Mavi Marmara hadisesinden 95 yıl önce, 1916 yılının Mayıs ayında benzer bir olay Filistin'de yardım bekleyen Yahudi halkının başına gelmiş, bu sefer yardım amacıyla giden gemiyi önleyen Osmanlı askerleri olmuş, gemi içindeki çok sayıda yardım malzemesine ve çuval dolusu bildiriye el koyulmuş. Kutsal topraklara iletilmesi amacıyla gönderilen 7 500 adet yazılı bildiri ve birçok yardım malzemesiyle dolu gemi, zor durumdaki Yahudilere gönderilmiş. S.MERT EĞİLMEZER
Güncel
İSRAİLLİ ‘ÖFKELİLER’ SİSTEMİ VEYA DEVLETİ YIKMAYI DEĞİL, SOSYAL REFAH DEVLETİ İSTİYORLAR
İsrail’de olanlar Arap dünyası ile benzerlik taşıyor. İsrailliler sendikaların ya da siyasi partilerin çağrısıyla değil, tıpkı komşuları gibi Facebook gibi toplumsal ağları kullanarak biraraya geliyorlar. Ancak İsrail’de Yahudi-Müslüman, laik-dinci, sağcı-solcu ayırımı yapmadan meydanlara inenler bizce Arap ülkelerindeki isyanlardan ziyade İspanya’daki ‘Öfkeliler-Indignados’ları çağrıştırıyor. Arap dünyasında, sınıf kavgasının hissedildiği Tunus dahil, halkın talebi daha fazla demokrasi idi. Oysa İsraillileri sokağa döken nedenler temelinde ekonomik. İsrailli ‘Öfkeliler’ sistemi veya devleti yıkmayı değil, sosyal refah devleti istiyorlar. İşsizliğe, düşük gelirlere, konut fiyatlarının aşırı artışına, eğitim ve sağlık hizmetlerinin fahiş ücretlerine isyan eden yüzbinlerce İsrailli günlerdir “Ortadoğu’nun tek demokrasisinin” kentlerinde protesto gösterileri düzenliyor. İsyanlar Filistin ve barış için doğrudan olmasa da, hazır popülerliği yüzde 40’a düşmüşken Netanyahu ve gerici hükümet ortaklarının sonunu getirirse, o da bir kazanım olacaktır.
Defne Gürsoy
ÇOĞUNLUĞU RUM, ERMENİ VE YAHUDİLERDEN OLUŞMAK ÜZERE 18 MİLYON GAYRİMÜSLİMİN TÜRKİYE’DE YAŞADIĞINI GÖZÜNÜZÜN ÖNÜNDE CANLANDIRMAYA ÇALIŞIN. NASIL BİR ÜLKE OLURDUK?
Evleri, sokakları, kiliseleri, çeşmeleri ve bilumum diğer ‘kalıntılarıyla’, gayrimüslimler, kendileri tamamen buharlaşıp uçmuş olsalar da, bir türlü kovamadığımız uğursuz hayaletler gibi, hayatımızın bir parçası olmaya devam ettiler her zaman. Tek kelime olsun onlardan bahsetmeyen tarih kitaplarımıza, özenle her yerden silinen isimlerine rağmen küçük ‘hatırlatıcılar’ bırakmışlardı sanki ülkenin dört bir yanına.
Aradan uzun yıllar geçip, ülke meselelerine kafa yormaya başlayınca, meselenin benim bir çocuk olarak sezebildiğimden çok daha büyük, muazzam bir ‘sosyal deprem’ olduğunu anladım. Eğer bugün 1915’ten önceki nüfus yüzdelerini koruyor olsaydık, Türkiye’de 18 milyon gayrimüslim yaşıyor olacaktı. Çoğunluğu Rum, Ermeni ve Yahudilerden oluşmak üzere 18 milyon gayrimüslimin Türkiye’de yaşadığını gözünüzün önünde canlandırmaya çalışın. Nasıl bir ülke olurduk?
Çok daha güvenli olurduk kendimize herhalde. Tıpkı Mebusan Meclisi’nde olduğu gibi gayrimüslim vekillerimiz olurdu, Kürt sorunu falan olmazdı. Biz böyle hafızasını kaybetmiş bir toplum olmazdık.
