Son dönemlerde Filistin şehirlerinde yaşanan ekonomik gelişme ve ilerlemeler kuşkusuz bölgede barışa gidecek yolda önemli adımlar olarak değerlendirilmeli.
Batı Şeria ve Gazze’de görülen yenilenme, çağdaşlaşma, rehabilite olma isteği, hatta kararlılığı, kendilerini kısır döngüye kaptırmış siyasetçileri, söylem ve icraatlarını sorgulamak zorunda bırakır, umarız. Kendini aşacak bir ‘Filistin Baharı’, kimsenin şüphesi olmasın, şu an yaşandığı söylenen Arap Baharını açık ara gölgede bırakacaktır.
Arap Baharı ile Ortadoğu’daki otokratik rejimler sarsıla dursun, Filistin özelinde umut dolu günler yaşanıyor. Birçok ülke bir ‘Filistin Devleti’nin kurulmasına destek vereceklerini ifade etmeye başlamış durumda. El Fetih ile Hamas aralarındaki rekabeti bitirmek için harekete geçtiler ve geçtiğimiz aylarda bir anlaşma imzaladılar. Gerçi anlaşmanın neler getirdiğini görebilmek hâlâ olası değil. Filistin hâlâ bölünmüş durumda: Batı Şeria’yı yöneten Ramallah merkezli El Fetih hükümeti dünya kamuoyu tarafından Filistin Özerk Yönetimi olarak tanınıyor hâlâ. Gazze’de ise Hamas iktidarını yürütüyor. 2006 yılında yapılan seçimleri kazanan Hamas şimdilerde bayağı sıkıntılı durumda: Refah sınır kapısının Mısır tarafından açılması ile bölgeye malzeme akışının hızlanması, halkta beklentilerin niteliğini ve seviyesini arttırmış…
Batı Şeria’da ekonomik büyüme
Gazze’de herkes, Batı Şeria’da yaşanan yeşermenin buraya da gelmesini istiyor. Gerçekten de Batı Şeria’da Salem Fayed hükümeti, refahın ve gündelik yaşam kalitesinin yükselmesi için öylesine büyük adımlar attı ki, sağlanan güven ortamı sayesinde, Dünya Bankası rakamlarına göre bölgede yüzde 9,6’lık ekonomik büyüme sağlandı.
Hamas bu başarının Gazze’ye sıçramasına engel mi? Buna doğrudan cevap vermek elbette zor. Ancak, El Fetih ile yaptığı anlaşmanın bazı maddelerinden tatmin olmadığını, İsrail’i tanımak noktasında olumsuz tavır sergilediğini görmemek mümkün değil. Oysa Hamas idarecileri, bölgede bir ‘Filistin Devleti’nin kurulmasının ve barış tesis edilmesinin gerek şartının İsrail ile görüşmek olduğunu biliyor olsa gerekler. İsrail’i tanımamakta ısrarcı olmak, bu devletin meşruiyetini her defasında tartışmaya açmak derde çare değil.
Hamas’ın çözümsüzlüğü öneren bu siyasi görüşünü Suriye ve İran gibi ülkelerin destekledikleri açık. Ancak bugün kendi içinde ciddi sorunlar yaşayan ve rejimi tehlikeye giren Suriye’den feyiz almak Hamas idarecilerine ne katacak? Şam’da olası bir rejim değişikliği bugüne dek Hamas’ın gördüğü desteği nasıl etkileyecek?
Öte yandan İran Hamas kartını oynamaya devam etmek zorunda. Kuzeyden Hizbullah ile sıkıştırdığı İsrail’i güneyde Hamas ile meşgul etmek durumunda. Ancak itiş kakışın bir şeye yaramadığı ortada. İsrail ile El Fetih arasında belki bahar rüzgârı esmiyor ama Batı Şeria, düşe kalka da olsa kabuğunu yırtmış durumda. İsrail’in bu gelişmeye bir itirazı yok. Sosyal ve ekonomik anlamda kalkınmışlığın artması barışa giden zorlu yolculukta, onu destekleyen önemli bir etken…
Bu aşamada bölgedeki özel yatırımlar ve dışarıdan gelen sermaye artmaya devam ediyor. Uluslararası destekçiler, birleşmiş bir Filistin için Birleşmiş Milletler nezdinde çalışmalar yapılması ve Eylül ayında seçimlere gidilmesi konusunda beklenti içinde olduklarını açıklamaya devam ediyorlar.
