Yeryüzündeki cennet parçası Maldivler

Maldivler, deneyimle gördük ki, gerçekten fotoğraflardaki kadar güzel ve etkileyiciymiş...

Seyahat
27 Nisan 2011 Çarşamba

Bilgisayarımızda masaüstüne koyduğumuz yandaki fotoğrafı ne zaman görsem ilk anda internetten indirdiğimiz herhangi bir tropikal fotoğraf sanıyorum. Derken hemen ardından, bu manzarayı bizzat, kendi gözlerimizin gördüğünü ve bu fotoğrafı kendi ellerimizin çektiğini hatırlayıp içimden gülümsüyorum. Hani bazen olur ya, restoranda menüden bir yemek ısmarlamak istersiniz, menüde yemeklerin fotoğrafları vardır ve siz de o fotoğraftan etkilenip yemeği ısmarlarsınız, ama gelen yemekle fotoğrafın alakası yoktur. Ya da bir tatil programında, ayarladığınız otelin resimlerinin, kaldığınız otel ile sanki ayrı otellermiş kadar farkı vardır. Maldivler ise, deneyimle gördük ki, gerçekten fotoğraflardaki kadar güzel ve etkileyiciymiş.

Türkiye’den Maldivler’e, en rahat Emirates veya Katar Havayolları ile gidilebiliyor. Biz de bir Perşembe akşamı Emirates Havayolları’nın 19.25 uçağı yola çıktık. Bu arada Maldivler için Türk vatandaşlarına vize gerekmediğini de belirtmek isterim. Önce dört saatlik Dubai uçuşu, ardından 2,5 saat Dubai Havaalanı’nda aktarma ve yaklaşık dört saatlik ikinci bir uçuş sonucunda, ertesi gün sabah 8.30’da Maldivler’in başkenti Male’ye vardık. Yola çıktığımız gün, bu yıl İstanbul’un karlar altında kaldığı belki de en soğuk günü olduğundan, 40 derecelere varan sıcaklığa gelmenin çok güzel bir duygu olduğunu söylemeliyim. Maldivler’de sıcaklık sene boyunca ortalama 30 derecelerde olsa da, genelde iki ayrı mevsim görülüyor; ocak ve mart arasındaki kuru mevsim (Kuzeydoğu Muson) ve Mayıs ortasından kasıma kadar uzanan ve zaman zaman fırtınalarla geçen yağışlı mevsim (Güneybatı Muson). Biz mart başı gibi giderek sezonu yakaladığımıza sevinirken, ikinci sabah şiddetli bir yağmurla uyanmamıza şaşırdık. Daha da şaşırtıcı olanı, odadan çıkana kadar yağmurun bitip, hiçbir şey olmamış gibi güneşin açması ve günün günlük güneşlik devam etmesi oldu.

BİNDEN FAZLA ADA

Hint Okyanusu’nda, Ekvator’un hemen kuzeyinde dikeylemesine yer alan Maldivler, 300.000 nüfus ve 1.190 adadan oluşan bağımsız bir ülke. Yüzde 99’u sudan oluşan bu ilginç ülkedeki 1.190 mercan adasının sadece 200 tanesinde yaşam var. 200 adanın ise 97 tanesinde turizme yönelik tesisler bulunurken, diğer adalar tarım yapılan ya da ülkenin geçimine yönelik kullanılan adalar.  Maldivlerin bu benzersiz coğrafyası,  iki sıra halinde, toplam 26 tane ‘atol’ adı verilen elips şeklindeki adalar topluluğundan oluşuyor. Her atol, bir lagünü çevrelemiş mercan kayalarından, resiflerden oluşuyor. Adalardaki bu resifler, denizaltında sayısız canlı türüne ev sahipliği yapıyor ve adaları okyanusun dalgalarından ve rüzgarından koruyor.

Coğrafyadan sonra biraz tarih ve kültürüne göz atacak olursak şunları söyleyebiliriz: 1887’de İngiliz himayesi altına giren Maldivler, 20. yüzyılın başında önce cumhuriyet rejimiyle sonra da sultanlık olarak yönetildikten sonra 1965 yılında İngilizler’den bağımsızlıklarını kazanıyorlar. Hemen ardından 2. Cumhuriyet dönemini başlatıp, 70’li yılların başında ise bugünkü popülaritesini oluşturacak turizme yönelik olarak ilk turistik tesislerini açıyorlar.    

