Rumlar ve Yahudiler de yaşar bu ülkede ama bilemezsin, göremezsin. Bir Yahudi, Türkiye’de bir ev almaz. Çünkü fark edildiği an taşınabilmelidir. Bu, toplumdaki histeri dediğimiz duyguların sonucu. AYŞE TOSUN
Güncel
GEÇENLERDE BİR ARAP DOSTUM, “ARAP SOKAĞI KARIŞIK, HERKESİN KAFASI KARIŞIK. BELKİ MERHEM OLUR DİYE AÇIYORSUN TRT ARAPÇA’YI, KARŞINDA ARAPÇA PATLICAN MUSAKKA TARİFİ” DİYORDU
Hamas daha önce kabule yanaşmadığı böyle genel bir uzlaşma zeminini şimdi neden kabul etmek zorunda kaldı? İşte bu doğrudan ‘Arap Baharı’ ile alakalıdır. ‘Arap sokağı’nda olmazların olur hale gelmesi, gitmez sanılan yönetimlerin arka arkaya gitmesi ortaya bir yeni durum çıkardı. Hamas, Suriye’den gelen desteği kesilme yolunda olduğu için değil, Mısır’da değişen ortam ve oradan gelen talepler nedeniyle anlaşma zeminini kabul etmek zorunda kalmış gibi duruyor. Hamas, Mısır’daki İhvan’ın Filistin’deki uzantısı. Mısır’da İhvan ilk kez iktidar alternatifi ya da potansiyel ortağı konumuna geliyor. Şimdi normalleştiğini, taç giyen başın nasıl akıllanacağını dünya âleme ve öncelikle Amerika ile İsrail’e göstermek zorunda. Ben Mısır’da yaklaşan seçimlerin sonucuna yönelik hazırlıkların Filistin’deki mutabakat zemininin belirginleşmesinde önemli rol oynadığını düşünüyorum. Hamas, bu açıdan bakıldığında, üzerinden mesaj iletmek için iyi bir kanal. Bu da olsun üçüncü tespit.
Peki, Türkiye? Türkiye ise Kahire’de misafirdi. Bölgede de misafir, asli oyuncu değil. Bakın TRT Arapça’nın bölgeye yönelik yayınlarına. Geçenlerde bir Arap dostum, “Arap sokağı karışık, herkesin kafası karışık. Belki merhem olur diye açıyorsun TRT Arapça’yı, karşında Arapça patlıcan musakka tarifi” diyordu. Halimiz işte böyledir. Neden? İşte ondan.
Güven Sak
İSRAİL'İN İÇ SİYASİ KOŞULLARI, BÖLGEDEKİ HIZLI DEĞİŞİMİN RUHUNA UYGUN, KALICI BARIŞA DOĞRU YENİ BİR YÖNELİŞ İÇİN MAALESEF PEK ELVERİŞLİ GÖRÜNMÜYOR
Ancak Netanyahu'nun temel bir yanılgısı var: Zaman, İsrail'in lehine değil, aleyhine işliyor. İsrail, düne göre daha çok güven içinde değil. Uluslararası toplumdan giderek tecrit ediliyor ve ahlaken mahkûm ediliyor. Yakın dönemde iki stratejik şok yaşadı. Bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve Mısır'ı kaybetti. Bu yıl içinde Avrupa'da yapılan bir kamuoyu araştırması, Avrupa halklarının görüşlerinin hızla değiştiğini ve kendi hükümetlerinden farklı bir noktaya geldiğini gösteriyor. Avrupalıların yüzde 45'i Hamas'ın barış müzakerelerine katılmasını destekliyor, yüzde 25'i karşı. Avrupalıların yüzde 53'ü Gazze kuşatmasını gayri meşru, sadece yüzde 16'sı meşru görüyor. İsrail lehindeki uluslararası dengeler teker teker çözülüyor. Eylülde Birleşmiş Milletler'de bağımsız Filistin devleti için oylama yapılacak ve ABD veto etse dahi İsrail, bir kez daha dünyanın vicdanında mahkûm edilen taraf olacak. Esasen Fetih-Hamas uzlaşması, Netanyahu'nun kısmi barış planının gerçekleşmesini artık fiilen imkânsız kılıyor. Ama İsrail'in iç siyasi koşulları, bölgedeki hızlı değişimin ruhuna uygun, kalıcı barışa doğru yeni bir yöneliş için maalesef pek elverişli görünmüyor.
Haluk Özdalga
BİR YAHUDİ, TÜRKİYE’DE BİR EV ALMAZ. ÇÜNKÜ FARK EDİLDİĞİ AN TAŞINABİLMELİDİR. BU, TOPLUMDAKİ HİSTERİ DEDİĞİMİZ DUYGULARIN SONUCU
Rumlar ve Yahudiler de yaşar bu ülkede ama bilemezsin, göremezsin. Bir Yahudi, Türkiye’de bir ev almaz. Çünkü fark edildiği an taşınabilmelidir. Bu, toplumdaki histeri dediğimiz duyguların sonucu.
