Gerilim türündeki ilk filmi “İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ” ile Pedro Almodovar yalın, sert, rahatsız edici bir hikâye anlatıyor.
Filmin, “modern zamanlar Frankenstein’i kahramanı, psikopat doktor, kadına dönüştürülen bir erkeğin hikâyesini anlatıyor. Çığlık ve dehşet içermeyen bu fantastik korku filminde, cinsel kimlik, ölüm, saplantı, aşk, ihtiras gibi Almodovar’ın çok sevdiği temalar eşliğinde, beklenmedik ölçüde karanlık, karamsar ve gizemli bir hikâye izliyoruz. İntikam ve şiddet temalarını harmanlayan filmde tansiyon hiç düşmüyor. Psikopat doktorda Antonio Banderas, kurbanı, tutsak genç kadında Elena Anaya çok başarılı.
Pedro Almodovar 1980’de başlayan sinema kariyerinde “Pepi, Luci, Bom ve Semtin Diğer Kızları”nı anlatmakla başladı. Parlak kariyerini “Kika” ve “Volver”de kadınları, “Atame”de kendini bağlatan kadınları “Sinir Krizi Eşliğindeki Kadınlar”ı, “Annesi Hakkındaki Her Şey”i, “Çıplak Ten”li kadınları, kadınlığı seçen travestileri anlattı.
Anlayacağınız, bu özellikleri Almodovar’ı İspanyol sinemasında kadınları en iyi anlatan yönetmeni yaptı.
Hınzır yönetmen şimdi de bizlere, “İçinde Yaşadığım Deri / La Piel Que Habito”da kadına dönüştürülen bir erkeğin hikâyesini anlatıyor.
Almodovar, Fransız yazar Thierry Jonquet’nin “Tarantula” adlı romanından uyarladığı, senaryosunu yazdığı filmde, bir ‘modern zamanlar Frankenstein’i kahramanıyla, adeta Tanrı’nın işine karışıyor.
Korku-gerilim türündeki bu ilk filminde, İspanyol usta bizlere kızına tecavüz eden adamı kadına dönüştürerek intikamını alan bir plastik cerrahın fantastik öyküsünü anlatıyor. Bu yalın, sert ve rahatsız edici hikâyesi olan film, çığlık ve dehşet içermeyen bir korku filmi.
Cinsel kimlik, ölüm, saplantı, aşk, ihtiras gibi Almodovar’ın çok sevdiği temalar eşliğinde, beklenmedik ölçüde karanlık, karamsar ve gizemli hikâye izliyoruz. Filmin kahramanı, saygın ve başarılı, Toledo’lu estetik cerrah Roberto (Antonio Banderas) kale gibi özel muayenehanesinde, gen araştırmaları ve yapay suni deri denemeleri yapıyordur.
Kendisini aldatan karısının, üvey kardeşi ile birlikte kaçarken, geçirdikleri trafik kazası sonucu yüzünde yanıklar oluşmuştur. Roberto taparcasına sevdiği karısını ölümden döndürüp, domuz genleriyle ürettiği yapay deriyle iyileştirme peşindedir.
Ancak karısı intihar edince, tek varlığı olan ve intihara tanık olan kızı Norma’nın (Blanca Suarez) psikolojik dengesi bozulur. Kızını hayata döndürmeye çalışan Roberto, kendisini götürdüğü bir partide, Vincente (Jan Cornet) adlı sorumsuz bir gencin kızına tecavüz ettiğini öğrenir. Norma tımarhanede ölünce, doktor baba, Vincente’den intikam almaya karar verir.
ALMODOVAR TANRI’NIN İŞİNE KARIŞIYOR
Başarılı bir estetik cerrah olarak Roberto, kaçırdığı ve evinde hapis tuttuğu Vincente’yi ameliyatta karısına benzeyen bir kadına çevirir. Suç ortağı, evinde hizmetkarlık yapan psikolojik annesidir (Marisa Paredes).
Deri yenilemesinde ve estetik cerrahinde harikalar yaratan doktor, esareti altında yaşayan genç adamı kobay olarak kullanıp, karısı Vera’nın (Elena Anaya) gençlik haline dönüştür. Psikopat doktorun her anını kamerayla gözetlediği Vera’ya aşık olması ve hapishaneden kaçan üvey kardeşinin çıkıp gelmesiyle durum karışır.
Senaryo yazılımı 10 yıl süren filmi, Almodovar iyi tasarlanmış ilgiyi sürekli ayakta tutmayı başarabilen bir sinema diliyle anlatıyor. İntikam şiddet temalarını, benzersiz mizah gücüyle harmanlayarak, tansiyonu hiç düşmeyen bir mizansen eşliğinde sunan İspanyol usta bence bu filmde de başarılı.
