İKSV’nin düzenlediği 30. İstanbul Film Festivali kapsamında Claude Lanzmann’ın Shoah filmi gösterildi. Yönetmen Lanzmann, filmini konuşmak üzere izleyicilerle buluştu
Yarı kapalı bir pazar öğlen, İKSV Deniz Palas’ta Salon’un kapılarını açılmasını bekliyoruz. Saat 13.50’de kapılar açılıyor. Saat tam 14.00’da Claude Lanzmann, etkinliğin yöneticisi Alin Taşçıyan ve kendisine tercümanlık yapacak Serra Yılmaz ile ağır ağır, Salon’da oturanları adeta sorgulayan gözlerle süzerek, haşmetli bir şekilde Salon’a girdi. Fransızların ve Almanların da yer aldığı dinleyicilerin yaş ortalaması ilginç ve sevindirici bir şekilde 26–27 idi.
Taşçıyan Lanzmann’ı kısaca tanıtmaya çalışırken, üçüncü dakikanın sonunda “Bu kadar yetmedi mi?” diyecek kadar sabırsız, alçakgönüllü bir o kadar da gururlu bir insan Claude Lanzmann. Ancak son noktayı Taşçıyan ağzından “dokümantarist” sıfatının çıkması koydu. Lanzmann hop oturup, hop kalktı “Ben belgeselci değilim, bir belgesel de yapmadım” diyerek sözü aldı ve ikibuçuk saat boyunca yorulmadan, belki bininci defadır anlattıklarını bir kez daha sabırla, tekrar yaşayarak anlattı.
Claude Lanzmann kendini görülmeyenleri görünür kılmaya adamış, cesur, kararlı, inatçı, zamana meydan okuyan bir adam. Lanzmann filmin birinci bölümünü izleyerek gelmiş, Salon’da oturan ve “Temerküz Kampı” ile “Konsantrasyon Kampı” arasındaki farkı bilmeyen bu genç insanlara terminoljiyi açıklarken yaptığı işin ne kadar farklı ve önemli olduğunu anlatmış oluyordu. Temerküz kamplarından hiçbir şey geriye kalmamıştı. Buralarda “mükemmel cinayet” işlenmişti. Yanarak yok olması imkânsız iri kemikler bile havanlarda dövülerek, toz haline getirilmiş ve sonra yakılmıştı. O filminde uzun araştırmalar sonucu bulduğu, bu kamplardan mucizevî bir şekilde dönenlerle yaptığı sözlü tarih çalışmasıyla, günümüzde Shoah inkârcılarının olmadı dediği şeylerin olduğunu kanıtlamayı kendine görev edinmişti.
Claude Lanzmann’ın konuşmasını Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Nilüfer Narlı ile birlikte izledik. Narlı da toplantıya filmin birinci bölümünü izleyerek gelmişti. O eğitimci gözüyle filmin metodolojisinden de çok etkilenmişti. Nilüfer Hanım Salon’dan ayrıldığında filmi hem öğrencileri Shoah konusunda bilgilendirmek hem de bu çok özel sözlü tarih çalışmasının metodolojisini onlarla irdelemek üzere okula nasıl aldırabilirimin derdine düşmüştü.
Nilüfer Hocaların çoğalması ve 80’ini devirmiş Lanzmann’ın filmini daha uzun yıllar anlatması dileğiyle…