Öğrencilik yaşamı boyunca çocuğun en temel meselesi başarıdır; tabii başarı da ancak doğru çalışma ile mümkün görünür. Verimli ders çalışması için çocuğa öneriler sunmadan önce, çocuğun biyolojik ve duygusal yapısı sağlıklı olarak değerlendirilmelidir.
Akademik performans söz konusu olduğunda öncelikle akılda bulundurulması gereken, çocuğun yeterli zemine sahip olması gereğidir. Bu zeminin belirleyicilerinden birisi, çocuğun kendisinden beklenen başarıyı sergilemesine engel olacak herhangi biyolojik bir sınırlılığı olup olmadığıdır. Pek çok aile için bunu düşünmek bile zorlayıcıdır; ancak gerçekçi bir beklenti ve sağlıklı bireyler için, olası böyle bir durumun göz önünde bulundurulması gerekir. Öğrencinin güçlüğü belli alanlara özgü ya da özel bir yapı da olabileceği gibi, genel gelişim özelliklerindeki yavaşlık ya da zayıflıktan da kaynaklanabilir.
Herhangi bir biyolojik güçlüğü olmayan, bununla birlikte kapasitesini sergileyemeyen çocuklarda ise aklımıza duygusal problemler yani çocuğun ruh sağlığı gelmelidir. Çocukluk çağı duygusal yapısını ailenin biçimlendirdiği ve oluşturduğu düşünüldüğünde, yeterince iyi fonksiyon göstermeyen ya da zorlayıcı ortamlara sahip ailelerde yaşayan çocukların öğrenmeyi gerçekleştirmekte güçlük yaşadıkları bilinmektedir. Çünkü çocuğun aile dinamiğinde onu etkileyen, sarsan duygusal problemlerinin çözülmesi, yeterince doyurulamayan ihtiyaçlarının karşılanması, aile bireyleri ile ilgili endişeleri ve korkularının yatıştırılması derslerden çok daha elzemdir.
Çocuğun yaşamında yukarıda özetlenen alanlarda herhangi bir problem olmadığı ve çalışıyor olmasına rağmen beklenen performansı sergileyemediği durumlarda “ders çalışma alışkanlıklarından” bahsedilebilir.
Çocukların okul başarısıyla çalışan uzmanların ve alan çalışmalarının sonucunda verimli ders çalışmanın tek ve genel geçer bir yolu olmadığı, bireysel farklılıklara göre şekillendiği kabul görmekle beraber; aşağıdaki bazı ortak değişkenlere dikkat çekilmiştir:
· Çalışma alanında televizyon, bilgisayar, telefon vb. teknoloji araçlarının açık bulunmaması, hatta mümkünse ilköğretim çağı çocuklarının odasında televizyon bulunmaması,
· Ders çalışılacak ortamın havalandırılmış ve düzenli olması,
· Konuların en iyi derste öğrenildiğinden hareketle, dersin etkin bir şekilde dinlenmesi ve önemli noktaların çizilmesi ya da not alınması,
· Derste işlenenlerin kalıcı bir öğrenmeye dönüşebilmesi için verilen ödev ve çalışma kâğıtlarının zamanında yapılması,
· Sınav gününe çok konu yığmamak ve yeterince anlaşılmayan noktalara dönüş yapmaya fırsat sağlamak adına belli aralıklara konuların tekrar edilmesi,
· Ders çalışma sorumluluğunun öğrenciye verilmesi, velinin sadece yol gösterici olması, öğrenciye ödevin başından sonuna kadar eşlik edilmemesi,
· Öğrencinin biyolojik ihtiyaçlarının (yeme-uyku) karşılanmış olması,
· Bir program dâhilinde çalışılması, bu programın tek-sabit değil, öğrencinin yapısı, ihtiyaçları ve alışkanlıkları dikkate alınarak hazırlanmış olması.
Unutulmamalıdır ki her birey biricik ve farklıdır. Dolayısıyla da başarılı olmanın yukarıda sayılanlardan farklı yollarının olması mümkündür. Önemli olan her bireyin kendisi için doğru stratejiyi bulmasıdır. Burada ebeveynlerin yapması gereken, öğrenciye yol gösterirken onun özelliklerini ve ihtiyaçlarını dikkate almaktır.
Bütün yukarıda bahsedilenleri dikkate aldığımızda, öğrencinin çalışma isteğini artırmak adına süreçle ilgili karar verme aşamasına katılması, velisinin ona yol göstererek ve yardımcı olarak gerekli düzenlemeyi yapması (odası nasıl düzenlenecek, çalışma programı nasıl oluşturulacak, hangi zaman diliminde vb.) verimli ders çalışmasını sağlayacaktır.
Elvan Yüksel
Rehber Danışman
Ulus Özel Musevi İlköğretim Okulu