AB Dışişleri Bakanı Catherine Ashton Mayıs ayında yaptığı ve İsrail’de de yankı bulan konuşmasında, Filistin yönetimine bu yıl 85 milyon Euro’luk bir ek yardımda bulunmaya karar verdiklerini açıkladı. Topluluğun şu anki yardımı yılda 500 milyon Euro civarında. Bu para kamuda çalışanların maaşlarının ödenmesinde ve bazı sosyal projelerin desteklenmesinde kullanılacak.
Yardımların artmasında Salem Fayed hükümetinin şeffaf ve titiz çalışmasının katkısı büyük. İsrail’in El Fetih – Hamas anlaşmasının imzalanması ile birlikte FÖY’e aktarması gereken fonlara bloke koymasını takiben(2), Fransa, AB’den bağımsız maddi katkılar sağlamaya başladı. Doğrudan Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin talimatı ile Mayıs ayında gönderilen 10 milyon Euro’luk miktar sıkışıklığın aşılmasına destek vermiş durumda.
Salem Fayed’in dengeli sosyal politikası(3) sonrasında gerçekleştirdiği ekonomi politikaları da birçok uluslararası örgütün dikkatini çekiyor. Dünya Bankası’nın açıkladığı bir rapor Başbakanın “2011 – 2013 Devleti Kurmak, Geleceğimizi İnşa Etmek” perspektifine tam destek veriyor. İMF ise “FÖY şimdi, gelecekte kurmayı düşündüğü bir ‘Filistin Devleti’nin ekonomik politikalarını geliştirme olgunluğuna ulaştı” şeklinde açıklamalar yaparak duruma destek veriyor.
Olumlu raporun ardından gelen uyarı
Ancak bu umut dolu raporların ardından hemen bir dizi uyarı geliyor. Özel sektörün canlandırılması, tutarlı bir ticaret rejimi üzerinde çalışılmaya başlanması, düzgün bir kontrol sisteminin oluşturulması, İsrail’e bağlı giden mal akışının özerk hale getirilmesi için gerekli adımların atılması bunların birkaçı. FÖY ekonomisinin yardımlarla dönmeye başlaması zincirin ilk halkasını oluşturuyor. Neticede bu yardımlar, özellikle halkın yüzde 40 kadarının işsiz olduğu Gazze’de, nüfusun fakirlik sınırının üstünde tutulabilmesine önayak oluyor.
Bu aşamada Gazze’nin siyasi idaresini 2006’dan bu yana elinde tutan ve El Fetih’i 2007 yılında kanlı bir şekilde bölgeden uzaklaştıran Hamas’ın durumu düzeltmek adına bugüne dek hiçbir çaba sarf etmediğinin altını çizmekte fayda var. Buna karşılık geliştirdiği söylem bölgenin her iki ucunda da – hem İsrail hem de Mısır – uygulanan ambargonun hayatı yaşanmaz hale getirdiği. Bunda doğruluk payı olabilir… Ancak ambargo gereğinin neden oluştuğunu da hatırlamakta fayda var. Bölgeden İsrail’in güneyine gönderilen roketler böylesi bir ambargoyu İsrail adına haklı göstermiş, şüphesiz. Öte yandan, İsrail’in Gazze’ye birçok malzemenin girişine izin verdiği, ancak bunu kontrolü altında tutmak istediği yetkililer tarafından defalarca açıklandı… Ancak bu tip açıklamalar, konu ile ilgili bilgi kirliliği içinde eriyip yok oldu, kulaklara ve akla hitap etmedi bir türlü:
Oysa bazı Filistinliler bu durumları aşmış ve normal bir hayat sürmenin altyapısını oluşturmanın derdine düşmüşler. The Middle East Dergisi’nin Temmuz sayısında çıkan bir makalenin satır araları, Filistin’in bir merkez bankası planladığını ve kendi parasını dolaşıma sokmak için zemin çalışması yaptığını ifade ediyor. Habere göre, Filistin hazinesinin başında bulunan Cihat Vezir Nablus’ta yaptığı bir açıklamada, Nisan ayı sonunda neticelenen ilk çalışmaların, “kuvvetli bir dövizi devreye sokacak bağımsız bir merkez bankasının”(4) temellerini attığını söyledi.
