Bu yıl derneğin 45. yılı vesilesiyle Türk opera sanatçısı ünlü tenor Hakan Aysev’in konuk sanatçı olarak sahne aldığı, orkestra şefliğini İhsan Özer’in üstlendiği, orkestra düzenlemelerini İzi Eli ve Oğuzhan Balcı’nın, koro şefliğini Yako Taragano’nun ve sunuculuğunu Karen Gerşon’un yaptığı konser 14 Mayıs tarihinde Mustafa Kemal Merkezi Atilla İlhan Sahnesi’nde müzikseverlerle buluşuyor.
Dostluk Yurdu Derneği Senfoni Orkestra ve Korosu, 1985 yılından beri Türk müziğinin otantik sazları eşliğinde sinagog ilahileri icra ediyor. Üçüncü projesi olarak gerçekleşen, Judeo İspanyol müziği ve sinagog ilahileri özündeki makamlarla, temelde aynı makamları taşıyan Türk musikisini birleştirmeyi amaç edinmiş bu proje, dinleyenlerini müziğin keyifli bir zaman tünelinden geçirmeyi hedefliyor.
Bir Pazar günü, Dostluk Yurdu Derneği’nde hep birlikte bir yandan konserle ilgili duygu ve düşüncelerimizi paylaşırken, diğer yandan Hakan Aysev ve İhsan Özer’le sohbet tadında, espriler ve kahkahalar eşliğinde kısa bir söyleşi yaptık.
Konseri düzenleyen İzi Morhayim, projenin iki ana hedefinden bahsetti:
Birincisi, DYD’nin mevcut senfoni orkestrasının devamlılığını sağlarken asıl amacın cemaatimizin genç müzisyenlerine müziğin profesyonel yolculuğunda destek olarak bu yolda ilerleme süreçlerini hızlandırmak.
Diğer hadef ise DYD’nin Tiyatro ile yıllardır kendini kanıtlayan sanatsal başarılarına Müzik dalındakileri de ekleyerek, sanatta ikinci bir alternatifi sağlam temellere oturtmak.
Daha önce böyle bir projede yer aldınız mı? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinagog ilahileri seslendirmedim, ancak Jerusalem of Gold’u söyledim. Operayı her türlü müzikle karıştırmayı sevdiğimden bu proje de beni heyecanlandırıyor tabii.
Musevi cemaatimizle yakınlığınız nedir? Farklı projelerde birlikte çalıştığınız cemaatimizden kişiler oldu mu?
Tabii, çevremde hep oldu. Özellikle yurtdışında şarkı söylerken birçok Musevi arkadaşım oldu. Çok da iyi anlaştık. Genel olarak, çok akıllı, sevecen ve melankolik insanlardır. Çok duygu buldum içlerinde; hatta Musevi bir kız arkadaşım da olmuştu.
Luciano Pavarotti’nin de bir dönem öğrencisi olduğunuzu biliyoruz. Onun hakkında bizlerle neler paylaşabilirsiniz?
Ben Viyana’dayken Pavarotti’yi bana İsveçli şan hocam tanıştırmıştı. Üç sene boyunca, Viyana’ya her geldiğinde öğrencisi oldum. Pavarotti gördüğünüz gibi bir adam. İnsandı. Çok insandı. Çabuk tepki veren, çocuk gibi bir adam. Çok güzel yemek tarifleri bilirdi. Piyano eşliğinde şan dersine başlardık; on dakika sonra, o Bolonez; Napoliten soslardan ben de imam bayıldıdan girerdik konuya mesela. Derslerimiz kısa sürerdi yani.
Sahne performansınız esnasında, Hakan Aysev nerededir? Seyircinin gördüğü yerde mi, yoksa bambaşka bir boyutta mı?
Seyircinin gördüğü yerdeyim hep. Onlarla her zaman göz kontağını koruyorum çünkü ancak o zaman zaten insanları kendinize çekebilirsiniz. Yok, eğer siz uçmuşsanız, birileri de orada uyuyor olabilir.
