Artık sadece moda değil, sanat da Vakko’dur!

Türkiye’de radyoculuğun doğup büyümesinde en çok emeği geçen isimlerin başında olan Cem Hakko, Nakkaştepe’deki Vakko’nun yeni sanat ve teknoloji merkezinde radyoculuktan spora, sanattan modaya her konuda Aylin Yengin’in sorularını yanıtladı.

Aylin YENGİN Yaşam
13 Temmuz 2011 Çarşamba

Nakkaştepe’ye gittiniz mi son zamanlarda? Ne işiniz mi var oralarda? Vakko’nun yeni binasını görmediniz mi yoksa? Sizlere hava atarcasına sorduğum tüm bu soruların cevabı ta başından belli değil mi? Geçenlerde Vakko’nun Nakkaştepe’deki yeni sanat merkezini ziyaret ettim ve ağzım açık kaldı. Böylesine estetik ve işlevsel bir binayı sanırım daha önce hiç görmemiştim. Bir de işin içine sanat girince, Cem Hakko’ya birkaç soru sormak gerekir diye düşündüm. Sağ olsun bana zaman ayırdı ve gerek şahsi, gerek profesyonel, aklımdaki tüm soruları sabırla yanıtladı. Radyoculuktan spora, sanattan modaya kadar…

Eğitimizi yurtdışında tamamladınız. Türkiye’ye döner dönmez Vakko’da mı çalışmaya başladınız? Baba mesleğine devam etmeyi siz mi tercih ettiniz yoksa babanızın arzusu muydu?

Yurtdışında ekonomi eğitimi aldım ve gerçekçi olmak gerekirse dışarıda okuyan her genç gibi ben de orada kalma, orada çalışma sevdası içindeydim. Çoğu arkadaşım orada çalışmaya başlamıştı bile; ben de o dönemde araba yarışlarına katılıyordum. Formula’da yükselmek istiyordum, hem de headhunter’larla görüşmeler yaparak şirketlerden gelen teklifleri değerlendiriyordum. Arada, üniversiteyi bitirir bitirmez askerliğimi de tamamlamıştım; dolayısıyla rahattım. Babama da yurtdışında kalmak istediğimi söylemiştim ve o da hiçbir tepki vermemişti. Yaz tatili için İstanbul’a geldiğimde, babam bana Vakko’yu büyütmek istediğini söyledi ve Vakkorama için düşündüğü yeri göstererek benden bu konuda fikir vermemi istedi. The Marmara Taksim Oteli’nin altıydı hatırlarsanız, meğer o mekânı 2 senelik ücretsiz olarak almıştı bile… Mimar ile görüştük, proje ilerlemeye başladı ve kendimi çok keyif aldığım bir işin içerisinde buldum. Artık geri dönmeme imkân yoktu. Eylül ayında da mağazayı açtık. Vakkorama artık iyice oturmaya başladıktan sonra, Vakko’da küçük stajlar yaparak oraya geçtim. Hiç pişman değilim, çok doğru bir karar verdiğime inanıyorum.


Yeni moda merkezinizde sanatsal faaliyetlere de yer veriyorsunuz. Son olarak bir şapka sergisi yer aldı. Yeni projeler de olacak mı?

Stephen Jones & the Accent of Fashion şapka sergimiz kısa bir süre önce bitti. Yeni projeler var tabii. Biz bu binayı aslında bu niyetle inşa ettirdik. Bir oditoryumumuz var, içinde pek çok faaliyet yapılıyor – İstancool Projesi gibi… Önümüzdeki günlerde de Bienal için bazı çalışmalarımız olacak. Bunun dışında, Eylül ayında açılacak olan 30.000 kitaplık Vitali Hakko Sanat Kütüphanemizin yapımı sürüyor. Fotoğraftan mimariye, modaya kadar tüm sanat kollarını kapsayan bir arşiv kütüphane olacak. İçinde şimdiye kadar yalnızca tek kopya olarak yayınlanmış kitaplara da rastlamak mümkün. Kütüphanemiz bütün üniversitelerin, okulların ve meslek okullarının, bu konuda araştırma yapmak isteyen herkesin kullanımına açık olacak. 

Radyoları da mı taşıdınız bu binaya?

Evet. Bu binanın içinde şu an için 4 radyo (Power FM, Power Türk, Power XL ve Radyo Fenomen) ve bir de televizyon kanalımız (Power Türk TV) var. Bütün yaratıcı ekiplerimiz de bu binanın içinde. Esenyurt’ta ise yeni fabrikamız var.