12. yüzyılda İslamiyeti kabul eden Maldivlerin, nüfusunun tamamı Müslüman ve ülkede İslam hukuku geçerli. Ülkede yerel halka yönelik içki yasağı mevcut, fakat bu yasak turizm tesislerinin bulunduğu adalarda turistlere yönelik olarak tabii ki geçerli değil. Ana geçim kaynağı turizm (ve balıkçılık) olan bir ülke için anlaşılabilir bir esneklik. Ülkedeki muhafazakârlığı, otel odasına koyulan ‘hoşgeldiniz’ notunda ‘lütfen yerel adaları ziyaret ederken uygun kıyafetlerle gidiniz’ ya da ‘üstsüz güneşlenmemenizi rica ederiz’ tarzında notlarla ya da oda temizlik görevlileri arasında hiç kadın olmayışından da hissedebiliyorsunuz.  

Yerel halka baktığınızda, çoğunlukla Hintlilere, bazen Araplara, bazen ise Güneydoğu Asyalılara ya da Afrikalılara benzetebiliyorsunuz. Yaşamlarında da birçok farklı inanışın, kültürün etkisi bulunuyor. Bunun ana nedeni, Maldivlerin Hint Okyanusu’nda ticaret yolunun tam ortasında bulunmasından dolayı, yüzyıllar boyunca birçok halkla etkileşim içinde olmaları. Anadilleri Dhivehi, özellikle güneydeki bazı adalarda farklı lehçelerle konuşulabiliyormuş. Biz ilk bakışta, kendilerine özgü yazı karakterlerini, muhtemelen Maldivler’in batılı beyinlerimizde yaptığı çağrışımdan dolayı olsa gerek, yüzen insanlara benzettik! Ülkenin para birimi ise Rufiyaa; ama gerek otelde gerekse de Male’de restoran ya da turistik mağazalarda dolar rahatça kullanılıyor. 

DENİZİN ÜZERİNDE BUNGALOWLAR

Maldivler’de bizim kaldığımız tatil köyü, üzerinde bulunduğumuz adanın tümünü kapsıyordu. Ada dediysek, bir Büyükada ya da Burgazada sanmayın; aslında bir kara parçası demek daha doğru olur. Bir ucundan diğer ucuna, gezinti yapar gibi yavaş adımlarla yaklaşık 15 dakikada yürünebilir. Diğer adalarda durum nasıl bilmiyorum ama çoğu turistik tesis zannedersem tüm adayı kapsıyor. Bir ucunda denizüstü bungalow odalar, bu odalardan lobiye giden patika, patikanın sağında solunda ilginç bitki ve çiçeklerle yeşilin tüm renkleri, onların da ötesinde villa tipinde odalar ve uzun plajlar… Aralarda da üç tane restoran, birkaç tane bar, spa merkezi, iki tane havuz ve tenis kortu vs. gibi çeşitli aktivite alanları bulunuyor. Fotoğrafları gösterdiğimiz tanıdıklarımız, bu adada sadece bizim olup olmadığımızı sordular, çünkü fotoğrafların bir kısmında etrafta hiç kimse gözükmüyor. İşin gerçeği şu; yaklaşık 140 oda var ve biz oradayken otel doluymuş, bu da en azından 280-300 kişi var demek. Etrafta az insan gözükmesinin ise birkaç nedeni var. Birincisi, gündüz 11:00-14:00 arası havanın aşırı sıcaklığından dolayı bazı insanlar odadan çıkmıyorlar veya odalarının önünden denize girmeyi tercih ediyorlar. İkincisi, plajlar o kadar geniş ve yeşillikler o kadar çok ki, insanlar bu doğa arasında kaybolup gidiyor. Üçüncüsü ise; gündüzlerini farklı aktivitelerle geçirmek isteyen insanlar otellerin sunduğu günübirlik gezilere katılıyorlar.

