Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika, Yahudilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdi. Politik gelişmeler bu en kalabalık Yahudi cemaatlerinin zaman içinde azalmasına neden oldu. İsrail’in kurulması ile beraber göç iyice arttı.
Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika, Yahudilerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdi. Politik gelişmeler bu en kalabalık Yahudi cemaatlerinin zaman içinde azalmasına neden oldu. İsrail’in kurulması ile beraber göç iyice arttı. Geçtiğimiz yüzyılın başında ‘yüz bin’ler, ‘binler’ ile ifade edilen Arap Yahudi Cemaatleri’nden günümüzde geriye sadece ‘yüz’ler kaldı. Kalanların, şartlar ne olursa olsun evlerinden ve kültür miraslarından vazgeçmeye niyetleri yok
Geçtiğimiz birkaç ay dünyanın ajandası Arap dünyasını sarsan isyanlar, devrilen liderler ile doluydu. Bir yandan özgürlük arayışı içerisindeki bu büyük halk protestoları değişik ülkelerde yükselirken, diğer yandan dünyayı, ayaklanmaların sonu ne olacak endişesi kapladı.
Arap dünyası isyanlar, özgürlük arayışları içinde çalkalanırken, bu ülkelerde yaşayan Yahudiler geleceklerini nasıl görüyor?
Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’daki demografik verilere hızlıca göz gezdirince aslında bu ülkelerde yaşayan çok fazla Yahudi kalmadığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. Bir zamanların efsane cemaatlerinden geriye kalan ise bu ülkelerde yaşayan birkaç yüz aile. Onlar ise, politik istikrarsızlığa rağmen Arap topraklarındaki evlerini terk etmek istemiyor.
1948 öncesi Yahudi nüfusu
İsrail Devleti’nin kurulduğu 1948 öncesinde 110 bin olan Tunus Yahudi nüfusunun 2011 yılında 1700 kişiye gerilediği ve bölgedeki en kalabalık Yahudi cemaati olduğu düşünülüyor. 1922’lerde 80 bin civarında olan Mısır Yahudi nüfusu günümüzde 100’e gerilemişken, Suriye’nin ise 1947’lerde 30 bin olan Yahudi nüfusu günümüzde 200 kişi civarında. Bir dönem Yahudi tarihinin en önemli cemaatlerinden biri olan Irak Yahudilerinin 1948 öncesi 120 bin olan nüfusundan geriye sadece 100 kişi kaldı. En kalabalık cemaatlerden biri olan Yemen’de bugün 400 Yahudi yaşıyor. 1948 öncesi yaşayan 60 bin kişiden geriye kalanlar olarak cemaatlerinin kültürünü devam ettirmeye çalışıyorlar.
Birçoğu İsrail’in kurulması ve politik gelişmeler nedeni ile göç eden Arap Yahudilerinden geriye kalanlar ise, kültür miraslarını yaşadıkları süre boyunca korumaya niyetli, doğdukları büyüdükleri toprakları terk etmek istemeyen aile ve kişiler. Gidenlerin gitme nedenleri ise yaşam şartlarının oldukça zorlaşmış olması. Bir anlamda bu ülkelerden gitmenin, artık kalmaktan daha iyi bir seçenek haline gelmesi.
Peki, son gelişmeler bu oldukça küçülmüş cemaatleri nasıl etkiledi?
Tunus doğumlu araştırmacı sosyolog Claude Sitbon, Haaretz Gazetesi’ne verdiği röportajda durumu değerlendirdi. Sitbon, azınlıkların bu ülkelerde hep korku içinde yaşadıklarını, dolayısı ile gelişmelerin ortamı farklılaştırmadığını belirtti.
Tunus
Bölgenin en büyük Yahudi cemaatini barındıran Tunus için esas telaş, ülkenin politik geleceği. Birçoğu laik kalacağı umudunu taşıyor. Devrik Başkan Zeynel Abidin Bin Ali 23 yıllık hükmü boyunca ülkeyi geliştirecek birçok çalışma yapmış olmak ile beraber, konuşma ve ifade özgürlüğünü bastırmış ve insan haklarına pek itibar etmemişti. Karısının ailesinin Tunus ekonomisinde değerli olabilecek tüm sektörleri ele geçirmesi ise şaibelere ve halkın tepkisine yol açmıştı.
Yahudi cemaati geçen yıllar boyunca yönetim ile ilişkilerini iyi seviyede tuttu. Sayıları oldukça az kalmış olmasına rağmen bir cemaat hayatının tüm gerekliliklerine sahip olmuşlar. Çoğunluğu Djerba’da yaşayan cemaatin tamamı İbranice konuşuyor.