Orhan Kemal Cengiz
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1058886&Yazar=ORHAN
EĞER YAHUDİLERİ YA DA YAHUDİ DEVLETİNİ SEVİYORSAN ANTİSEMİT OLAMAZSIN. GERÇEKTEN Mİ?
Bu İslamofobik gruplar tarafından kutsanan Siyonizm yanlılığı, bir parça da sahip oldukları neo-Nazi karakterlerini gizlemek için tasarlanmış gibi görünüyor. Eğer Yahudileri ya da Yahudi devletini seviyorsan antisemit olamazsın. Gerçekten mi? Ben artık olunabileceğine inanıyorum. Ve aynı zamanda, bu İsrail hayranlığının büyük ölçüde samimi olduğunu da düşünüyorum.
Bu grupların sempati duyduğu aşırı sağcı İsrailliler bu nefret taşıyıcılarının kendilerini bu kadar seviyor olmalarının kendilerinin suçu olmadığını iddia ediyorlar. Bir açıdan bakılınca bu doğru. Ama yine de insan, neden onlardan bu kadar hoşlanıyorlar diye sormadan da edemiyor. Onları çeken şey ne? Yoksa bu aleni tutku ciddi ciddi araştırılmayı hakketmiyor mu?
Ben durumun ciddiyetini bir arkadaşım dikkatimi İslam karşıtı bloglara çektiğinde fark ettim.
Tamamen şoke oldum. Bu iç dökmeler Joseph Goebbels'in attığı nutuklarının neredeyse kelimesi kelimesine kopyasıydılar. Aynı ajitatif sloganlar. Aynı bilindik iddialar. Aynı şeytanlaştırma. Tek bir küçük fark vardı: Bu sefer dünyaya hakim olmak arzusuyla Hristiyan genç kızları baştan çıkararak batı kültürünün altını oyanlar Yahudiler değil Araplardı. Mekkeli Uluların Yazılı Emirleriydi.
Uri Avnery
http://www.bianet.org/bianet/dunya/131938-yeni-antisemitizm
HAL BÖYLE İKEN ARAMIZDA - İSRAİL’İ KASTEDEREK - DÜŞÜNMEDEN “BAŞKALARINDA VARSA ONLARDA NEDEN OLMASIN” DİYENLERİN, İRAN’IN NÜKLEER SİLAHLARA SAHİP OLMASI OLASILIĞININ TÜRKİYE AÇISINDAN NE ANLAMA GELECEĞİNİ DE AYRİYETEN ÇOK İYİ TAHLİL ETMELERİ GEREKİYOR
Bugün Türkiye, bir yandan Bahreyn’de Suudi Arabistan’ın desteği ile çoğunluk Şiilere akıl almaz zulmün yaşatıldığı, diğer yandan da Suriye’de İran’ın maddi ve manevi desteği ile çoğunluk Sünnilere karşı katliamların yapıldığı - yani Müslüman’ın, Ramazan falan dinlemeden, Müslüman’ı kestiği - acı Ortadoğu gerçekleri ile karşı karşıyadır.
Arka planda büyüyen Şii/Alevi-Sünni çatışması ise Ankara açısından ayrı bir endişe kaynağıdır. Bu genel görüntü karşısında Türkiye ile İran’ın uzun vadeli stratejik çıkarlarının örtüşmesinin mümkün olmadığını artık görmemiz gerekiyor.
Hal böyle iken aramızda - İsrail’i kastederek - düşünmeden “başkalarında varsa onlarda neden olmasın” diyenlerin, İran’ın nükleer silahlara sahip olması olasılığının Türkiye açısından ne anlama geleceğini de ayriyeten çok iyi tahlil etmeleri gerekiyor.
Semih İdiz
ONLARIN DA ANNE VE BABALARI BU MTİNGDEYDİ, TORUNLARIYLA GELENLER DE
Peki, dünkü mitingde kimler vardı Sayın Başbakan? Bir sürü genç gördüm. Evet. Bütün bu olayları başlatanlar. Benim, sizin, Shlomo Artzi'nin çocukları. Askerliklerini yapmış, yurt dışında seyahate çıkmış, ülkesine dönerek okumuş, içi gücü olan ve bir ev kiralayan gençler.
