Suzi Sabaner aileden gelen yardım etme geleneğini yurtdışında aldığı akademik eğitim ile destekleyerek bunu bir yaşam şekli ve meslek haline getirdi. Bugünlerde ise en büyük amacı bu birikimini ihtiyacı olanlarla paylaşmak...
Yaşamında insanlara yardım çalışmalarının tohumlarını ilk ne zaman ve nasıl attın? Ailende kimlerden etkilendin?
Büyükbabamla çok yakındım. Sevgi, şefkat ve yardımla ilgili konuları onunla konuştuğumuzu hatırlıyorum. Annem özellikle yaşlılarla arkadaşlık ederdi, hastalığında bile Barınyurt’ta gönüllü olarak çalıştı. Babam yaptığı maddi yardımların bilinmesini istemezdi. Çok kişi problemlerini ona danışırdı. “İnsanları olduğu gibi kabul edeceksin” cümlesini sık sık tekrarlardı. Tam olarak ne demek istediğini son senelerde algıladım.
İlkokul üçüncü sınıftayken, bizimle okuyan onbeş yaşında zihinsel engelli arkadaşımız vardı. Öğretmenin ricası üzerine bütün sene ona derslerinde yardım ettim. Onu yalnız bırakmak istemezdim. İlk el verdiğim kişi o oldu.
Üniversite hayatına daha geç yaşlarda ve Glasgow’da daha zor şartlar altında başladın? Bu kararını tetikleyen etken ne oldu?
İkinci oğlum doğduktan sonra kısa bir müddet bir reklâm firmasında çalıştım. Bu arada Leyla Navaro’nun kişisel gelişimle ilgili birçok atölye ve seminerine katıldım. Üniversitede, özellikle Psikoloji okumayı çok arzuladığımı fark ettim. Daha sonra eski eşimin işleri dolayısı ile iki çocuğumla beraber İskoçya’nın Glasgow şehrine yerleşme kararını fırsat olarak değerlendirip önce akademik İngilizce, sonra Üniversiteye girebilmek için gece okuluna gittim. 36 yaşında Glasgow Üniversitesi’nde büyük çoğunluğu İskoç olan gençlerle dört sene full-time psikoloji eğitimi aldım.
Pozitif Psikoloji’nin amaçlarından bahseder misin?
Bazı insanlar zorluklar hatta travmalar karşısında duygusal olarak daha çabuk toparlanıyorlar. Yani duygusal bağışıklık sistemleri daha güçlü. Bu tip insanların özelliklerini, yaşayış ve davranış şekillerini başka insanlara da faydalı olmak amacıyla araştırıyorlar. Mutluluk seviyemiz yüksek oldukça daha güçlü oluyoruz. Mutlu olma yolları ise basit ve büyük maddi imkânlar gerektirmiyor. Mesela bir numaralı mutluluk kaynağı yakın ilişkilerimiz. Bu bilimsel olarak da ispatlanmış. Zorluklar karşısında sadece kötü giden olaylara değil, nelerin iyi gittiğine de odaklanmamız gerektiğini unutmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Tabii ki, önce negatif duygular da yaşanmalı ve kabul edilmeli ki, pozitif duygular ortaya çıksın.
Gençlerle çalışmak bir ayrıcalık değil mi? Onlar çoğu zaman bizim öğretmenlerimiz oluyorlar. Oğlun Vidal’in Nepal’daki başarıları seni nasıl etkiledi?
Küçük oğlum Vidal’i Nepal’a ziyarete gittiğimde ne geçmişi düşündük ne geleceği. Sanki hayatı kutladık. Sadece insanlar, doğa özellikle güneşin doğuşu ve batışları vardı. Oğlumun çocuklar ve büyükler tarafından çok sevildiğini ve iyi değerlerle büyüyüp geliştiğini görmek beni çok mutlu etti. Oğlumun önerisiyle onun çalıştığı okulda çocuklara liderlik dersinde özgüveni anlattım. Anlatmak o kadar hoşuma gitti ki, İstanbul’a geri döndüğümde buna devam ettim. Ayrıca Nepal gezisinde gençlere rehberlik yapmayı özlediğimi fark edip ara vermek zorunda kaldığım TOG (Toplum Gönüllüleri) rehberlik projesine geri dönüp komiteye de katıldım. Büyük oğlum Beri, geçen yıl Amerika’da Harvard Üniversitesi’nde master programını bitirdi. 17 yaşında üniversite için evden ayrıldı ve o zamandan beri kendi ayaklarının üstünde duruyor. Bana güçlü yönlerimi hatırlatan, kapasitelerimi iyi kullanmayı öğreten ve bazen kariyer koçluğu yapan odur. En büyük şansım oğullarımdır.
Şimdilerde ne gibi etkinlikler yapıyorsun? Bundan sonraki planların neler?
Çeşitli konularda bilimsel araştırmalara ve yaşanmışlıklara dayanarak söyleşiler yapıyorum. Önümüzdeki günlerde Limmud Weekend’de sunumum olacak. Cemaatte ihtiyacı olanlara eğitim vermek istiyorum. Ben değişik ülkelerde yaşadığım ve başımdan bir çok olay geçtiği için (‘göç’ün de insanların gelişmesine yardım ettiğine inanıyorum) insanlarla daha çok empati kurabiliyorum. Amerika’da ve İstanbul’da büyük zorluklar yaşayan ihtiyaçlı ailelerle çalıştım. Kuvvetle inanıyorum ki, her şeye rağmen anlamlı ve güzel yaşanabilir ve insanlara bunun yollarını hatırlatıyorum. Başkalarına yardım etmek beni çok mutlu ediyor, yaşamıma anlam katıyor. Minnettarlık duymak ve hedeflerimizin olması da bizi mutlu eden yollardan bazıları. Amacım bunlar hakkında atölye çalışmaları yapmak ve seminerler vermek.
Aslında temel çok basit: sevgiden öte hiçbir şey yok, asıl olan SEVGİ’dir.
Suzi Sabaner kimdir?
İstanbul doğumlu Suzi Sabaner, 1995–2002 yılları arasında İskoçya’nın Glasgow şehrinde yaşadı. Glasgow Üniversitesi’nde Psikoloji eğitimi aldı. 2002 yılında göç ettiği New York’un Columbia Üniversitesi’nde Sosyal Hizmet Uzmanlığı dalında yüksek lisans yaptı. İki senelik master programı boyunca Bronx gibi bölgelerde çeşitli yaş ve ırk grubundan göçmenlerle alan çalışmaları yaptı. İstanbul’a geri dönünce sosyal hizmet uzmanı olarak görev aldı. 2010 yılında Pennsylvania Üniversitesi’nden Pozitif Psikoloji eğitimi, ardından Gottman Enstitüsü’nden birinci düzey çift terapisi eğitimi aldı. Halen Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda rehberlik projesi komitesinde görev yapmaktadır.