RADYOCULUK İNSANA YATIRIM DEMEKTİR

Radyoculuk fikri nereden aklınıza geldi?

Radyo küçüklükten beri tutkumdu. Evden kaçıp, DJ’lik yapardım. Çok geniş bir plak ve CD koleksiyonum vardı. Hatta Avrupa’ya her gittiğimde bütün paramı plaklara, CD’lere harcardım. Okul yıllarımda NRJ Radyo vardı, ama korsan yayın yaptıkları için kapatılmıştı. Radyo kapatılınca herkes sokağa dökülüp olayı protesto etmişti; ben de sokağa dökülenler arasındaydım. İstanbul’a döndükten, arabayla yolda gelip giderken radyo dinlemek istiyordum özellikle uzun süren yollarda. Ama o zamanlar bir tek TRT Radyo vardı. Biz de mecburen o sürekli ‘saran’ kasetlere talim etmek zorunda kalıyorduk. En sonunda bir gün radyo kurmaya karar verdik. Vakkorama’nın ortasında küçük bir camekânlı bölümde dâhili yayın yapmaya başladık. 

Tüm radyolar kapanmıştı, hatırladığım kadarıyla…

Doğrudur, bildiğiniz gibi, aradan yedi ay geçmeden tüm radyolar kapatıldı. Gergin günler yaşadık, ama dâhili yayınımıza hiç ara vermedik. 6-7 ay boyunca radyolar yayın yapmadı. Biz ne kadar süreyle kapalı kalacağımızı bilmediğimiz için hiç kimseye izin vermedik ve sanki yarın yeniden başlayacakmış gibi çalışmaya devam ettik. Seçim sonrası radyolar açılınca biz zaten hazırdık ve sanki hiç ara vermemişçesine yayına başladık. 

Radyoculuk gerçekten de çok yatırım gerektiriyor mu?

Evet, çok yatırım gerektiren bir alan. Burada 150 kişilik bir ekibimiz var. Düşünün, Power FM’in Morning Show’unda bile yedi kişi yayında. Haber ekibi ile bu sayı on-on iki kişiye çıkıyor. İnanılmaz bir araştırma ekibimiz var. İnsana büyük yatırım yapıyoruz. Bu çocuklar, hemen şıp diye bulunabilen insanlar değil. Benim en büyük yatırımım budur. 

Peki ya reyting?

Radyo ve TV için tek bir anket sonucu vardır. Radyoların dinlenme oranları çok ciddi olarak araştırılıyor. Eskiden bu çok başıboş bir sistemdi, herkes kendi araştırmasını kendi yapardı, ama artık bütün o araştırma şirketleri yok oldu; tek bir kaynağa indirgendi. Hem reklam verenlerin hem de reklamcılar derneğinin, hem de radyo ve TV’lerin ortak para ödeyip yaptırdığı bir araştırma var artık. Üç radyomuz da çok yüksek reytingler alıyorlar. Bizim bu işten tek kaybımız yabancı radyolarla ilgili, çünkü bildiğiniz gibi yabancı radyolar yalnızca İstanbul, İzmir ve Bodrum, Marmaris’te dinleniyor. Oysa bu araştırma Bodrum, Marmaris gibi tatil beldelerini kapsamıyor. O yüzden ülkenin dağılımına göre farklılık gösterebiliyor. Diyarbakır’da ya da Zonguldak’ta, Diyarbakır’da Power FM’in dinlenme şansı çok düşük.

Ama Power FM dinleniyordur orada da…

Power FM Türkiye’nin bir numaralı yabancı müzik yapan radyosu. Power Türk ise Türkçe müzik yapan radyolar arasında ikinci sırada çünkü bildiğiniz gibi Power Türk’ün arabeski yok.

Bir numarada Kral FM var. Biz kendimizi Türkçe Pop radyosu olarak kategorize ettik. İnanılmaz bir araştırma ekibimiz var bu konuda çalışan. Özellikle Türkçe müzik için seçici bir kurulumuz var ve onaydan geçmeyen hiçbir şarkı yayınlamıyor. Kararsız kaldığımızda da şarkıyı yayına sokuyoruz ve gelen tepkilere göre devam edip etmeme kararı veriyoruz. Aynı sistemi reklamlara da uyguluyoruz.

YAŞAM TARZIMIZI İŞLE BİRLEŞTİRDİK

Spora çok meraklısınız. Hangilerini yapıyorsunuz ve en sevdiğiniz spor hangisi?

