İlk "iktidardaki cumhurbaşkanı filmi"

2002’de İçişleri Bakanı olan Nicolas Sarkozy’yi cumhurbaşkanlığa götüren 5 yıllık süreyi anlatan film politik sinemanın gövde gösterisine dönüşüyor. Sarkozy ve etrafındaki politikacıları belgesel tadında perdeye taşıyan film, iktidara tırmanırken, çok sevdiği karısını kaybeden bir insanın öyküsünü anlatıyor.

Viktor APALAÇİ
6 Temmuz 2011 Çarşamba

Döneme damgasını vurmuş kişilerin ihtiraslarını, gizli tutkularını, politik entrikaların perde arkasını, politikanın çirkin yüzünü, Sarkozy’nin kararlılığını ve Fransız yakın tarihinin merak edilen bir dönemini büyük bir gerçekçilikle dile getiren ustalıklı senaryo filmin en önemli kozu. Oyuncuların canlandırdıkları politikacılara fiziki benzerlikleri şaşırtıcı. 

Cannes Film Festivali’nin 12 günlük süresinde, yılın önemli sinema ürünlerinin yarısını izlemek mümkün. Yarışma filmlerinin dışında kalan, Cannes’da dünya prömiyerlerini  yapan 3 filmle Cannes defterini kapatıyoruz. Bu hafta Fransa’da vizyona girince gündemi değiştiren ““La Conquête” ” filminden bahsedeceğiz. 

Haftaya yine bir politik filmden Pierre Schoeller’in “Devlet Görevi” / L’Exercice d’Etat” ve Jodie Foster’ın “Kukla/The Beaver”inden söz edeceğiz. 


Fransız sinemasında bir ilk 

Fransız sineması, bir ilke imza attığı “La Conquête” filminde, cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmekte olan bir politikacıyı beyaz perdeye aktarıyor.

2002 de İçişleri Bakanı olan Nicolas Sarkozy’yi cumhurbaşkanlığına götüren beş yıllık süreyi anlatan bu film politik sinemanın gövde gösterisine dönüşüyor.

Yönetmen Xavier Durringer’in, Patrick Rotman ile müştereken yazdığı senaryo, bu 5 yılda Sarkozy’nin etrafındaki Fransız politikacılarını, belgesel tadında perdeye taşıyor. Dönemin cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın muhalefetine rağmen, ilk önce mensubu olduğu partinin başkanlığına tırmanan, sonraları ülkesinin liderliğine soyunan ve bunda başarılı olan Nicolas Sarkozy, dünyanın en ilginç politikacılarından biri. 

“La Conquête” iktidara tırmanırken karısını kaybeden bir insanın öyküsü olarak özetlenebilir. Sarkozy’nin müthiş tırmanışında pay sahibi olan, kampanyasını yönlendiren güzel eşi Cecilia, filmde gerçekçi bir şekilde çiziliyor. 

Ülkesinin 1 numaralı kadını olmayı reddeden, kalbinin sesini uyarak, kendisini çok seven ünlü politikacıyı terk edip, New York’ta yaşayan Fransız reklamcı sevgilisine kaçan bu kişilik, filmin konusunu daha ilginç kılıyor.

Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği politik entrikaların, döneme damgasını vurmuş kişilerin ihtiraslarını, gizli tutkularını, politikanın çirkin yüzünü, doymak bilmeyen bir siyaset adamının ihtirasını ve Fransız yakın tarihinin merak edilen bir dönemini, büyük bir gerçekçilikle dile getiren, ustalıkla yazılmış bir senaryo, filmin önemli kozu.

Filmin ikinci başarısı da, dönemin ünlülerine fiziki olarak müthiş benzeyen oyunculardan kurulu çok başarılı bir oyuncu kadrosuna sahip oluşu. 

Fransa’nın devlet tiyatrosu Comedie Française’in en ünlü oyuncusu Denis Podalydes, jestleri, mimikleri, el hareketleri,  vücut dili, ses tonu (ve peruğu) ile, müthiş bir Nicolas Sarkozy olmuş. 

Emektar Bernard Le Coq, Sarkozy’nin yerini almaması için bütün hünerlerini devreye koyan, pes etmeyen, ama sonunda yenilgiyi kabullenen, strateji ustası Jacques Chirac’a ikizi gibi benziyor. 

