Kayıp cennet

Kayıp Cennet, 17. yüzyılda İngiliz şair John Milton tarafından kaleme alınmış epik bir şiirdir. Kafiyesiz olan şiirde Yahudi-Hıristiyan anlayışındaki insanın düşüşü, Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşunu anlatılır.

Nancy Azarbad
15 Haziran 2011 Çarşamba

İlk kez 1667 yılında on kitap halinde basılmış olan eserde ilk günahın (yasak meyvenin yenmesi) çarpıcı bir yorum, canlı bir dil ve edebi göndermelerle dile getirilir. İstanbul Modern’de 24 Temmuz’a kadar sürecek olan Kayıp Cennet Sergisi’nin kapısından geçtiğimizde sanatçı Qiu Anxiong’un ‘Minguo Manzarası’sı ile karşılanıyoruz. Batılı anlamda avangard ve modernist bir anlayışı benimseyen sanatçı, mürekkeple yapılmış geleneksel manzara resimlerini tuval üzerine kendi geliştirdiği bir teknikle, akrilik kullanarak yeniden yorumlar. Bu etkileyici görselliğin bizi nereye götüreceğini bilmeden izlemeye koyulduğumuzda yanı başımızda, bizi içerdeki sergide bekleyenden farklı 19. yy tablolarının olduğu bir müzede, yolunu şaşırmış bir tilkiyi görürüz.

Hiç kimsenin müzede olmadığı saatleri konu alan ‘Gece Nöbeti’, yolunu şaşırmış bir tilkinin sanki acelesi varmışçasına kaybolduğu hissiyatıyla bize aristokratların tablolarının arasından farklı bir bakış sunuyor.

Orta alana geçtiğimiz zaman New York Times’ın video ile havayı yontan heykeltıraş olarak adlandırdığı Tony Oursler’in ‘Bulutları’ bizi hemen yanına çağırıyor. Yakınından bakıldığında bulutların üzerinde oynayan video artlar bile, bu sergiye gelmeye değer nitelikte. Dijital heykellere baktıkça sanatın geldiği o tatlı noktada seyredeni yerinde durduruyor ve başka neler var diye etrafına bakınmaya yönlendiriyor.

Sürrealist fikirlerin ve post modern görüşlerin yer aldığı dört ayrı video art’ın arasında herkesin kendine yakın gelen imgelerin seçkisi muhakkak var. Beni Brezilyalı yönetmen Cao Guimaraes ile birlikte Rivane Neuenschwander’in ilk bakışta izlendiğinde kayalar üzerinde hareket eden renkli kâğıt daireler olarak algılanan, bir süre izlendiğinde ise başkalaşan video art etkiliyor. Burada kendinize sorun: size ne farklı geliyor?

Odalardan her biri sabırla izlendiğinde başka yerlere götürüyor insan doğasını. ‘DesertMed’de 200 adanın incelenmesiyle oluşan video arşivlerinin bir noktasında, deniz fenerinde geçen bir konuşma hepimizin dikkatini çekiyor: “Bu kıyıya kötülük için gelenleri Tanrı görür ve onları sakinleştirerek durdurur.”

Hemen yanı başındaki video-art ise, Fransa ve Biskay Körfezi’nde, ‘Sonsuz Okyanusta Duruş’ adıyla fırtına sırasında sahildeki bir şatoyu, deniz feneri ile şehir ışıklarını görüntüler. Denizcilerin kontrol edemedikleri doğa güçlerinin etkisi altındaki kaderlerini takip ederken, tek yol göstericileri ve kurtarıcıları olan, karanlığın ortasında beliren ışıkları konu alır.

Jim Campbell’in 1080 adet LED ışığıyla duvarda uyguladığı ‘Aile Kayıtları’ ve daha nice görseller, ‘Kayıp Cennet’ ile bize yepyeni ufuklar açarken, uzun zamandır görücüye çıkmamış sanatın, fotoğraftan bir adım öteye geçmiş yorumlarını bir de kendi gözleminizle değerlendirmeniz adına iyi ve keyifli seyirler.