Oyuncu yönetimi kusursuz “Bağla Beni”den 20 yıl sonra yeniden yönettiği Antonio Banderas, psikopat doktorda kariyerinin en karanlık ve vahşi performansını veriyor. Almodovar kendisinden “tek bir duygu kırıntısı göstermemesini” talep etmiş. Banderas, acılı psikopatı, hislerden yoksun, donuk bir yüz ifadesiyle oynuyor.
Yönetmenin fetiş oyuncusu Marisa Paredes, evin kahyası, biyolojik anne rolünde, her zamanki gibi başarılı. Bu Almodovar ile altıncı işbirliği.
Daha önceleri “Konuş Onunla”da oynayan Elena Anaya, doktorun tutsağı, arzu nesnesi Vera’daki parlak performansıyla, Almodovar’ın gözde aktrisleri arasına girmeye aday.
“La Piel Que Habito”
Yön ve Sen: Pedro Almodovar
Gör: Jose Luis Alcaine Müzik: Alberto İglesias Kurgu: Jose Salcedo
Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes, Jan Cornet, Roberto Alamo, Blanca Suarez, Eduard Fernandes
LA MANCHA’LI USTA
İspanya’nın La Mancha bölgesinden çıkan en ünlü kişi Don Kişot ise, ikinci Pedro Almodovar’dır.
64 yıl önce La Mancha’nın bir köyünde doğan sanatçı, parlak sinema kariyerine 18 film sığdırmıştır.
Farklı türleri harmanlamaktan hoşlanan, kalıplara sığmayı reddeden, uçlarda gezinmekten keyif alan, özgürlüğüne düşkün İspanyol usta, provokatörlüğü ile tanınır.
Almodovar sinemasının öne çıkan özellikleri, kendine özgü bir mizah anlayışına sahip oluşu, eşcinselliğinin yazdığı senaryolara yansıması ve kışkırtıcı oluşudur.
Bilinçaltımıza girmekten hoşlanan sanatçı, tutku düzeyindeki saplantıları, hayatta iz bırakan anıları, senaryolarında işlerken cinsel kimlikleri sürekli araştırır.
Aşk, ölüm, seks, sadakat gibi çok sevdiği temaları, dramla komediyi ustalıkla harmanlayan öykülerinde ustalıkla işler.
Seks, uyuşturucu, cinsellik üçgenine oturttuğu hikâyelerini, kitsch estetiğini öne çıkararak, olgun bir mizansenle işler.
Almodovar, dünya sinemasında kadınlara duyarlılıkla yaklaşan sanatçılar arasında ilk sırada yer alır.
Kadınlardan oluşan fetiş oyuncuların listesi ünlüdür. Gözde kadın oyuncuları arasında Victoria Abril, Carmen Maura, Marisa Paredes, Penelepe Cruz, Rossy de Palma’yı sayabiliriz. Cannes Film Festivalleri’nin basın toplantılarında, Almodovar’ın genç kadın oyuncularına, bir baba şefkatiyle, sevgiyle yaklaştığına, sayısız kez tanık oldum. Geçen yıl aynı sevecenliğini (Penelope Cruz’un yerini almışa benzeyen) genç Elena Anaya’ya gösteriyordu.
Yine aynı basın konferansında, Almodovar hâlâ ilk filmini çektiği zamanki kadar tutkulu olduğunu ilan ediyordu. Son sözü kendisine bırakalım:
“Kaybedecek zamanım yok, hikayelerimi anlatmak için her zamankinden fazla acelem var. Çocukluğumdan beri hikâye anlatıcısıyım. 10 yaşımdayken kızkardeşlerime hikâyeler anlattığımı hatırlıyorum. Ama şimdi hikâye anlatmaya her zamankinden çok ihtiyacım var.
“İçinde Yaşadığım Deri” şüphesiz ki Almodovar’ın parlak kariyerindeki başarıları arasında yer almayacak. Nitekim bu film geçen yıl katıldığı Cannes Film Festivali’nden eli boş döndü. Tıpkı 2 yıl önce yarıştığı “Kırık Kucaklaşmalar / Los Abrazos Rotos” filminde olduğu gibi. Bazı eleştirmenler bunu Almodovar’ın inişe geçtiği şeklinde yorumladılar.
İspanyol yönetmen 1999’da Cannes’da “Annem Hakkında Her Şey” ile En İyi Yönetmen, 2006’da “Volver” ile En İyi Senaryo yazarı seçilmişti.
“La Piel Que Habito” Yön ve Sen: Pedro Almodovar Gör: Jose Luis Alcaine Müzik: Alberto İglesias Kurgu: Jose Salcedo Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes, Jan Cornet, Roberto Alamo, Blanca Suarez, Eduard Fernandes