Cemaatimizde göreve başlayan her yeni yönetim ile birlikte “işsizlik” konusu, sorunların en önemlisini oluşturur. Her geçen gün işini kaybeden, işyerini kapatan veya iflas eden cemaatimizin bir bireyi son çare olarak ilgili kurumlarımızın kapısını çalmak zorunda kalır. Cemaat yönetimi son yıllarda kurduğu insan kaynakları departmanı bunun yanında bu sene daha da genişleyen iş bulmaya yönelik fikir ve kursları sayesinde dindaşlarımıza yardım eli uzatmaya çalışmaktadır. İşsiz kalıp muhtaç olma durumu dışarıdan bakılınca acı verici olsa da çoğumuz bizim de bir gün bu tip bir durumla karşılaşabileceğimizi düşünmeyiz. Kimimiz daha gençken kimi işleri kendisine yakıştırmayarak işsiz kalır, kimimiz ise babasının veya dedesinin fabrikası bir gün kapanıp her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalınca bu yeni durumu gururuna yediremez. Hâlbuki bir gün her şeyimizi kaybedebiliriz duygusuyla sadece kendimize güvenip “ben her işin üstesinden gelirim” diyebilsek işsizliğin çözüm formülünü de bulmuş olmaz mıyız?
Geçtiğimiz aylarda cemaat içinde yapılan bir araştırmada cemaatte iş arayanlardan özellikle orta yaşa yakın olanlardan çoğunun aynı bilgi ve deneyimlere sahip olmasından farklı alanlarda yapılan başvurulara istihdam sağlanamadığı dikkat çekmişti. 40–50 yaş aralığında çoğunluğu tekstil konusunda deneyimli bu kitleye farklı bir sektörde çalışan arayanlarla eşleştirmenin imkânsızlığı cemaat yönetimini de yabancı dil, bilgisayar kursları gibi eğitimlerle alan genişletme çalışması yapmayı zorunlu kılmıştı. Alan genişletmek size yapabileceklerinizi arttırma şansı verirken aynı zamanda iş bulmanızı da kolaylaştıracak nadir çalışmalardan biridir. Hani herkes kendi işini yapsın diyen birileri vardır ya! Şöyle düşünsenize bu ülkede tüp satan bakkal, su satan tüpçü, şarkı söyleyen manken, milletvekili olan artist varsa pekâlâ siz de tekstilci olup pazarlama yapabilirsiniz. Yerinizi genişletmek oynamanızı daha kolaylaştırır. Bu da ancak yapabileceğiniz işlerin listesini çıkararak olur. Sağlığı yerinde olup çalışmak, yaşamsal faaliyetlerini yürütmek ve fayda sağlamak isteyen her insan için bir iş vardır. İster dünyanın en ünlü üniversitesinden mezun olun, ister sadece ilkokul mezunu olun, ister sadece ilkokul mezunu olun egolarınızı kontrol edemediğiniz ve daha düşük bir hayat standardı ihtimalini düşünmeyip havalarda gezdiğiniz sürece işsiz kalırsınız. Tek mesleğiniz olabilir ama yapabilecek tek iş yoktur.
Geçtiğimiz günlerde cemaatimizin iki genç girişimcisi, biri Sefarad grubundan tanıdığımız Cem Stamati diğeri ise bilgisayar mühendisi Enis Yangın’ın İstanbul’da anlaşmalı kafe ve restoranlarda hesap kutularına yerleştirdikleri mini LED ekranlar sayesinde hesap ödeme anında müşterilere reklam filmi izlettirdiklerini öğrendim. Siz de bunun gibi yepyeni bir fikirle farklı bir sektörde tekrardan kendinizi deneyebilirsiniz. Yeter ki kendinizi tüketmeyin ve asla ümitlenmeyi bırakıp vazgeçmeyin. Kendimi düşününce tüm bilgi ve deneyimlerimi kaybedersem ve bir gün hiçbir iş bulamazsam, en kötüsü turizm şoförü olurum diyorum. Çünkü her geçen gün turizmde şoföründen uçak şirketi sahibine kadar herkesin beklentilerini bilen, işin içinden çıkılamadığında başvuru kaynağı olabilecek kadar konuya hâkim olmaya çalışıyorum. En azından hayalimdeki turizm şoförü “saatlerdir direksiyon sallıyorum, n’olacak bu memleketin hali?” demeyen birisi olacak.
İşimi yapıyorum ve işimi seviyorum. Çünkü ne olursa olsun ben hangi işi yaparsam yapayım en iyi ben yaparım. En iyi otelci, en iyi acenteci, en iyi rehber, en iyi turizm şoförü, en iyi pazarlamacı, en iyi yönetici en iyi en en benim. Çünkü işim benim faturalarımı, kiramı öder, yaşamak için ihtiyacım olan faaliyetlerimi sürdürmemi sağlar, onun sayesinde sosyal bir insan olurum. Ben insanım ve mutlaka bir değer üretirim ve ürettiğim bu değerin en büyük faydası yine banadır.