böyle izah etmiştir kendisine, önceki başka kıyımları da. Ve her kıyımdan sonra bir daha dirildiğini hatırlayıp kendine güveni artmıştır. Haksız da değildir böyle kendine güvenmekte, çünkü İsrail tarihçi ve din adamlarının neredeyse tamamının varlık sebebi bu tezi topluma benimsetmek ve sindirmektir. Bu uğurda 'manipüle' edilen tarihi ve dini malzemenin haddi-hesabı yoktur.
Tam da bu sebeple, özellikle Siyonizm'in bir 'Kızılelma' şeklinde Yahudilerin önüne konduğu geçen yüzyılla birlikte, Yahudilerde özeleştiri ve oto-kontrol tamamen kaybolmaya yüz tutmuş şekildedir. Yaşanan acıların da beslediği bu psikoloji günümüzde artık zapt edilemez boyutlara varmıştır. Yahudilerde, kendilerini "Tanrı'nın seçilmiş halkı" olarak görmelerinden kaynaklanan bir üstünlük anlayışının mevcudiyeti zaten bilinir. Ancak bu anlayış artık kendi bünyelerine de sirayet etmiş durumdadır. Kendi aralarında bile bir nevi kast sistemi geçerlidir, Yahudiler en üstün ırk kabul edilir, ancak her Yahudi en üstün değildir.
Taha Kılınç
http://www.usasabah.com/Yazarlar/taha_kilinc/2011/04/07/sagduyulu-azinlikla-temasa-gecmek
Netten okuyun /tıklayın
"NEFRET SÖYLEMİ EL KİTABI"
Avrupa Konseyi tarafından 2009 yılında yayımlanan "Nefret söylemi el kitabı", nefret söylemi kavramını açıklığa kavuşturmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü hakkı ile ilgili içtihadında takip ettiği ölçütler konusunda karar vericilere, uzmanlara ve bir bütün olarak topluma kılavuzluk etmeyi amaçlamaktadır. İnsan Haklarını Geliştirme Uzmanlar Komitesinin çatısı altında ve İnsan Hakları Yönlendirme Komitesi’nin yetkisi dâhilinde hazırlanan bu el kitabı, Avrupa Konseyi tarafından görevlendirilen insan hakları uzmanı Anne Weber tarafından yazılmıştır.
http://www.ihop.org.tr/dosya/coe/nefret_soylemi.pdf
KOLEJ YILLARI (1963-69)- ROZ KOHEN
Musevi Lisesi'nde ve Kıblelizade Sokak'ta geçen yıllar, artık bizim değilmiş gibi görünür... Bu semtlerden ayrılan Yahudiler de yavaş yavaş 60'lı yılların getirdiği değişikliklere ayak uydurmaya hazır bir nesil haline dönüşürken, bizimkiler büsbütün içlerine kapanır...
Yetişirken evde konuşulan klişe (clichee) dolu Yahudi İspanyolcasını bildiğimizi hiç hatırlamıyoruz sanki. Kuledibi'ndeki Havra'ya giden tek babam kalmıştır. Onbeş yaşımda anneme artık Yom Kipur'da oruç tutmayacağımı, Hamursuz bayramlarında sadece hamursuz yemiyeceğimi ilan edince; annem, babama bildirmediğim sürece istediğimi yapabileceğimi söyler.
http://www.kanalkultur.com/kks/Yazarlar/Roz-Kohen/roz-kohen-kolej-yillari-1963-69.html
DELİ GÖZÜM ROMAİN GARY! – ONUR CAYMAZ
http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1200090594&day=10&month=04&year=2011
Arşivlerden
Clementine'nin Kemanı – LİNET H. LEVİ
Biraz yürüdükten sonra bir zamanlar sinagogun bulunduğu sokağa yöneliyoruz. Dinstl sokağında bir tabela ile karşılaşıyoruz, 1938 yılına kadar burada bir sinagog bulunmaktaydı, 1945 yılındaki büyük bombardıman zamanında tamamen yıkılmıştır. Sükûtu hayale uğruyorum resmen. Şu anda üzerinde bir kuaför, etrafında pek çok evin vakti zamanında Yahudilere ait olduğunu biliyorum ve de zoraki bi şekilde ellerinden alınmış… Gerçi o tabelada yazmasa da tarih bu ayıbı daha farklı şekilde yazmıştı. 1933’lerden itibaren her gün artarak devam eden ırkçılık ve de kışkırtmalar sonucu sinagog defalarca kullanılmaz hale getirilmiş hatta bir defasında üç gün boyunca yanmış içten içe. Lakin cemaat tek ibadethaneleri olan burayı tekrar tekrar onararak ayakta kalma çabalarının bir şimgesi olarak tutmaya çalışmışlar. Ta ki 1938 yılına kadar, o yıllarda artık mecburi sürgünler başlamış vede pek çok Yahudi artık 1938 yılında Krems a.d. Donau kentini terk etmek zorunda kalmış.
http://llynette.blogspot.com/2010_11_01_archive.html
http://llynette.blogspot.com/2010/12/clementinenin-kemani-2.html
Tıklayın & Yorum Yazın
6.000.000 LETTERS
2. Dünya Savaşı sırasında, sistemli Nazi Almanya'sı soykırımının sonucu olarak, 9 milyon olan Avrupa Yahudi nüfusu, 3 milyona düştü. 6 milyon nefes, 6 milyon gülücük, 6 milyon hikâye kaybettik. Kaybettiğimiz 6 milyon masum Yahudi'nin anısını yaşatmaya katkıda bulunmak için 6 milyon harf arıyoruz
http://www.6millionletters.com/Default.aspx
“Sözlük”lerde Hamursuz
“Bugün tesadüfen karşılaştığım bir Musevi'nin evinden getirdiği süper lezzetli ekmekimsi şey. Kek ve badem ezmeli garip ama tadı enfes olan yiyeceklerle donattı etrafımı, annesinin eline sağlık demekten başka bir şey yapamadım. Bu bayramlar güzel olsa gerek.”
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=hamursuz
“Matsa denen hamursuz ekmeğinin yendiği bayram. Makarna, ekmek, gofret ve her türlü mayalanmış gıda tüketilmez. Burada dikkat edilen nokta 18 dakika kuralıdır, zira 18 dakikadan sonra mayalaşma başladığı için bu sürenin geçirilmemesi gerekir. Ayrıca kaşer kuralına da dikkat edilen bayramdır.”
http://www.itusozluk.com/goster.php/hamursuz
“Aynı adlı mayasız ekmek vardır, Musevilerin hamur yememeleri gereken günlerde tükettikleri. Çok da leziz değildir tek başına. Ama üstüne vişne reçeli olsun, Nutella olsun sürülürse yanına da şarabı açarsan tadından yenmez hale gelen yiyecek.”
http://www.uludagsozluk.com/k/hamursuz/
“Sıcakken üzerine tereyağı sürüldüğünde ‘beni yee, beni yee’ diye çığlıklar attığını düşündüğüm, ehli tarafından yapıldığında enfes olan ekmeğimsi pasta.”