Rawabi projesi
Aynı dergi birçok özel ve yabancı yatırımcının bölgede gayrimenkul işine el attığını ve bu konuda geleceğin çok parlak olduğunu ifade ediyor. Projelerin en ses getireni, Batı Şeria’da, Ramallah’ın hemen kuzeyinde kurulacak yeni bir kent projesi… Kentin adı Rawabi ve bu ‘tamir etmek, yenilemek, barışı tesis etmek’ anlamında kullanılan Arapça bir sözcükten türetilmiş. Burada yüksek binalar, yeşil alanlar, otel ve kongre kompleksleri, iş ve alışveriş merkezleri tasarlanmış. Kentte 23 bölgeye ayrılmış 5 bin kadar konut planlanmış ki bu da 25.000 kişilik bir nüfus demek. Ancak buranın çekim kuvvetinin nüfusu 40.000’lere dek taşıyacağı öngörülüyor. Bir yanda çok ciddi bir istihdam yaratacak bu proje, öte yanda üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar çok geniş bir yelpazeden destek görüyor. Bu projenin Filistin’in kentleşme sürecinin önünü açacak bir laboratuar çalışması olarak kayda geçeceği ise kesin.
İsrail’in projeye destek vermesi ve buraya ulaşımın kolaylaştırılması için 4 metre genişliğinde bir asfalt yol yapılmasına yeşil ışık yakması, özellikle yabancı yatırımcıları rahatlatmış ve bir yerde cesaretlendirmiş durumda.
Gazze’den de bu gibi haberler alınıyor. Sahildeki konaklama ve plaj tesislerinin elden geçirilmesi Mısır’ın Refah sınır kapısını açmasından sonra gündeme girmiş. Öte yandan, Gazze’nin ilk alışveriş merkezinin açılmasına da az zaman kaldığı ifade ediliyor. Üç kat üzerine 3 bin metrekarelik alana kurulu merkezde süpermarketler, dükkânlar, restoranlar ve bir sinema salonu yer alıyor… Geçtiğimiz Temmuz ayında yine Gazze’de benzer bir ticaret merkezi faaliyete geçmişti.
Bütün bu ilerlemeler kuşkusuz bölgede barışa gidecek yolda önemli adımlar olarak değerlendirilmeli. Hamas’ın İsrail’i tanıyarak bir an önce terörist faaliyetlerinden kendini soyutlaması Filistin halkının önündeki sıkıntıları teker teker kaldıracaktır. 100 yıla dayanan ve son şekli ile İsrail – Filistin çatışmaları olarak bölgede yaşayan yaşamayan herkesin dikkatini çeken sorunlar yumağı, elbette ki kolay çözülecek bir karmaşayı ifade etmiyor. Ancak tarafların bu konuda adım atmaya istekli olmaları çok önemli. Filistin’in her iki bölgesinde, Batı Şeria ve Gazze’de görülen yenilenme, çağdaşlaşma, rehabilite olma isteği, hatta kararlılığı, kendilerini kısır döngüye kaptırmış siyasetçileri, söylem ve icraatlarını sorgulamak zorunda bırakır, umarız. Yine umarız ki bütün bu çabalar, romantik bir yaklaşımın hiçbir zaman hayata geçemeyecek ya da şahinler tarafından tuzla buz edilecek satırbaşları değildirler.
Kendini aşacak bir Filistin Baharı, kimsenin şüphesi olmasın, şu an yaşandığı söylenen Arap Baharı’nı açık ara gölgede bırakacaktır.
1 Alıntılar: “The Middle East” Dergisi, Temmuz 2011, Sayı 424
2 El Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmanın imzalanması sonrasında İsrail, kendisini tanımayan bir siyasi görüşün FÖY’de etkin olmasını gerekçe göstererek, Batı Şeria’da toplanan vergilerden buraya aktarılması gereken bedele bloke koydu.
3 Filistin’e Üçüncü Yol - Robert M. DANIN * Foreign Affairs Ocak/Şubat 2011 – ŞALOM 09.02.2011
4 Filistin’de şu anda Amerikan Doları, Ürdün Dinarı ve İsrail Şekeli kullanılıyor.