Heykeltıraş, ressam Bubi, geçen hafta İstanbul Modern’de sergilenmek ve satışa sunulmak üzere yapmış olduğu ‘Oturak’ adlı eserinin sakıncalı bulunarak sergilenmesinin engellenmesi üzerine, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nden (UPSD) istifa ettiğini açıkladı.
Bubi’nin yine sansasyon yaratacak bir yapıt ile katıldığı, İstanbul Modern küratörlerince düzenlenen sergide, eserin geri çevrilmesi sanat çevresini ikiye böldü.
Ressam Bubi, konuyla ilgili olarak kapsamlı bir açıklama yaptı:
“UPSD Yönetim Kuruluna ve basına, şunu net olarak açıklamak isterim ki; gala gecesi için sınırları belirlenmemiş, sanatçıların üreteceklerinde serbest bırakıldığı müze siparişi sonrasında işimin uğradığı sansür karşısında gösterdiği yaklaşımla, UPSD iktidarı sınıfta kalmıştır. Sınıfta kalmıştır diyorum çünkü UPSD, öncelikle üyelerinin haklarını korumak için kurulmuş bir meslek kuruluşudur. Basın açıklamasında ise varoluş nedenini unutup bir gazetede makale yazan bir eleştirmen, bir köşe yazarı gibi ‘oturağın’ sakıncalı bulunmasının sansür olmadığını savunabilecek kadar şaşkın bir tavır içine girmiştir. Şaşkın bir tavır içine girmiştir diyorum çünkü UPSD Yönetim Kurulu ve Başkanı, derneğin varoluş nedenini unutarak ve biraz da safdillik içinde bir mahkeme heyeti imiş gibi olayı yargılayarak, müzenin oturağı sergilememesinin sansür olmadığını naif bir şekilde kanıtlamaya çalışmıştır ki, bu da benim için yeterince bir ipucu olmuştur.
İpucu olmuştur diyorum çünkü, Baykam yurtdışında iken derneğin ikinci başkanı ile yaptığım müteakip görüşmelerde yönetim kurulunun konuyu bildiğini ve üzüntülü olduklarını, en yakın zamanda müzenin sansürünü kınayacak bir açıklama yapacaklarını bildirdiler. Ancak Baykam’ın yurtdışından gelişini beklediklerini söyleyerek basın açıklamasını iki kez ertelediler. Baykam yurt dışından gelince her nedense bu konudaki fikirleri tam tersi bir değişiklik gösterdi. Bu değişikliğin sebebi nedir? Bir mahkeme gibi davranan UPSD’nin mahkeme heyeti acaba hangi delillere ulaştı da yönetim kurulunun düşünceleri tam aksi yönde değişti?
Son olarak; UPSD’nin kendini AICA’nın açıklaması ile savunmaya çalışması, içine düştüğü durumun vahametini göstermektedir.
Ayrıca; ‘Bubi’ ismi benim sanatsal çalışmalarımda kullandığım resmi olmayan bir isim. UPSD yaptığı basın açıklamalarında Bubi adımın yanına soyadımı ilave ederek gerçekte olmayan bir isim kullanılmıştır. Bu hatalıdır. Tıpkı Komet’e kimsenin Komet Coşkun diyemeyeceği gibi. Bu durum kurucusu olduğum derneğin şahsıma karşı yaptığı özensizliği göstermektedir.
Plastik Sanatçılar Derneği’nden istifa etmememi isteyen ‘nazik yaklaşımınıza’ icabet edemeyeceğimi bildiririm, istifamı bir an evvel yürürlüğe koymanızı arz ederim.
Saygılarımla.”
Bubi / 28 ARALIK 2011
Bu istifayı takiben bir açıklama yapıp müzeyi ‘sansürcü’ olmakla suçlayan sanatçılardan bir grup, protestolarını müzenin içinde sürdürdü. İstanbul Modern’de ‘Hayal ve Hakikat’ sergisi kapsamında düzenlenen söyleşi dizisinin son oturumunda konuşmacılardan Mürüvet Türkyılmaz, Bubi’nin yapıtına karşılık müzenin sansürcü tutumuna değindi. Salonu dolduran sanatçılar ve eleştirmenler, Bubi’nin eseri konusunda İstanbul Modern’in tutumunu uzun süre tartıştılar. Müzenin tutumunu ‘sansür’ olarak görmeyen Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA’yı da kınayan sanatçılara karşı, eleştirmenler kendilerini savundu. Bunun üzerine yedi sanatçı, ‘Hayal ve Hakikat’ sergisinden eserlerini geri çekeceğini belirtti. Sanatçılardan Mürüvvet Türkyılmaz, Ceren Oykut, Gözde İlkin ve Güneş Terkol, “Bubi’nin ikircikli sanatçı duruşunu desteklemediğimizi açıklıyoruz” diyerek sanatçının tavrını eleştirdiler. Fakat “Sansüre karşı duruşumuzu ortaya koymak için çekilmeye karar veriyoruz” diyerek de, İstanbul Modern’in sansürcü tutumunun altını çizdiler. Buna rağmen Bubi, “Türkiye’de halen yürekli sanatçılar olduğunu bilmek çok güzel” ifadesiyle basına demeç verdi.
Sansür konusunda Bubi’nin net ve kesin açıklamaları günümüz özgür sanatının en yalın yorumunu tanımlıyor.
“Sansürün tanımı çok açık: Herhangi bir insan üretiminin ya bir bölümünün ya da tümünün engellenmesi. Bu işi yapma teklifi öncelikle İstanbul Modern’den bana geldi. Bu teklifi getirirlerken de hiçbir sınırlama koymadılar, neyi nasıl yapacağıma dair hiçbir istekte bulunmadılar. Zaten böyle bir istekte bulunsalardı ben böyle bir işi yapmayacaktım. Tamamiyle ben ve diğer tüm sanatçılar özgür bırakıldık. Daha sonra bu işin ‘oturak’ olduğu için sergilenmesi sakıncalı bulundu. Bu sansür değil de nedir? Buna çeşitli açıklamalar getirmek bana kolay geliyor. Her şeyden önce ben herhangi bir iş yapıp, bir müzeye ya da bir galeriye götürmedim. Onların karıştırdıkları noktaların başında bu geliyor. Böyle bir şey götürseydim, bunu sergilemek istemiyoruz demek en doğal haklarıydı. Ama onlar hiçbir koşul sunmadan benden bir iş üretmemi isteyip çalışma sürecinde beni tamamıyla özgür bıraktılar. Bu sansürün dik alasıdır!”
Düşüncenin ve sanatın sınırlanmasına karşı kesin tavrını koyan Bubi, geçtiğimiz günlerde Musevi Cemaati’nin de destek verdiği ve sosyal sorumluluk amaçlı yürüttüğü ‘Bubi Parası’ projesi de sanat çevresinde büyük ilgi görmüş ve yankı uyandırmıştı.
Serginin yansıması halen sürmekte ve sanatseverler Bubi’nin bu özgün çalışmasını gerek müzayedelerden gerek sergi salonlarından takip ederek koleksiyonlarına katmaya çalışmaktadırlar.