Küçük çocukları pusette veya omuzlarında taşıyan anne babalar gördüm. Onların da anne ve babaları bu mtingdeydi, torunlarıyla gelenler de. Kalabalıkta hali vakti yerinde olanları da gördüm. Hatta yüzlerce başka muhtaca yardım edebilecekler de vardı. Gözler parlayan, kalpleri onları inanılmaz düzenli bir şekilde Tel Aviv sokaklarında yönlendiren onbinlerce, hatta yüzbinlerce gençle olan yetişkinler gördüm. Biraz şaşkınlık, daha çok gurur ve hatta biraz kıskançlıkla olanları seyrediyorlardı.
Evet kıskançlıkla. Bu yeni neslin bir parçası olmak, bu protestoyu başlatmış olup tarihte yer almak için neler vermezlerdi ki.
Herhalde dün gece kendi kendilerine soruyorlardı – Bu kadar sene neredeydik? Ne yaptık? Neden sessiz kaldık? Bu kadar itaatkâr, disiplinli, cesaret ve atılımdan yoksun olduk? Bu çocukların yerine bu işi neden biz yapmadık? Ve nihayet bu çocukları nasıl umuramaz, politik ufku dar, mali güvenlik ve sosyal adaletten yoksun hükümetlere teslim ettik?
Sima Kadmon – YNET
http://www.hasturktv.com/israilde_gundem/2559.htm
ZOR COĞRAFYANIN ZOR KOŞULLARINDA OLUŞAN BU DUYGU YÜKLÜ TEPKİLERİN, TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU’DA TAKINMASI GEREKEN TARAFSIZ POLİTİKALARDA ZORLANACAĞININ DA İŞARETİDİR ASLINDA
1948 yılında resmi olarak başlanan Türkiye-İsrail ilişkileri belirli dinamikler üzerinde şekillenir. Bu şekillenmede Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren izlediği batıya dönük yapılanma politikası, en önemli faktörlerden biridir. Türkiye’nin batının içinde olma isteği ve bu yönde hem Avrupa hem de ABD ile yakın ilişkiler geliştirmesi, aynı zamanda İsrail’le de yakınlaşma sürecini başlatmıştır. Bu süreç, Türkiye’nin bilinçli bir tercihidir ve bu tercihte o dönemdeki Sovyet tehdidi algısının da önemli payı vardır.
Türkiye-İsrail ilişkilerini belirleyen ikinci önemli etken; Türkiye’nin laiklik algısının güçlü oluşudur. Cumhuriyetin kuruluşu ile laiklik algısının öne çıkması ve bu algının hem iç hem de dış politikada ısrarla uygulanma isteği Ortadoğu’da yaşanan olaylarda Türkiye’nin tarafsızlık politikasını da öne çıkarmıştır. Bu politika, Türkiye’nin Arap ülkeleri ile olan ilişkilerinde din algısına fazla kapılmadan mesafeli davranmasını sağlayarak, İsrail ile olan ilişkilerini daha akıcı hale getirmiştir.
Türkiye İsrail ilişkisinde önemli diğer bir etken ise, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasıdır. Bu durum, her ne kadar laiklik algısı güçlü de olsa Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerine zaman zaman önemli sınırlamalar getirmiş, 1990 yılından sonra ise çok daha belirleyici duruma sokmuştur.
…
Türkiye-İsrail ilişkileri gerildikçe komşu ülkelerde sokağa yansıyan sevinç haberleri okuyoruz epeydir. Zor coğrafyanın zor koşullarında oluşan bu duygu yüklü tepkilerin, Türkiye’nin Ortadoğu’da takınması gereken tarafsız politikalarda zorlanacağının da işaretidir aslında.
Peki, gittikçe bozulan Türkiye -İsrail ilişkilerini toparlamak mümkün mü?
…
İsrail, dokuz vatandaşı öldürülen bir ülke kamuoyunun tepki göstermesini anlamalı, hükümetin bunu dillendirmesine şaşırmamalıdır.