Şu anda eskiden yaptığım sporların meyvesini yiyorum diyebilirim çünkü yarış hayatım tamamen sona erdi. Son yarıştığım arabayı hatıra olarak saklamıştım. Bazen yolu kapatıp onunla geziyorum. Bazen oğlum ile birlikte karting ve motokros yapıyoruz. Oğlum yarıştığı için ben de onun heyecanını paylaşıyorum. Su kayağı, sörf, kite, kayak, yelken ve binicilik devam ediyor. İçlerinde favorim hiç kuşkusuz araba yarışı. Onun yeri bambaşka! Artık araba yarışları da değişti, pilotaj çok azaldı. O yüzden, her şeyi en güzel zamanında yaşadığım için çok mutluyum.


Son yıllarda oldukça önemli sosyal sorumluluk projelerine imza attınız.

Radyo olarak 'Su projesi' ve 'Alkollü Araç Kullanma Taksi Kullan' güncel projelere imza attık. Radyo haricinde AKUT'a ve Açık Kapı'ya büyük destek verdik. Ayrıca Carole Hakko'nun Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Bir Dilek Tut Vakfı ve Fery Elhadef'in yönettiği Down sendromlu çocuklara yönelik Özel Eğitim Rehabilitasyon Danışmanlık Merkezi var. Bu tür sosyal sorumluluk projelerinin çok gerekli olduğu ve onlara sürekli destek verilmesi gerektiği inancındayım. Bunlar olmazsa olmaz şeyler!


‘Moda Olgusu’ adlı bir kitabınız var, ondan söz eder misiniz biraz da?

Aslında tam da kitap sayılmaz, bu benim İsviçre’deki mezuniyet tezimdi. Fransızcadan Türkçeye çevirip kitap olarak yayınladık. O sıralarda Türkiye’de, özellikle meslek okullarında bu tür kitaplar fazla yoktu, o yüzden dikkat çekmiş olabilir.

Henüz çok gençsiniz, ama emeklilik hayalleri kuruyor musunuz? 

Biz jenerasyon olarak yaşam tarzımızı işle birleştirebildiğimiz için, asla projelerimizi ikinci plana ya da ileriki yıllara atma gereği kalmadı. Bu yüzden çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. 

Oğlunuzu ve kızlarınızı yerinize hazırlıyor musunuz?

Büyük kızım bir süre Amerika’da kaldıktan sonra döndü ve burada çalışmaya başladı. Şimdilik çok keyif alıyor. İkinci kızım Londra’da yüksek lisans yapıyor. Oğlum liseyi bitiriyor. Benim elbette ki en büyük arzum hepsinin Vakko çatısı altında olması. Ya da günün birinde başka bir iş yapsalar bile Vakko ile birlikte projeler yapıp şirketi daha ileri taşımaları. 

1955 yılında İstanbul’da doğan Cem Hakko, eğitimini Fransa ve İsviçre’de tamamladı. Vakko’yu babası Vitali Hakko’dan teslim aldığı günden itibaren, holding bünyesine kattığı yeni marka ve girişim örnekleriyle önemli atılımların öncülüğünü yaptı. Halen Vakko Holding ve Power Group Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmekte. Vakko Holding’de moda kreasyonu, üretimi ve dağıtımında önemli kararlara imza atan Cem Hakko, Vakko, Vakkorama, V2K Designers ve W Collection olmak üzere dört büyük markanın da yönetim kurulu başkanlığı görevini yapıyor. Kendisi Vakko çatısı altında üstlendiği sorumlulukların yanı sıra Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, Profesyonel Yöneticiler Derneği, Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği gibi yaklaşık on bir dernekte faal olarak görev alıyor. Vakko bünyesinde sosyal sorumluluk projelerinin yürütülmesine önem veren yaşam tarzı haline getirdiği sporla da profesyonel olarak ilgilenmekte olan Cem Hakko, kayak, yelken, rüzgâr sörfü, ralli, karting ve Formula 3 sporları ile uğraşıyor. Hakko özellikle karting ve ralli sporlarında, gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında çeşitli ödül ve şampiyonluklar kazandı. Aynı zamanda Formula 1 Derneği’nin Kurucu Üyesi de olan Cem Hakko, Motor Sporları ve Organizasyonu Denetleme Kurulu Üyeliği de yaptı. Doktora tezi olarak hazırladığı “Moda Olgusu” adlı çalışmasını kitap halinde yayınlayarak Vakko arşivine kazandırdı. Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, Katia, Pia ve Can’ın babaları.