Genç Kalemler / Orhan Pamuk’la romancılık dersleri: Saf ve Düşünceli Romancı

Gençlik - Eğitim
21 Eylül 2011 Çarşamba

Orhan Pamuk, Türkiye’ye ilk Nobel Ödülü’nü getiren, çıkardığı her romanda sırf Türk değil dünyanın her tarafındaki okuyucuları büyüleyen, alçakgönüllü bir entelektüel. Benim Adım Kırmızı, Kar, Kara Kitap ve Masumiyet Müzesi gibi eserleriyle çok satanlar listesinden düşmeyen bir yazar. Aynı zamanda kusursuz bir eğitmen… Belki bu yüzden yeni didaktik eseri Saf ve Düşünceli Romancı’yı raflarda gördüğümde hiç düşünmeden, hem kitabı hem de bir fosforlu kalemi satın aldım. Ertesi sabah büyük bir heyecanla elimde fosforlu kalem, koltukta kendimi kitabı bir oturuşta bitirirken buldum.

Harvard’daki derslerinden tuttuğu notlardan oluşan bu kitap romancılığı, roman yazmanın kişisel ve evrensel duygularını anlatıyordu. “Romanlar ikinci hayatlardır” cümlesiyle başlayan kitap daha ilk kelimeden samimi olduğu izlemini veriyordu. Kitap gerçekten de Orhan Pamuk’un kişisel meslek sırlarını açıklayan sıcak bir kaynaktı.

Yazının asıl konusu kitaba ismini veren, saf ve düşünceli yazar kavramları. Beni en çok düşündüren ve etkileyen bu kavramlar oldukça basitti. Yazara göre romancılığın iki türü vardı; roman yazmanın yapaylığına ve tekniklerine dikkat etmeyen, hayalinde kurduklarını yazan ve herhangi bir ahlak korkusu olmayan ‘saf’ yazarlar ve bunun tam tersi, roman yazmayı teknikler ve kurallarla bağdaştıran ‘düşünceli’ yazarlar. Yazarın kendisi gençlik dönemlerinde saflığın kötü bir özellik, düşünceli olmanın ise örnek bir özellik olduğunu düşündüğünü itiraf ediyor. Ancak bu düşüncelerin yıllarla değiştiğini ve artık işin bu iki kavramı dengelemekten ibaret olduğunu vurguluyor.

Henüz amatör bir yazar olmaya çalışsam da bu cümleler beni meraklandırdı. Ben saf bir romancı mıydım, düşünceli bir romancı mıydım? Yoksa bu iki özelliği farkında olmadan harmanlaştırmış mıydım? Sonra beğendiğim tüm yazarları düşündüm. Bunu anlamak için de son zamanların en gündemde olan Elif Şafak’ın romanı İskender’i incelemek istedim. Acaba Elif Şafak bu özelliklerden hangilerini kullanıyordu? Ben aslında bütünüyle saf bir yazardım, öykülerimde hiçbir teknik veya yöntem yoktu. Elif Şafak ise ikisini dengeleyebilmiş gözüküyordu. Ancak iyi romancının bunu dengeleyebildiğini bu örneklerimle fark etmiş oldum.

Orhan Pamuk ileriki sayfalarda romanın, yazarın kişisel hayatıyla paralelliğini tartışıyordu. Bu kapsamda yine saflık ve düşünceli olmanın farkları hakkında örnekler verdi, fakat bu sefer okuyucular arasındaki farkları... Pamuk’a göre bütünüyle saf okuyucular hikâyenin muhtemelen yazarın başından geçtiğini düşünmüş, bütünüyle düşünceli okuyucuların ise muhakkak eserin bir hayal gücü olduğunu varsaymıştır. Bir okuyucu olarak bunun tutarlılığını yeniden test etmeye karar verdim. Ben İskender’i (Elif Şafak’ın yeni kitabı) okurken hiçbir zaman Şafak’ın böyle bir olayda gerçekten de bir rolü olduğunu düşünmemiştim.  Fakat Şafak’ın duygularının kitabın ana düşüncesinin içinde serpiştirildiğini aynı zamanda karakterlerin bazı statüleri ve özelliklerinin Elif Şafak’a benzediğini düşünmüştüm. Romancılık konusunda kesinlikle doğru olduğunu düşündüğüm bu kavramlar okuyuculuk konusunda beni sorgulattı. Hangi okuyucu bir romanı tamamıyla sahte veya tamamıyla gerçek zannederdi ki? Romanın bir tür hayal ürünü olduğu kesindi yoksa ‘roman’ ismini kazanamazdı. Ama roman yazarken bir yazar herhangi bir düşüncesini savunmuyor muydu? Hayatında her hangi bir alışkanlık varsa onu kitaba da harmanlamıyor muydu?

Kitabın son sayfasına geldiğimde saf ve düşünceli kavramları konusunda fikirlerimden emindim. Evet, saf romancı ve düşünceli romancı vardı. Ve gerçekten de bir romancı başarılı olmak istiyorsa bu kavramları dengelemeliydi. Fakat bütünüyle saf veya düşünceli bir okuyucu yoktu. Çünkü kitaplar Orhan Pamuk’un daha ilk cümlesinde dediği gibi ikinci hayattı. Bu ikinci hayat, bizim yaşadığımızdan çok daha farklı olsa da bizim yaşamımız üzerine kurulmuştu, yani bir hayal ürünü olsa da kaynağı insan yaşamı ve düşünceleriydi. Okuyucunun bunu bilerek bir romanı okuduğunu düşünüyorum. Son olarak söylemeliyim ki Saf ve Düşünceli Romancı ile bana göre okuyucunun bütünüyle saf veya düşünceli olmadığı konusunda, ufak bir fikir ayrılığımız olsa da kitabın amatör veya profesyonel, yazar veya okuyucuyu etkilediği bir gerçek. Eğer biraz edebiyatla ilgileniyorsanız bu kitabı kaçırmamanız gerektiğini düşünüyorum.

Eran Sabaner