Tenor olmanın zorlayıcı yanları nelerdir? Bugün hala her gün sesinizle çalışıyor musunuz?
Stresli bir hayat. Önünüzdeki beş senenin konser programı belli. Hasta olmamalısınız. Her şeyi yapamıyorsunuz. İki ses teliniz var, 100 kişilik bir orkestra ve 1500 – 2000 kişiye 3.5 – 4 saat şarkı söylüyorsunuz. Bir erkek sesine tiz tonları çalışarak doğal olmayan ses çıkartmalısınız. Özellikle benimki gibi lirico spinto, dramatik tenora yakın ses tonunun oturması hiç kolay değil. Bir zor yanı daha… şişmanlıyoruz! Her gün çalışmıyorum ancak her aryadan önce mutlaka kafamda onu oluştururum ve özellikle konser günü ses açarım.
Kilolu olan kişilerde sesin daha iyi çıktığı doğru mudur?
Hayır, kesinlikle değil. Şişman adam iyi şarkı söyler diye bir şey yok. Diyafram midenin üstünde bir organ. Tabii ki göğüs kafesinin sinüs boşluklarının genişliği şarkıcı için önemli. Ama göbeğin hiçbir faydası yok.
Tenorluk yoluna nasıl girdiniz? Tenor olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
2. sınıfta müzikten kalır not almış bir çocuktum. Annemin (GünerAysev) babası hâkimmiş. Çorumda büyümüş. İlkokul öğretmenleri konservatuara gitmesini önermişler ancak tabii babası izin vermemiş. Bu da onda bir ukde olarak kalmış. O yüzden beni annem bu yola soktu. Ama yine de ne lurdum dediğinizde, dönüp dolaşıp yine tenor olurdum bence.
Bu ara yeni projeleriniz var mı?
İki CD çalışmam var. Birisi Türkiye için çok önemli işler yapmış rahmetli Yıldırım Gürses’in şarkıları. İkinci albümse Türkiye’de şimdiye kadar yapılmış ve herkesin en çok sevdiği 14 şarkıyı sadece senfonik yapıda seslendireceğiz. Bir başka planım da, kendi adıma bir eğitim merkezi kurmak.
DYD başkanı İzi Doenyas, eşi Lili Doenyas, İzi Morhayim ve DYD Halkla İlişkiler görevlisi Marisa Loker Gormezano’nun ve birçok Dostluklunun renklendirdiği keyifli sohbetimiz, toplu fotoğraf çekimleriyle son buldu. Hakan Aysev’i Mersin’deki konserine yola çıkmak üzere uğurladık.
Ünlü Türk opera sanatçısı tenor Hakan Aysev 1968 Ankara doğumlu. Eğitimine 1981 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nda başladı. Bugün kendisini Türkiye’nin Pavarottisi olarak tanıyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde operalarda sahne aldı. Bilkent Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve İstanbul Opera ve Balesi sanatçısı.
İhsan Özer’e sorduk
Daha önce Hakan Aysev ile birlikte hangi projelerde birlikteydiniz?
Aslında Hakan Aysev’le şimdiye kadar bir tek ortak projede yer aldık. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 2011 sezon açılışında Ahmet Özhan ile de beraberdik. Çok keyifli bir projeydi gerçekten. Çok kısa sürede güzel bir dostluk kurduk.
İhsan bey, siz kanun dersleri de veriyorsunuz sanırım.
İleriye dönük bir projem var. Kendi öğrencilerimden oluşan bir kanun orkestrası kurduk. CD üstünde çalışıyoruz ve tabii akabinde de bir konser vermeyi planladık. Bundan önce de Sarbant adlı bir toplulukla Sefarad müzikleri kapsayan otantik 2 CD yaptık.
Orkestra Şefi İhsan Özer, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunu. Bugün bir çok konuda müzik eğitmeni olan Özer, müzik yönetmenliği, orkestra şefliği yaparken, film ve tiyatro müzikleri de besteliyor. İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nda Genel Yönetmen Yardımcısı, koro şefi ve kanun sanatçısı olarak çalışmalarını sürdürüyor.