…………..
Evet, ortak bir hafıza oluştu. Mesela, ABD’de yıkılan ikiz kule sonucu Amerikalıların büyük kısmında bütün Müslümanları terörist görme gibi paranoyak bir ruh hâli meydana geldi. Bizim koca bir cihan devletimiz yıkıldı. Sonucunda büyük trajediler, katliamlar, sürgünler, göçler, savaşlar yaşandı. Bütün bu acılar içinde bir yandan yedi düvelle savaşan Osmanlı vardı. Bunun üzerine Taşnaklar gibi bazı Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapması Türk milletinde muazzam bir etki oluşturdu. Bunu bütün Ermeniler olarak tasavvur etti. Bunların hepsi ruh dünyamızda iz bıraktı. Kendi hâline bırakılsaydı geçerdi bu iz; ama eğitim sistemi bunu köpürtmek için kuruldu. Sistemin uzantısı olan medya ve devletin kurumları da bunu tetikledi. Bu, Gazze’de bir olay olunca Türkiye’deki Yahudilere fatura çıkarılması gibi refleksler doğurdu.
Ayşe Tosun
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-29372-butun-otekiler-fedak%C3%A2rlik-yapmali.html
İFADE ETMEK İSTEDİĞİM HUSUS, "HER TAŞIN ALTINDAN BİR YAHUDİNİN ÇIKMASI" ŞEKLİNDE BAZI DÖNEMLER PARANOYAYA DÖNÜŞEN RUH HALİDİR
Biraz önce bahsettiğimiz problemlere ilave olarak Yahudilik ve Yahudi tarihi araştırmalarının önünde bunlar kadar bir diğer problem de konunun çağdaş siyasi meselelere kurban gitmesidir. Filistin-İsrail meselesini kast ediyorum. İsrail'in kuruluş aşamasında, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın da desteği ile İsrail ve Yahudiler hakkında kimi doğru ancak geneli itibariyle siyasi içerikli ve propagandaya yönelik üretilen çalışmalar Türk halkında yanlış bir Yahudi algısı yaratmıştır. Bu algı bilimsellikten uzaktır. Bu algının ortaya çıkmasında dönemin ekonomik ve sosyo-politik şartlarının etkisi büyüktür. Burada yanlış anlaşılmamak için vurgulamak istiyorum: Bu algıda İsrailli Yahudiler ya da ABD merkezli Yahudi lobilerinin manipülatif eylemleri de etkili olmuş; Türk insanında böyle bir algının yerleşmesine sebep olmuştur. İfade etmek istediğim husus, "her taşın altından bir Yahudinin çıkması" şeklinde bazı dönemler paranoyaya dönüşen ruh halidir. Hatta İsrail'in, kamuoyunda kendisi hakkında bu tür, yani "karşı konulamaz", "mücadele edilemez", "hakkından gelinemez" şeklinde bir imgenin yaratılması için el altından desteklediği de rivayet edilir. İsrail'e karşı olabilirsiniz. Yahudileri sevmeyebilirsiniz. Ancak tarih ilminin gelecek hakkında öngörüler ve atılacak adımlar hususunda sağlam değerlendirme yaptırma gibi çok özgün bir faydası vardır. Günümüz İsrail Devleti’nde din ve tarih çok önemli bir yere sahiptir. İsrail'e yönelik geliştireceğiniz stratejiler için "Yahudilik" ve "Yahudi tarihi"ni bilmek, lüzumdan öte elzemdir. Geçmişin günümüze bakan yönü her zaman olmuştur. Geçmişten hareketle günümüzde yapacağınız sağlıklı değerlendirmeler önemlidir; çünkü bu gün yapıp ettikleriniz ile geleceği de aslında şekillendirmiş olmaktasınız. Bu amaçla ister siyasi gayeler olsun isterse dini etkenler olsun, "Yahudilik" ve "Yahudi tarihi" ile ilgili bilgilerin bilimsel temele oturtulma zarureti vardır.
Nuh Arslantaş
http://yenisafak.com.tr/Kitap/?i=318511
GENÇLER, İSRAİL'İN DEVLET POLİTİKASI İLE YAHUDİ KOMŞULARINI BİRBİRİNDEN AYIRABİLİYOR
Gençlerden şunu işittim ki gençler bunun Yahudi komşularıyla ilgili olmadığını, Yahudi komşularınca birşey yapılmadığını anlayabiliyor. Gençler, İsrail'in devlet politikası ile Yahudi komşularını birbirinden ayırabiliyor. Toplumlarındaki kendilerinden yaşça büyüklerden farklı olarak... Gençler, bunun kendi kimlikleriyle, etnik kökenleriyle, dinleriyle ve Yahudi komşularıyla ilgili olmadığını anlayabiliyor.
