Düzene meydan okuyan, altı anarşist müzisyenden oluşan bir çetenin eylemlerini durdurmaya çalışan müzik özürlü bir baş komiserin mücadelesini anlatan film bir ilke imza atıyor.
Öyküyü bir polisiye gibi kurarak senaryolaştıran Simonsson-Nilsson ikilisi, suç, soygun ve müzikal türlerini harmanlayarak, parlak bir buluşa imza atıyorlar. Gerçek davulcuların oynadığı anarşist beş bateristi ile, esprili ve hınzır mizahı ile, dinamik sinema dili ile bu akıcı ve eğlenceli film izlenmeyi hak ediyor
Geçen haftaki yazımda, kavurucu yaz sıcağına kurban giden, izleyicisiyle buluşamadan, apar topar vizyondan kaldırılan kaliteli filmlerden bahsetmiştim.
Bir de tek kopya olarak vizyona giren ve o sinema salonuna uzak oturan izleyicilerin göremedikleri filmler var. “Aşk ve Küller / Blue Valentine” bunun en iyi örneği. Sundance ve Cannes Film Festivali’nde büyük sükse yapan film ülkemizde tek kopyayla vizyona girince, iz bırakmadan sessiz sedasız geldi geçti.
Genç yönetmen Derek Cianfrance’in oyuncusu Michelle Williams bu filmdeki rolü ile En İyi Kadın Oyuncu Oscar adaylığı kazandı. Diğer başrol oyuncusu Ryan Gosling, kendi sesinden seslendirdiği şarkılar ile sükse yaptı.
Birbirlerine delicesine aşık, çocuklu bir çiftin, üzerlerinde dolaşan kara bulutlardan ayrılmak ve evliliklerini kurtarmak amacıyla bir otele kapanarak yaşadıklarını anlatan film eleştirmenlerden övgü almıştı.
Yine Cannes Film Festivali’nde ismini duyuran, Genç Eleştirmenler Ödülü’nü kazanan, İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale için yarışan İsveç filmi “Yaşamın Ritmi / Sound of Noise”, polisiye, komedi ve müzikal türlerini biraraya getirerek bir ilke imza atan bir filmdi.
YARATICI, FARKLI, ESPRİLİ FİLM
Düzene meydan okuyan, altı anarşist müzisyenden oluşan bir çetenin eylemlerini durdurmaya çalışan, duyma ve müzik özürlü bir baş komiserin mücadelesini anlatan “Yaşamın Ritmi” son aylarda afişlere çıkan en özgün film.
15 yıldır birlikte belgesel ve kısa filmler yapan, İsveçli Ola Simonsson ve Johannes Stjarne Nilsson’un ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi olan film, dokuz yıl önce çektikleri “Bir Şehir ve Altı Davulcu için Müzik” adlı kısa metrajlı filmin, polisiye eklenerek uzatılmış şekli. Öyküyü bir polisiye gibi kurarak senaryolaştıran ikili, suç, soygun ve müzikal türlerini harmanlayarak, parlak bir buluşa imza atıyorlar.
Gerçek davulcuların oynadığı anarşist beş baterist ve grup lideri devrimci bir kadın, korsan konserler düzenleyerek, kenti yozlaşmış müzikten arındırma iddiasını taşıyorlar.
Bir bankaya baskın yaparak el koydukları paraları kağıt öğütme makinalarından geçinerek imha ediyorlar, doktor gömleği giyip basurundan şikayetçi bir ünlüyü ameliyat ediyorlar, şehirde bir karmaşa havası estiriyarlar.
Karşılarına her seferinde (ismi Amadeus olmasına rağmen müzikten nefret eden) aynı polis dedektifi çıkıyor. Annesi konser piyanisti, babası koro şefi, dört yaşından beri keman çalan ağabeyi ünlü bir orkestra şefi olan Amadeus, duyma ve müzik özürlü bir baş komiser.
Her eyleminin arkasında imza diye bir metronom bırakan, düzene meydan okuyan azılı çete, ailesi müzikle iç içe yaşayan ama kendisi sessizlik isteyen dedektifin hedefi oluyor.
Ağabeyi barok müzik uzmanı bir deha, kendisi “sessizliğin müziğini” tercih eden azılı bir müzik düşmanı abartılmış mizahı ile film çete ile polis arasındaki kovalamacaya odaklanıyor.
KABA SABA BAŞLIKLI DÖRT BÖLÜM
Müzik ve anarşi üzerine kurulu senaryosuyla bu özgün ve sitilize film, her türlü aletle müzik yapılabileceği iddia eden altı çılgın perküsyonisti ile müziğe ilgi duygan izleyicilere, orijinal soygun ve kovalamaca sahneleriyle polisiye türünün meraklılarına hitap ediyor.
Bu taze, dinamik, orijinal ve komik film, farklı ve esprili yorumuyla, ilginç ve eğlenceli olabiliyor.
Eski ve demode buldukları müzikleri çalan konserleri basan, toplumu yanlış yönlendiren “kötü müzik” anlayışına son vermek için yeni bir müzik tarzı yaratan altı perküsyonist, kentte sayısız sabotaja imza atıyorlar.
Stilize bir film olan “Yaşamın Ritmi” kurgusu ve ritmi ile, dinamik sinema dili ve kendi mesleklerini icra eden 6 davulcu – oyuncusuyla fark yaratıyor.
Film, kaba saba dört başlık altında anlatılıyor: “Doktor anüsüme gaz ver”, “müziğin içine edeyim” bunların ikisi.
Egzantrik kahramanlarıyla, esprili ve hınzır bir mizah içeren konusuyla, senaryosundaki fantastik ögeleriyle, dozunda kullanılan bir romantizm ile, akıcı, uçuk kaçık bu fantezi filmi izlenmeyi hak ediyor.
“Sound of Noise”
Yönetim ve Senaryo:
Ola Simonsson - Johannes Görüntü: Charlotte Tengroth Müzik: Fred Avril
Oyuncular: Bengt Nilsson Sanna Persson Halepi - Magnus Börjeson, Andres Vertergard, Fredrik Mhyr