Ünlü oyuncu/yönetmen/komedyen bir İtalyan çocuk hastanesi yararına caz topluluğu New Orleans Jazz Band’le klarnet çaldı.
Brooklynli iyi bir Yahudi çocuk, Papalık’ın 1870’e kadar Yahudilerin gettoda yaşamasını şart koştuğu bir şehirde Vatikan’ın sahip olduğu bir Katolik hastaneye bağış toplamak için ne yapıyor olabilir?
Eğer bu iyi Yahudi çocuk Woody Allen ise bilmece üç harfli bir sözcükle çözülür: Caz
‘Woody Allen ve topluluğu New Orleans Jazz Band’, Vatikan’dan üç blok ileride ve Tiber Nehri’nin öteki kıyısındaki Roma Sinagogu’nun tam karşısında tıklım tıklım dolu Roma Conciliazione Auditorium’daki dinleyicileri büyüledi.
New Orleans geleneğinin içinde yetişmiş, klarnette Allen ve altı üst düzey caz müzisyeninden oluşan topluluk, İtalya’nın en iyi çocuk hastanesi Bambino Gesu yararına iki saati geçen konserde birçok parça seslendirdi.
Allen konser sırasında dinleyicilere, her zamanki kendini küçümseyen tavrıyla, “caz çalmayı seviyoruz ve birileri bizi dinlemeye gelince heyecanlanıyoruz,” dedi.
Sanki aktör/yönetmen/komedyen Woody Allen kişiliğinden çıkıp müzisyen Woody Allen kişiliğine girmek ister gibiydi.
“New Orleans’tan 1910’lar, 1920’ler, 1930’ların şarkılarını çalacağız. Bunlar o yıllarda New Orleans’ın kilisilerinde, geçit törenlerinde, genelevlerinde ve dans salonlarında popüler olan şarkılar. Şimdi koltuklarınıza yaslanın, sizleri eğlendirmek için elimizden geleni yapacağız.”
Ve gerçekten de eğlendirdiler. Louis Armstrong’un Someday You’ll Be Sorry, Kid Ory’nin Muskrat Ramble, At The Jazz Band Ball, That’s A Plenty ve Put On Your Old Grey Bonnet gibi parçalarla.
Çaldıkları parçalar arasında Take My Hand Precious Lord spiritüelinin görkemli ve etkileyici bir yorumu da vardı. Bu parça , dünyanın en büyük kilisesi St Peter Basilica’nın yolun biraz ilerisinde olduğu düşünülürse, belki de geceye çok uygundu.
Topluluğa gösterilen büyük ilginin bir göstergesi, o Cumartesi akşamı dinleyicilerin küçük motorsikletleriyle gelen yırtık blucinli gençlerden, lüks otomobilleri çift sıra park edilmiş siyah gece kıyafetli daha yaşlılara kadar uzanmasıydı.
Topluluk daha da az iyi giyinmişti. Allen alamet-i farikası haline gelen gündelik pantolununu ve yakası açık gömleğini giymişti. Diğer müzisyenler ise her zamanki ceketlerinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı çünkü valizleri İspanya’dan transit yaparlarken kaybolmuştu.
Aralarında 1998 Oscar ödüllü ‘Hayat Güzeldir’ filminin müziklerini yapan besteci Nicola Piovani de olan izleyiciler topluluğun nasıl giyindiğini ne fark ettiler, ne de umursadılar. Daha fazla çalmaları için bağırdılar ve neredeyse ikinci bir porformansı andıran üç parçalık uzun bir bis ile ödüllendilirdiler.
Topluluk, ‘Arrivederci Roma’ ve ulusal ruhun bir parçası olan İkinci Dünya Savaşı antifaşist direniş baladı ‘Bella Ciao’nun New Orleans tarzı swing yorumlarını çalarak kendini yerel topluluğa daha da sevdirdi.
Konserde Allen’in yanı sıra trombonda Jerry Zigmont, trompette Simon Wettenhall, piyanoda Conal Fowkes, davulda John Gill, basta (geçen yaz Tuna Saylağ’nın İstanbul’da röportaj yaptığı) Greg Cohen ve banjoda müzik direktörleri Eddy Davis’in canlı ve coşkun performanslarını izlemek mümkündü.
Tromboncu Zigmont, Reuters’e, “Biz her akşam yeni bir program çalarız. Böylece deneyim oldukça yaratıcı ve spontane olur,” dedi. “Roma’ya tekar gelip çalmak isteriz. Burada ne zaman çalsak insanlar çok sıcak ve cömert oluyor, bu da en iyi performansı sergilememizi sağlıyor.”
1998’de ‘Wild Man Blues’ adlı belgesel bir filmin de konusu olan topluluk turnede olmadığı zaman her Pazartesi akşamı New York’taki Carlyle Hotel’de çalıyor.
Bir bahar akşamı için Roma, Tiber’deki Carlyle oldu.
Kaynak: 28 Mart 2011 tarihli Jerusalem Post Gazetesi