Sitbon, Bin Ali dönemini değerlendirirken, “ilişkililer zayıftı diyemem” ifadesini kullanıyor. Birçok sinagogun yenilendiğini, İsrail ile ilişkilerin geliştirildiğini belirtiyor. Sitbon, günümüzdeki en büyük korkunun da, yıllar süren diktatörlüğün ardından halkın demokrasiye ayak uydurmakta zorluk çekmesi olduğunu ifade ediyor. Cemaat, halkın demokratik ve laik kalmayı tercih edeceğini düşünüyor, şu anda bu konuda bir tehdit görmüyor.
Suriye
Suriye hükümeti ardı ardına reformlar açıklayıp halkını rahatlatmaya çalışırken ülkenin son kalan 200 kişilik Yahudi cemaatine ait yapılara restorasyon imkânları tanıyor.
70 yaşındaki, Yahudi cemaati sakinlerinden Cameo, Şam’daki Yahudi mahallesinde Osmanlı döneminde inşa edilmiş Al-Raki Sinagogu’nun restorasyonu ile meşgul oluyor. Geçtiğimiz aralık ayında başlayan ve on sinagogun restore edilmesini kapsayan proje bizzat Devlet Başkanı Beşar Esad’ın desteği ile Suriyeli Yahudilerin oluşturduğu fon ile yürütülüyor.
Amerikalı Profesör Josh Landis’e göre Beşar Esad, Şam’daki Yahudi mirasının yenilenmesini, ülkenin laikliği korumasının bir sembolü olarak görüyor ve bu girişim ile Amerikalı Yahudilere bir zeytin dalı uzatıyor. Ülkede son kalan Yahudiler ise şartlar ne olursa olsun yurtlarını terk etmeyi düşünmüyor.
İran
İran da ayaklanmalardan etkilenen ülkeler arasında. Gösteriler tırmanırken, Yahudi cemaati yeni baskılar yaşamaya başladı. Rejim karşıtı olanların sloganları ve İran yönetiminin ayaklanmalarının faturasını İsrail’e kesmesi, gösteriler ile doğrudan bir ilişkileri olmamasına rağmen gözlerin İran Yahudi Cemaati’ne dönmesine neden oldu. Los Angeles’te yaşayan İranlı Yahudi aktivist Frank Nikbakht’a göre İran yönetimi Yahudi cemaatinden Hizbullah ve Filistin yanlısı yürüyüşler yapmasını isteyebilir, İsrail ile ilişkisi bulunanları tutuklayabilir. İran gibi ülkelerde, politik çalkantılar her zaman azınlıkları, özellikle de Yahudileri, bir şekilde etkiliyor. Kaos ortamı, zarar vermek isteyen grupların fırsat bulmasına neden oluyor.
Son Yahudiler
Fakat tüm gelişmelere ve İsrail Devleti’nin girişimlerine rağmen Tunus, Yemen ve Mısır’da son kalan Yahudiler 2000 yıla yakın süredir “ülkem” dedikleri toprakları terk etmek istemiyor. Hiçbir şey için olmasa, bir zamanların şanlı cemaatlerinin geride kalan son temsilcileri sıfatını kaybetmemek için bu ülkelerde yaşamaya devam etmek istiyorlar. 2011’deki ayaklanmalardan çok daha zor şartlara dayandıklarını, gelişmelerin onları ülkelerinden koparamayacağını belirtiyorlar.
Tunus, Yemen ve Mısır’daki son kalan Yahudi cemaatleri, dünyadaki birçok Yahudi organizasyon ve İsrail’in çağrısına rağmen yaşadıkları ülkeleri terk etmek istemiyor. Yıllardır isteyerek veya istemeyerek yaşadıkları ülkeyi terk etmek durumunda kalan ve iyice küçülen bu cemaatlerden geriye kalanlar, bugün politik durumdan dolayı evlerini terk etmeyi reddediyor.
Yemen’de süregelen kanlı çatışmaların ardından, göç için yardım eli uzatılan 250 kişilik cemaat nazikçe bu yardımı istemediklerini belirttiler. Yemen Yahudileri, kendilerini güvende hissettiklerini ve politik gelişmelerin kendilerine bir zararı dokunmadığını belirttiler. Tunus’ta yaşayan cemaat de aynı şekilde, evlerinde kalmayı tercih ettiklerini belirtti.
Ortadoğu çalkantılı ve zor günler yaşarken, Arap dünyası yeni yönetim arayışları içine girmişken, bu ülkelerdeki Yahudiler, ülkenin kaderini paylaşmayı tercih ediyor, evlerini terk etmeyi reddediyor. Sürecin kendi yaşamlarına doğrudan bir tehdit oluşturmadığını, ortamın sakinleşeceğini düşünüyorlar. Yeni yönetimlerin belirlendiği noktada, yaşamı Yahudiler için zorlaştıracak seçimlerin olması her zaman ihtimal dahilinde. Fakat bu ülkelerdeki cemaat sakinleri ihtimallerden yola çıkarak evlerini ve yüzlerce yıllık kültürlerini terk etmeyi reddediyor. Bu günlerin de geçeceğini düşünüyor.