Nuia MANA
Süpermarketteki kasiyerin cuma günleri Şabat’ı karşılamak için söylenen “Şabat Şalom” sözünü bana söylemesi. Şabat’ı kutlamadığım halde benim de ona söylemem.
Mart ayında Purim Bayramı’nda sokakta Marlyin Monroe kostümüm ve sarı Monroe peruğumla sabah dörde kadar dans ettim. Bayramdan çok sokakta, insanlarla rahatça ve güvenle dans etmekti beni cezbeden. Ve zaten bayramın gerçekten ne demek olduğunu anladım! Sevin, coş, sarıl, öp, tanı ya da tanıma herkesin bayramını kutla!
Bugün yolda “63. yılımız kutlu olsun” yazısını görmek… Çünkü İsrail’in kuruluşunun altmış üçüncü yıldönümü yaklaşıyor. Ve insanlar sokaklarda sabahlara kadar dans ederek kutluyorlarmış. Sapıtmak, zıvanadan çıkmak gayet normalmiş. Büyük çoğunluk böylece sapıtırmış!
Şu azınlık-çoğunluk psikolojisi her ülkede ilginç. İnsan her yerde insan ve her gittiği yerde aile ya da kök arar. Kökleri ellerinde dolaşan göçebeler bile aileleriyle ya da kabileleriyle beraberdir. Ve kültür, yani toplum, ailenin ailesidir. İnsan ailesi ve ailesinin ailesi ile yaşar.
Bu şekilde baktığımız zaman ben geniş ailemi değiştirmiş oldum. Ve bu yeni ailenin adetlerini, kanunlarını öğreniyorum şimdi. Eski ailemi saygıyla anmakla beraber, yeni aileme çok çabuk alıştım.
Ve Pesah Bayramı’nın hikâyesini bu ailede bir başka algıladım. Göç Bayramı Pesah. Geniş aileden başka bir aileye geçiş bayramı, seni tutan zincirlerden özgürlüğe koşma bayramı. Seni kendi içinde küçülten, önünü tıkayan tutumlarından kurtarma bayramı Pesah. Rahatlama bayramı Pesah. Bir süre çölde de dolansan sonunda balı bulma bayramı Pesah. Özgüven kazanma bayramı.
Bayram aynı bayram, ama benim algım aynı algı değil. Yer değişince, aile değişince algı da değişiyor. İş, güç, ev, düzen, arkadaşlık, sevgili, eş… Tüm bunların algısı değişiyor. Aslına bakarsanız geniş aile değişince her şey değişiyor. Bu değişim kimine iyi geliyor, kimine gelmiyor. Ama iki ihtimalde de insan büyüyor. Kendini tanıyor.