Ayrıca bu tür ölümler karşısında Türk kamuoyunun sağduyulu davranışı ve ülkesindeki İsraillilere ve Yahudi asıllı vatandaşlara yönelik sağduyusunu koruması önemlidir ve Türkiye İsrail ilişkilerinin hiçbir zaman bozulmaması gerektiğinin de temel dinamiğini oluşturmaktadır.
Her iki ülke insanının bir birinden nefret etmesinin önüne geçilmelidir.
Yüzyıllardır “barış içinde bir arada yaşama” ilkesine sadık kalmış iki kültürün kolayca her şeyden vazgeçmesinin de yolları tıkanmalıdır.
Her şeye rağmen…
Metin Duyar
http://www.t24.com.tr/metin-duyar/kose-yazisi.aspx?author=62&article=4009
Netten okuyun
95 YIL ÖNCE KUDÜS'E GİDEN YARDIM GEMİSİNE OSMANLI ENGELİ" / BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ? - S.MERT EĞİLMEZER
Bu Mavi Marmara hadisesinden 95 yıl önce yani 1916 yılının Mayıs ayında benzer bir olay Filistin'de yardım bekleyen Yahudi halkının başına gelmiş, bu sefer yardım amacıyla giden gemiyi önleyen Osmanlı askerleri olmuş, gemi içindeki çok sayıda yardım malzemesine ve çuval dolusu bildiriye el koyulmuştur.
Kutsal topraklara iletilmesi amacıyla gönderilen içi 7 500 adet yazılı bildiri ve birçok yardım malzemesiyle dolu yardım gemisi, zor durumdaki Yahudilere gönderilmiştir. Beyrut'taki Galiçya Yahudi Cemaati'nin yardım taleplerinin yazılı olduğu bildiriler, Amerika'daki Yahudilere dağıtılması için gemiyle gönderdiler. Amaç Amerikalı Yahudilerden yardım toplayıp bu yardımı Kudüs'teki Galiçya Yahudi Cemaatine ulaştırmaktı.
http://smegilmezer.blogspot.com/2011/07/95-yl-once-kuduse-giden-yardm-gemisine_08.html
GİZLİ YAHUDİ - ECE AYHAN
Adam! Niçin hıçkıracakmışım sanki.
kolaylıkla sever,
bir kemerin altından geçer,
kolaylıkla unutur bir ne gizli Yahudiyimdir ben.
http://asyadada.blogspot.com/2011/08/gizli-yahudi-ece-ayhan.html
THE TURKISH PASSPORT
“BROADWAY'DE BİR TÜRK KIZI” HABERİNE GELEN OKUYUCU YORUMU
http://www.t24.com.tr/haberdetay/159917.aspx
Netten dinleyin
YO MENAMORİ DE UN AİRE – NİTZA TEMRİN
http://nitzatermin.bandcamp.com/track/yo-menamori-de-un-aire
Netten izleyin
HAY EYTAN KOHEN YANAROCAK BLOOMBERG TV'DE
Arşivlerden
"AUSCHWİTZ'DEN BİR ÇİNGENE ŞARKISI" / TARİHTEN TANIKLIKLAR – S.MERT EĞİLMEZER
http://smegilmezer.blogspot.com/2010/10/auschwitzden-bir-cingene-sarks-tarihten_02.html
twitter’dan
Suriye işi sarpa sarıyor. İsrail ile ilişkimizden beter hale gelebilir,
İsrail devletinin ekseni kaymıştı. Halkı onu yola getirecek. Yeni Ortadoğu eski İsrail'i kabul etmez.
İsrail ile Türkiye ilişkilerinin bozulması bizim eksenimizin kaymasından değil onların yeni eksene uyum sağlayamamasındandı. Dünya değisiyor
Dünyanın ekseni kaydı. O yeni eksenin dışında durmak çöküş demekti. Yeni bir sistem şekilleniyor. ABD, nin AB'nin rolü farklılaşacak.
Devlete sadakat hükümete sdakat degildir. Yüzbinler sokakta..
Deniz Ülke Arıboğan