<p><span>Rakel’in atölyesine girdiğimde muhteşem bir gösteriyle karşılaştım. Bana laboratuvarlarda takılan gözlüklerden verdi ve seyretmemi söyledi. Upuzun rengarenk cam çubuklardan birini seçti. Oksijen gazıyla propan gazının karışımından oluştuğunu söylediği alevi yaktı. </font></span></p>
Sidni KOHEN
Eline başka bir çubuk daha aldı ve bu çubuğun üzerinde, alevin altında camı eriterek cama şekil vermeye başladı. Ustaca çubuğu çeviriyordu. Değişik renklerden üst üste küçük toplar yaptı. Gözler koydu, şapka yaptı, kıyafet bile yaptı ve gözümü açıp kapayıncaya kadar camdan bir adam yapmıştı. Gözlerime inanamadım, Rakel’e sabırsızlıkla sorularımı sordum. O da keyifle anlattı...
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1977 yılında İzmir’de doğdum. İzmir Amerikan Lisesi’ni bitirdikten sonra Long Island University’de işletme okudum. Üniversiteden sonra İzmir’e döndüm ve uzun bir süre oradaki aile şirketimizde çalıştım. O dönemde; resme de ilgi duyduğumu fark ettim; özellikle suluboya üç sergim oldu. Daha sonrasında tesadüfen; bir arkadaşımın atölyesinde camla tanıştım. Çok hoşuma gitmesiyle beraber, camı da hobi olarak yürütmeye başladım. 2007 yılında İstanbul’a taşındım. İstanbul’da bir arkadaşımla ortak, cam üzerine bir atölye kurduk. Onunla çok keyifli bir süreç geçirdikten sonra işimi kendim yapmaya karar verdim. Şu anda kendi atölyemde cam üzerine çalışmalar yapıp ürünlerimi başkalarıyla paylaşıyorum. Son olarak da ‘master of glass’ olarak anılan Lucio Bubacco’dan ders aldım. Bubacco, camın hem üretiminin yapıldığı, hem de sürekli camla ilgili sanatsal faaliyetlerin yer aldığı Murano Adası’nda yaşıyor. Kendisinden aldığım bir haftalık bir kurstan sonra farklı tekniklerle tanıştım. Benim için orada bulunmak, cam dünyasının içinde yer almak çok farklı bir deneyimdi. Camdan yapılan şaheserleri görüp, kendi işim için tarif edilmez bir ilham almış oldum.
Camla ilk tanıştığınızda; camın hayatınızın bir parçası olması istediğinizi nasıl anladınız?
Aslında çok ilginç bir andı. İzmir’de, Karşıyaka’da ara sokaklarda dolaşırken; bir dükkanda birinin camdan, alevle bir şeyler yaptığını gördüm. Masa başında alev, çubuklar ve cam vardı. Merakım beni dükkanın içerisine sürükledi. İçerideki o kişi, eski bir arkadaşım çıktı. Hemen; orada bana cam çubukları alevde nasıl erittiğini gösterdi. Camın bal kıvamına gelip alevin altında erimesi, ona el hareketleriyle şekil verebilmek, renklerin çeşitliliği ve yaratıcılığın son noktasına kadar kullanılıyor olması çok ilgimi çekti. Bu konuyla ilgili ders almaya başladım ve cam hayatımın bir parçası oldu.
Camla ilgili bildiğiniz teknik bilgiyi bizimle paylaşır mısın?
Benim öğrendiğim tekniğe ‘flamework’ deniyor. Amerika’da çok yaygın olan bir teknik bu. Oksijen gazıyla propan gazının karışımından, 1200 derecelere çıkan yaldızlı bir alev oluşuyor. Cam çubuk bu alevin ucunda eritilip; metal bir çubuğa sarılıyor. Metal çubuğun üzerinde; el hareketleriyle cama şekil veriliyor. Sürecin sonunda oluşan cam boncuk metal çubuktan el yardımıyla ayrılıyor. Daha sonra camdan yapılmış aksesuar; soğuması için kumun içerisinde bekletiliyor.
Bu konuda sizden ders almak istesem, nasıl bir süreçten geçerim, çabuk öğrenebilir miyim?
Öğretmeyi de çok sevdiğim için; benim için çok keyifli bir süreç. 3-4 aylık bir zaman zarfı sonunda kendi kendinize camdan boncuklar, objeler üretebilecek hale gelebilirsiniz. Ondan sonrası size kalıyor; yaratıcılığınızı nasıl kullanacağınızla alakalı…
Siz yaratıcılığınızı nasıl kullanıyorsunuz, camdan neler yapıyorsunuz ve yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?
Çiçek desenlerini çok seviyorum. Doğada olan veya olmayan çiçekler yaratmak, camdan çiçek desenleri yapmak çok hoşuma gidiyor. Camın şeffaflığını gösteren içi boş boncuklar yapmak da bana çok zevk veriyor. Bu cam boncukları gümüşlerle de karıştırıyorum ve değişik takılar yaratmış oluyorum.
İri boncuklar kullanarak kolyeler, bilezikler, küpeler, yüzükler, anahtarlıklar ve çanta süsleri tasarlıyorum. Sofra objeleri olarak da peçetelik ve şarap kadehleri ayırıcı tasarlıyorum. Camdan süs objeler yapmak da hoşuma gidiyor.
En çok doğadan ilham alıyorum.
Takı tasarımcısı olmak isteyenlere tavsiyeler…
Öncelikle bol bol araştırma yapmalarını tavsiye ederim. Göz ne kadar çok çeşit görürse, gördüklerine bir şeyler ekleyip daha farklı şeyler yaratmak daha olanaklı oluyor bence. Tabi ki yaratılan şeyleri tanıtmak da önemli. Tanıtım üzerinde durmanın çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Tanınırken de kaliteden hiçbir zaman ödün vermemek lazım...
Takı tasarımı son dönemlerde çok revaçta olan bir meslek. Siz biraz farklı bir açıdan yaklaşmış olsanız da rakipleriniz çok. Bir adım önde olabilmek adına neler yapıyorsunuz?
Cam takı yapıyor olmamın bu açıdan önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Daha farklı, özgün şeyler tasarlayabiliyorum. Yaptığım işe sanatsal bir gözle bakılırsa; ne kadar farklı olduğu kolayca anlaşılıyor zaten..
Her gün yeni bir şey yaratıyor olmak hayatınızı nasıl değiştiriyor?
Her gün yaratıcı bir şey yapacağımı bilerek uyanmak, beni heyecanlandırıyor. Özellikle benim yaptığım iş bütün konsantrasyonumu o yöne vermemi gerektiriyor, böylelikle çalıştığım süre boyunca hiçbir şey düşünmüyorum; doğal bir terapi gibi...
Teşekkürler...