Belgesel deyince nedense hep, National Geographic ve Discovery Channel kanallarındaki doğa belgeselleri gelir aklımıza. Belki bilgisizliğimizden, belki de ilgisizliğimizden…
Aslında, geçen seneye kadar da doğa görüntüleri geliyordu gözümüze belgesel dendiğinde. Yine okulumuzun katkılarıyla çektiğimiz Galata hakkındaki ‘La Kula’ belgeseli, bizim ufkumuzu açıyordu biraz. Bu sayede, belgesellerin sadece tarihi ya da doğa konulu olmadıklarını hem öğreniyor, hem de arkadaşlarımıza gösterme şansı yakalıyorduk.
Arkadaşım Müge Cemel’le; bu sene, ülkemizde çok büyük bir yere sahip olan, özellikle erkeklerin ilgi odağı olan bir konuyu seçtik; bir futbol takımının taraftar grubu… Aslında, kulağa çok klişe geliyor bir taraftar grubunun belgeseli. Sonuçta, onlarca yüzlerce grup var Türkiye’de. Ne gerek vardı böyle bir belgesel çekmeye, neden başka bir grup değil de Boz Baykuşlar’dı seçtiğimiz grup, Boz Baykuşlar kimdi? Bu soruların cevabını vermek onların içinde olan, onları tanıyanlar için oldukça kolay aslında; peki ya bilmeyenler için.
Günümüzde, birçok insanın hoşuna gitmese de Türkiye’de erkekler için bir futbol gerçeği var; bir kesim futbolu insanları uyutan bir bela olarak görürken, bir kesim ise hayatını futbol çevresinde şekillendiriyor. İşte tam o sırada, karşımıza Boz Baykuşlar taraftar grubu çıkıyor. Futbol onlar için ne bir hayat felsefesi, ne de anlamsız bir oyun. Eğlenmek, sosyalleşmek ve topluma düzgün mesajlar vermek isteyen bir avuç insan aslında… Gerçekten de bir avuç insanlar. Hatta o kadar az kişiler ki, sesleri çıkmayacağından dolayı her hafta farklı bir pankartla çıkıyorlar karşımıza tüm bir sezon boyunca. Akıl ve mizah dolu pankartlarıyla da hiçbir kulübe, insana hakaret etmeden gerçekleştiriyorlar bunları, günümüzdeki tribün kültürünün aksine. İdeal olan; ama alışık olmadığımızdan dolayı anormal gelen bu durumları, kendilerine ilgi duymamızda çok daha büyük bir etken oluyor.
Belgeseli izleme şansınız olursa bir gün, sizler de bunları açıkça göreceksiniz. Büyük takımların taraftarlarının aksine, rakiplerine ne kadar saygılı olduklarını çok rahat bir şekilde anlayacaksınız. Erkekler eşlerini maçlarda yanında bile götüremiyorken, babaların kız çocuklarına izin verdiklerini gözlemleyeceksiniz şaşırarak. Tribünler konusundaki önyargılarınızın yıkılmasının çıtırtıları duyulacak bu belgeseli izlerken; çünkü Türkiye, futbol tarihi boyunca böyle fair-play ruhuna sahip bir taraftar grubu görememişti ne yazık ki…
Sekiz aylık bir süreç aslında, bütün bu yirmi dakika. Yirmi dakikalık bir film olsa da, kurgusundan çekimine karelerde görünmeyen uzunca bir dönem var; tabiki de bu süreç boyunca yalnız değildik. Teşekkür etmemiz gereken bir sürü kişi var şüphesiz, her daim yanımızda olan ve sıkıntılarımızı ortadan kaldıran çok önemli insanlar oldu. Bu isimlere gelecek olursak, bize bu imkânı sağlayan Asım Erhanezer ve UÖML Sosyal Bölümü’nü es geçemeyiz. Bize belgesel çekmenin ne demek olduğunu sindire sindire veren Ayşegül Taşkent ve asistanlarının bize kattıkları ise hayatımızda her alanda bize katkı sağlayacak. Bize her konuda yardımcı olan, bizleri kendilerinden biri gibi gören Boz Baykuş taraftarları… Onları ise hayatımız boyunca her zaman anacak ve bağımızı hiçbir zaman koparmayacağız.