Hannah Rosenthal - ABD Anti-Semitizmle Mücadele ve İzleme Özel Elçisi
ÜSTELİK HAMAS’IN EL FETİH’LE BİRLİKTE 1967 SINIRLARINA DAYALI BİR ÇÖZÜME DESTEK İŞARETLERİ VERMESİ, İSRAİL’İN VARLIĞINI DA KABUL ETMEK ANLAMINA GELECEĞİNDEN DÜNYAYA “BÜTÜN FİLİSTİNLİLER BİZİ DENİZE DÖKMEK İSTİYOR” FİKRİNİ PAZARLAMAK ÇOK DAHA GÜÇLEŞECEK
Peki İsrail ne yapacak? Şimdiye kadar belirlenmiş tutum, Gazze’ye denizden ablukayı kırma girişimlerinin ne pahasına olursa olsun engelleneceği yönünde. İsrail yeni filonun çerçevesini hesab ederek yardıma geçit verse, bu kez Gazze ablukası politikası fiilen başarısız olacak. Ortada Filistin birlik hükümeti olmasa belki İsrail için ‘amenna’ olabilir. Zira o vakit Gazze’nin Mısır’a havale edilerek Filistin’in bölünmüşlüğünü pekiştirecek bir durum ortaya çıkar. Lakin birlik hükümeti bu emeli boşa düşürmekte. Üstelik Hamas’ın El Fetih’le birlikte 1967 sınırlarına dayalı bir çözüme destek işaretleri vermesi, İsrail’in varlığını da kabul etmek anlamına geleceğinden dünyaya “Bütün Filistinliler bizi denize dökmek istiyor” fikrini pazarlamak çok daha güçleşecek.
Bütün bu süreç, Mısır’ın nelere kadir olduğunu ortaya seriyor. İsrail’le 1979 Camp David anlaşmasıyla barış yapan ilk Arap ülkesi olarak bölgedeki statükoyu belirlemiş Mısır, Arap alemine geri dönüşünün de yolunu açarak denklemi şekillendiriyor. Hal böyleyken Kahire’de El Fetih-Hamas birlik anlaşmasına imza konulurken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da resmin içinde yer alması çok mühim. Davutoğlu, bu süreçte başından beri Gazze sınırını tutan Mısır’a Türkiye’nin ancak yardımcı olabileceğini vurgulamıştı. Dolayısıyla ‘rol çalma’ iddiaları ancak ‘niyet okuma’ ve hatta mübalağaya girebilir. Bölgede oluşacak yeni denklemde Türkiye ile Mısır’ın işbirliği haddinden fazla öneme haiz.
Ceyda Karan
http://www.haberturk.com/dunya/haber/630442-misir-gazze-filosu-ve-obama
YAHUDİ SERVETİ KORKUSU ESKİ BİR KORKUDUR
Bazılarına göre, dolar bağdaştırması iltifat olarak kabul edilebilirdi. Ancak, çokbilmiş, açgözlü, hilebaz ve "sadece parayı seven" Yahudiler, iş dünyasının kontrolünü ele geçirdiler ve Yahudi olmayan yoksulları sömürerek zengin oldular "iddiası" adına, milyonlarca Yahudi aşağılandı, işkence gördü ve öldürüldü.
İnternet bugün bile böyle ifadelerle dolu: Yalanlar içeren web siteleri, küresel mali krize kasıtlı olarak yol açtığı için "Yahudi servetini" suçluyorlar. İslamcı vaizler, sözde İsrail için çalışan ve dünyayı kontrol eden Yahudi sermayesine saldırıyorlar. Emektar Amerikalı gazeteci Helen Thomas bile yakın zamanda ABD Kongresi, Beyaz Saray, Wall Street ve Hollywood'un Yahudi lobilerinin "tam kontrolünde" olduğunu söyledi.
Yahudi serveti korkusu eski bir korkudur. Yahudi halkına yönelik nefret tarihinin ilk hikâyesi olan Mısır'daki kölelik, bir İbrani başarısı öyküsü olarak başladı: Joseph'in yönetimsel başarısı ve Yahudilerin para kazanmaları Mısırlıları kıskandırdı. Fakat, zengin Yahudi efsanesi binlerce yıl sonra Ortaçağ’da, Hıristiyan Avrupa’da doğmuştur.
