Türkiye’nin iki değeri vardı geçtiğimiz hafta sahada. İkisi de sarı giyinmişti. Sarıların renk tonları farklıydı. Bir de sarının yanındaki renkler elbet. Biri kırmızı koymuştu yanına diğeri ise lacivert. İki takım arasındaki fark buydu, Ne Glasgow Rangers - Celtic derbileri gibi mezhep farkları, Ne Boca Juniors- River Plate derbileri gibi sınıf farklılıkları vardı aralarında.
Görünen tek farklılık buydu belki, ancak bir farklılık daha vardı çoğu kişinin göremediği, duyamadığı, bilemediği... Bir tarafta yeni kurulmuş, tarihinin en umutlu dönemini yaşayan, yeni stadında bir hava yakalayama çalışan bir takım vardı. Bu takımın sarısının yanında kırmızı vardı. Hani bazen araba kullanırken aniden sis çöker ya önünüzü göremezsiniz, sis lambalarını yakarsınız önünüzü biraz görür gibi olursunuz… Ancak ardından sis daha da yoğunlaşır arabayı kullanmaya çekinip sağa çekip durursunuz. Sarısının yanında kırmızı olan takımın karşısında böyle duygular yaşayan, önünü göremeyen lacivertli bir takım vardı.
Lacivertliler sisin içinde kaybolmuştu adeta, herkes arabayı sağa çekip durması için üstüne geliyordu. Bir metre daha gidememesi için yapay sis oluşturma çabası içindeydi herkes. Ancak lacivert renkli bu araba çöken sise, herkesin dur baskısına boyun eğmiyordu. Hâlâ yoluna devam ediyordu. Yoluna devam edebiliyordu, çünkü sırf bu gün için gittiği yolu daha önce defalarca gidip önüne nelerin çıkabileceğini biliyordu.
Önce bir sis bulutunun içerisine soktular ‘lacivert arabayı’, ardından lastiklerini patlattılar, motorunu söktüler, sisli yolda gidemesin diye sis lambalarını kırdılar. Tek bir yerini kırıp dökemediler bu lacivert arabanın, o da direksiyonu. Tek bir şeyi çıkaramadılar, o da içerisinde yolculuk yapanları.
Lacivert Araba, lastiksiz, farsız, motorsuz; sırf direksiyonu ve içindekilerle beraber Seyrantepe semalarındaydı geçtiğimiz hafta. Karşısına son model kırmızı spor bir araba çıkardılar. ‘Anahtarına’ değildi bu kapışma ama kapışmanın sonu çok belliydi. Bu seferki kapışma daha öncekilere hiç benzemiyordu. Lacivert araba daha önce aldığı yollar sayesinde bir burun farkla önde gelmişti Seyrantepe’ye. Kırmızı spor araba ise yolda tekleyerek giden lacivert arabayı Seyrantepe’de yalnızca yakalayabildi.
Lacivert araba önünü hâlâ göremiyor, lastikleri olmadığı için kayarak gidiyor belki ama durmuyor. Bu da onun gücünü ve büyüklüğünü gösteriyor.
Geçen sene Fenerbahçe’nin şike ile şampiyon olduğunu iddia edenlere verilebilecek en iyi cevap puan tablosudur. Geçen seneyi averajla ikinci sırada bitiren Trabzonspor ile Fenerbahçe’nin kadro açısından kaderleri aynı aslında. İki takım da sezon başında kadrolarından önemli isimleri kaybettiler. Ancak asıl olay, kadrolarından önemli isimleri kaybeden bu iki takımın durumu. İşte bu yüzden puan tablosunu kontrol ederseniz, olayın içinde şike dışında; emek, alın teri, takım ruhu gibi gerçekleri de görebilirsiniz. İddianamenin bütünü yalandır demek olaya taraflı bakmak olur ancak kişilerin yaptıkları eylemleri koskoca Fenerbahçe camiasına ve sahada ter akıtan futbolculara mal etmek de bir o kadar yanlış. Eylemi yapan Fenerbahçe Başkanı olsa bile bu bütün camia ve emek verenlere mal edilemez. Kaldı ki geçen sene Fenerbahçe buraya kadar şike ile gelmiş olsaydı, bu sezon Fenerbahçe’nin yeri ligin en tepeleri olamazdı.
Türk futbolu karanlık günler geçiriyor, belki de ilk defa şike ve teşvik olayları bu kadar detaylı inceleniyor. Neden mi? Çünkü işin içinde Fenerbahçe var. Birileri Fenerbahçe’yi on sene geriye götürmek için düğmeye basmış gibi sanki. Futbolu yakından takip eden herkes bu tarz olaylara sadece Fenerbahçe’nin karışmadığını, hem dünyada hem de Türkiye’de bu tarz olayların daha önce yaşandığını tahmin edebilir. Ancak futbol tarihimizde ilk defa bu olayların altı bu kadar kazıldı. Bundan şikâyetçi olmamak gerekir elbet ama bir Fenerbahçeli gözüyle olaya yaklaşınca ortaya şu soru çıkıyor: Bir tek Fenerbahçe mi bu işin içerisinde? Eğer detaylı bir araştırma yapılırsa Türkiye’de bu işe bulaşmamış takım olmadığı görüşünü taşıyorum.
Fenerbahçe geçen sene şike yapmışsa bile, bu seneki durumu takdir edilmesi gereken bir durumdur. Lacivert araba yine yolunda; içindekilerin inmeye niyeti yok ve görünen o ki kimsenin gücü bu mütevazi lacivert arabayı yolundan döndürmeye yetmeyecek…