Hep bir ‘ama’sı olanlardan mısınızdır, yoksa kendini suçlayanlardan mı? Bazen yaptıklarımızın sonuçlarından korkup basit bir kelimenin altına sığınırız. Aldığımız ve alamadığımız sorumluluklara karşı yaptığımız küçük kaçamaktır bu kelime.
Sorumluluk almak zor iştir. Sonuçlarına katlanmak ise daha da zordur. Bu yüzden suçu hemen başkasına atıp kaçmak isteriz. Böylesi hem daha kolaydır, hem de insanlar sizin sorumsuz olduğunuzu düşünmez.
Saklandığımız her ‘ama’nın altındaki sebebin, kendimiz olduğunu bilmemize rağmen, içimize farklı bir rahatlık düşer.
Suçu başkasına atmak ya da bir bahane bulmak insanın egosunu da tatmin eder. Zamanla gerçekten sorunun sizde olmadığına inandırırsınız kendinizi. “Benim suçum değil.” Duygusuyla yaşayıp gidersiniz.
Hiçbir şey imkânsız değildir aslında. İmkânsızlaştıran, önümüzü kapatan tamamen kendi düşüncelerimiz, kendi bahanelerimizden ibaret. Çalışmayı istememe duygusu ile hareket ettiğimiz için “ben yapamam” deriz.
Suçlu hissetmek, insanın kendine hissettirebileceği en kötü duygudur. Kendi kendini hırpalamak, yaralamak, yüklü bir sorumluluğu taşıyamamanın üzüntüsüdür bu his. Başkasının bunu taşıyamadığını görmek, elinizden hiçbir şey gelmemesi işin en kolayı, en az acılısı olandır. İçimizde bir yerde doğrunun ne olduğunu bilmemize rağmen, başkalarını suçlarız; çünkü suçlamak acıtmaz.
Deniz BENSUSAN