Tani Goldstein
http://www.hasturktv.com/yahudilik/2043.htm
“MÜSLÜMANLAR VE YAHUDİLER, ARTAN IRKÇI SALDIRILARA KARŞI DEMOKRASİ VE ÇOĞULCULUĞUN SAVUNUCULARI OLARAK DİRENECEKLERDİR.”
Kiev, 12 Mayıs 2001 günü, tarihi bir konferansa ev sahipliği yaptı: Nefret Suçları ve Aşırılığa Karşı Müslüman - Yahudi İttifakı!..
Rusya ile Ukrayna’dan gelen Müslüman ve Yahudi seksen lider bu iki ülkede artan ırkçılığın kendilerini tehdit ettiğini, ırkçı saldırılar karşısında iki dinin mensuplarının çok zor günler yaşadıklarını, bundan böyle faşizme, ırkçılığa ve zorbalığa karşı Müslümanlar ile Yahudiler’in omuz omuza savaş vereceklerini dünyaya duyurdular...
Mayıs ayı içinde Avrupa’da gerçekleştirilen dokuz farklı Müslüman-Yahudi toplantısından en önemlisi olarak kabul edilen konferans sonrasında açıklama yapan Haham Marc Scheneier şunları söyledi: “Müslümanlar ve Yahudiler, artan ırkçı saldırılara karşı demokrasi ve çoğulculuğun savunucuları olarak direneceklerdir.”
Avrupa Birliği’nin ana kültürel zeminini Hıristiyanlık olarak gören ve özellikle İslamiyet ile demokrasinin yan yana gelemeyeceğini savunan ayrımcılara kapak olacak bir açıklamadır bu...
Ardan Zentürk
http://www.stargazete.com/yazar/ardan-zenturk/-otekiler-birlesince-haber-351776.html
"SEN YAHUDİSİN, TEHLİKELİSİN!"
Abdülcabbar, ABD'de ırkçılık probleminin olduğunu, Osmanlı Devleti'nde böyle bir problemin bulunmadığını belirtmiş. Ünlü basketbolcunun sözleri Prof. Neumark'ın hatıralarında geçen bazı olayları hatırıma getirdi. Almanya'da Yahudileri giyim kuşamlarından, tavır ve davranışlarından hatta şivelerinden teşhis etmek mümkün değildir. Fakat Almanlar, soyadlarından kimin Yahudi asıllı olduğunu bilirler. Devlet felsefeleri ırkçılık üzerine bina edildiğinden soyadı değiştirmek mümkün değildir. Bu nedenle komik hatta müstehcen soyadlarına çok sık rastlanır.
Neumark Almanya'da doğmuş, büyümüş; Alman okullarında okumuştu. Belki Yahudi dilini bile bilmiyordu. Sinagoga gidip gitmediğini yazmıyor; gitmiyorsa büyük ihtimalle Yahudi asıllı olması da kendi hatırına bile gelmiyor, davranışlarını pek etkilemiyordu. Nazi fikriyatı devlet sistemine hakim olunca kendisine, "Sen Yahudisin, tehlikelisin!" denmiş, devlet hizmetinde bulunmasına son verilmiş.
Almanya'dan dışlanan bu bilim adamlarının fizikçi, kimyacı, matematikçi olanlarını ABD aldı. Einstein, Eisenberg gibileri de bunların arasındaydı. Böyle bilim insanlarından mahrum olmayı göze almak cinnet değil de nedir? Almanya'dan kaçan tıpçı, hukukçu, iktisatçı bazı bilim adamları da ülkemize geldi. Bunlardan biri de Neumark'tı.
Mehmed Niyazi
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1134756&title=ya-bir-ya-da-yok-olacaksiniz
Netten okuyun /tıklayın
İsrail’de Yaşamın Sınırlarında Dönerken - JANİCE ROSS
http://mimesis-dergi.org/2011/03/israil%e2%80%99de-yasamin-sinirlarinda-donerken/
ABD Ortadoğu politikasını sıfırlıyor – DENİZ TANSİ
http://www.hasturktv.com/arsiv/2077.htm
"Yahudi Kimliğimiz"
Şişli, o sıralarda kozmopolit ve her mali seviyeden görüntüler sergileyen bir semtti. Şişhane'deki komşuluklar, Şişli'de pek yoktu.
Hamursuz bayramlarında kendi dar çevremizde toplansak da annemle babam eski canlılıklarında değildi. Cemiyetin saygıdeğer üyeleriyle ilişkileri olmadığı gibi, toplumsal kulüplere üye değildiler ve onların sosyal faaliyetlerine çok az katılıyorlardı.
Roz Kohen
http://www.kanalkultur.com/kks/Yazarlar/Roz-Kohen/roz-kohen-yahudi-kimligimiz.html
Arşivlerden
BAŞKALEDEKİ YAHUDİ CAMİASI