Chirac’ın cumhurbaşkanlığı için desteklediği, yakışıklı Başbakan Dominique de Villepin’de Samuel Labarthe, politik önsezileri tartışılmaz, kocasının sağ kolu güzel Cecilia’da Florence Pernel, ileride Sarkozy’nin güvenilir politikacası Rachida Dati’de Saida Jawad, oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyorlar. 


SARKOZY: “Filmi izlemeyeceğim” 

Cannes Film Festivali’nde dünya prömeriyeri yapılan, yarışma dışı gösterilen “La Conquête”in uluslararası basın tarafından beğenildiğini gözlemledim. 

Xavier Durringer, 25 yıllık kariyerinde önemli bir başarıya imza atmamış bir yönetmen, ama “La Conquête” ile kendini aşmış, filmografisinin en başarılı eserini vermiş. 

Belgeselci titizliği ile yazdığı senaryosuyla, başarılı sinematografisiyle Durringer, (ABD dahil) yaşayan bir cumhurbaşkanını ilk kez beyaz perdeye taşıyan yönetmen sıfatını kazanıyor. 

“La Coquete”in cesur bir film olduğunu söyledik, ancak benzerleri (“İl Divo”, “Caiman”) ile kıyaslandığında, aynı başarıyı yakaladığını söylemek güç. 

Guilio Andreotti’yi anlatan Paolo Sorrentino’nun “Il Divo”su, Silvio Berlusconi’ye kafa tutan, Nanni Moretti’nin “Caiman”ı daha kişilik sahibi, eleştirel filmlerdi. 

Durringer, çok merak edilen politik bir şahsiyeti, yorumdan kaçınarak, eleştiri çıtasını alçakta tutarak, gerçekliği ön planda tutarak, ihtiyatla perdeye taşıyar. 

İkinci kez cumhurbaşkanı seçilmek için kampanya arifesindeki Sarkozy’nin tepkisini çekmemek için, ironi dozunu ihtiyatla kullanan Durringer’i anlamak mümkün. Nicolas Sarkozy “La Conquête” filmine tepki vermedi ancak filmi izlemeye niyetli olmadığını söyledi. 


Aşkı uğruna iktidarı reddeden kadın 

Filmde Sarkozy karakteri, kararlı, kolay pes etmeyen, ihtiraslarının peşinden giden, hiddetli, cesur bir politika adamı olarak çizilmiş. Senaryo, 20 yıllık karısına aşık ve onu kaybetmemek için herşeyi yapmaya hazır bir erkeğin kararlılığını başarıyla yansıtıyor. 

Film, milletvekili Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığına giden yolun başlangıcı olan (İçişleri Bakanı olduğu) 2002’nin Nisan ayında başlıyor. İki yıl sonra Jean – Pierre Raffarin kabinesinde, ekonomik ve mali konulardan sorumlu Devlet Bakanı olan Sarkozy’nin yükselişi, UMP Partisi’ne başkan seçilmesiyle devam ediyor. 

Charles De Gaulle’in kurduğu, valiahtı Jacques Chirac’a devrettiği partinin Sarkozy’nin eline geçmemesi için her yola başvuran Chirac’ın manevraları filmin en eğlenceli bölümü. Parti başkanı olunca kabinedeki görevinden istifa eden Sarkozy’den sonra Başbakan Raffarin de istifa ediyor. 

Chirac’ın gözdesi Dominique de Villepin kabinesinin 2 numaralı adamı olan Nicolas Sarkozy yine İçişleri Bakanlığı’na dönüyor. 18 ay sonra, cumhurbaşkanlığı kampanyasına ağırlık vermek için bu görevinden istifa ediyor. 

Bu dönemde hayatının en önemli şokunu yaşayan Sarkozy, partisinin liderliğini kazanacağı kongreyi hazırlaması için davet ettiği reklamcı Attia’ya aşık olan karısı Cecilia tarafından terkediliyor. 

Kendisini cumhurbaşkanlığına götürecek yolda, yanında olmasını istediği ve geri dönen Cecilia’nın desteği ile Sarkozy, kadın rakibesi S. Royal’ı geride bırakıyor.  Film, lider Sarkozy’nin tekrar terkedilmesiyle noktalanıyor.