Bu aktivelerden biraz daha detaylı bahsetmek isterim. Maldivler’de ister sadece güneşlenip, denize girip dinlenebilirsiniz. İsterseniz de gününüzü, yerel bir adayı ziyaret etmek, yelken yapmak, kanoya binmek, balık avlamak, tüple veya snorkelle dalmak gibi değişik faaliyetler yaparak geçirebilirsiniz. Dalmak demişken; Maldivler’in o doğanın tüm renklerini barındıran denizinin altında, bir akvaryumda yüzermişçesine yüzmek, bende derin bir şükretme hissi uyandırdı. Doğaya böylesinde güzel canlılar verdiği için ve bana bunları görebilme şansı verebildiği için; yüzümde snorkel, ayağımda palet, bir balıkadam halinde şükrettim bu güzellikleri yaratana…

DENİZİN ORTASINDA KUM TEPECİKLERİ

Maldivler ile ilgili ilginç olduğunu düşündüğüm birkaç bilgi de vermek isterim. Birincisi saat farkı ile ilgili: Diyelim ki başkent Male’ye vardınız ve saatinizi Türkiye saatinden iki saat ileriye aldınız. Bitmedi, bir de adanıza vardığınızda oradaki görevlilerce saatinizi ada saatine, yani bir saat daha ileriye almanız konusunda uyarılıyorsunuz. Aslında aynı boylamda olmasına rağmen, uygulanan bu saat farkının nedenini biz kendimizce gün ışığından daha fazla faydalanmak olarak düşündük.

Bir diğer ilginç olay ise, sabahın belli saatlerinde suların alçalmasıyla, denizin ortasında kum tepecikleri oluşmasını görmek oldu. İster oraya kadar yüzün, sonra denizin ortasında sadece  3-4 saatliğine beliren mini-kumsalda güneşlenin, ya da uzaktan o tepeciğin üzerinde yürüyenleri seyredin ; her ikisi de çok keyifli! Akşamüstü saatlerinde ise aynı yere kafanızı çevirdiğinizde ‘bir varmış, bir yokmuş’ deyip gülümseyin...

Son olarak bir de ilginç gözlemimiz oldu; ılık akşamların birinde tertemiz gökyüzünde yıldızlara bakarken, hilal ayın Türkiye’den genelde alıştığımız ‘C’ şeklinde değil de, ‘U’ şeklinde durduğunu farkettik. Acaba İstanbul’da da böyle mi, ilk defa mı fark ediyoruz, buraya özgü bir şey mi derken, bunu İstanbul’a gidince internette araştırmaya karar veriyoruz. Meğer Ekvator’a çok yakın enlemlerde hilal genelde ‘U’ şeklinde görülüyormuş. Ayrıca kuzey yarımküredeki hilalin yönü, aynı anda güney yarımküreden tam tersi olarak görülüyormuş.

Başkent Male’yi son günümüzde, havaalanına biraz erken giderek gördük. Havaalanında bulabileceğiniz, bahşiş yöntemi ile çalışan rehberlerden bir tane tutarak, başkentte önemli birkaç yeri gezmeniz mümkün. Havaalanının bulunduğu adadan 10 dakikalık bir taka yolculuğu ile hemen karşıdaki başkent ada Male’ye varılabiliyor. Male’de ulaşım ağırlıklı olarak motosikletlerle yapılıyor. Şehrin dar ara sokaklarından geçince biz de bu yönteme hak veriyoruz. Sokaklarda, özellikle de meydanlarda kadınların azınlıkta olması dikkati çekiyor. Sokaklar çok temiz değil, fotoğraflardan gördüğüm Hindistan’ı andırıyor. 2004’ün Aralık ayında Hint Okyanusu’nda meydana gelen tsunami, Male’den 82 can almış. İnşallah tekrar böyle bir felaket olmaz diyerek yürümeye devam ediyoruz. Eski bir mezarlık ve Sultan’ın köşkünü gördükten sonra, aynı anda 5.000 kişinin ibadet edebildiği şehrin en büyük camii olan ve Masjidul Sultan Muhammed Camii olarak da bilinen Büyük Camii’yi gezdikten sonra, turistik dükkânlardan alışveriş yapıp havaalanına gitme vakti geliyor.

Maldivler, yeryüzünde bir cennet parçası; mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim.

*Merak edenler için; Japonya 3.000, Filipinler 7.000, Endonezya ise 13.000 adadan oluşuyor.

Galya KOHEN AFYA