Şu sıralar yaşadığımız değişimin farkında mısınız? Değişim kendini İstanbul’da o kadar net hissettiriyor ki geçen hafta geçtiğiniz caddedeki tarihi bir binanın sonraki hafta kayıplara karışıp yerinde harıl harıl bir inşaatın başladığını görebiliyorsunuz. Hepimizin bu yüzden fotoğraf meraklıları gibi sürekli cebimizde bir fotoğraf makinesi ile gezmemizde yarar var
Değişimden bahsedince bunun farklı bir boyutunu ise yapısal olarak bir süredir Türk Musevi Cemaati kurumlarında görmekteyiz. Geçtiğimiz yıl DYD – YSK ile başlayan değişim geçtiğimiz hafta öğrendiğimiz üzere Barınyurt-İhtiyarlar Yurdu kurumlarının gelecekte tek mekânda toplanmaları ile devam edecek. Bu konuda her iki kurumun yetkililerinin görüşmeleri sürüyor, hangi çatı altında birleşeceklerini daha sonra duyuracaklar.
Değişimin ikinci ayağında ise Yetimleri Koruma Derneği ile Matan Baseter’in yine aynı çatı altında birleşme projesini cemaat yetkililerinden öğreniyoruz. Bu değişim çalışmaları çerçevesinde gerek kurumlara yönelik daha merkezi bir kontrol sağlanması gerekse de daha az maliyetle kalan bütçenin cemaatin mevcut ihtiyaçlarına yönlendirilmesi hedefleniyor. Projenin ilerleyen aşamalarında diğer kurumlarda da maksimum verimliliğin nasıl sağlanabileceği tartışılırken uzun vadede 500. Yıl Vakfı Müzesi ve Or Ahayim Hastanesi’nde de bir takım değişikliklerin olması bekleniyor.
Sizlerle bu yazıdaki amacımız adı geçen kurumlarımızın geleceği hakkında beraber düşünüp değişim konusunda geç kalınmadan farkındalık yaratmaktır.
Bu değişimleri kurumların kendi içindeki farklılıklarını bir yana bırakırsak aslında birer şirket evliliği olarak görebiliriz. Tıpkı şirket evliliklerinde bu süreç ne kadar sancılı, kimi zaman birilerini kırarak veya faaliyetine son vererek oluyorsa cemaat yapısında da şüphesiz bu sancıyı yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Dostluk Yurdu Derneği’nde yetişmiş biri olarak, daha Şişli lokalinin hatıralarını yaşarken ve 10 sene gibi bir sürede üç kez mekân değişikliği dışarıdan biri olarak bana bile dokunurken zamanının büyük kısmını bu lokallere verenlerin sıkıntılarını anlayabiliyorum. Geçtiğimiz günlerde katıldığım, cemaat yetkilileri tarafından gençlere değişimin aktarıldığı toplantı ise yapılanlara sadece duygusal yönden değil de geniş çerçevede mantık yönünden de bakılması gerekliliğini bir kez daha gösterdi. Toplantı bitiminde varılan ortak sonuç değişimin nasıl olacağından öte, biz değişirken bundan 10–20 sene sonra kendimizi nerede görmek isteyeceğimizdi. Gelecekte karışık evliliklere bakış açımızdan tutun da, nerede yaşayıp hangi ihtiyaçlarımız olacağına kadar değişimi her boyutuyla ele almak gerekiyor. Geleceğimizi baştan inşa ettiğimiz bu dönemde en büyük sorumluluk gençleri bilinçlendirmek olan gençlik derneklerimize düşüyor. Her iki derneğin yönetimlerinin artık el ele verip, değişimi nasıl beraber kucaklayacaklarına, asimilasyonla beraber nasıl mücadele edeceklerine karar vermeleri gerekiyor. Cemaatin genç profili, zamanı azalıp alternatifi artan, daha zor para kazanıp verdiği her kuruşun daha çok hesabını yapan kendini daha iyi ifade edebilip adını müzikten, modaya tasarımdan bilime geniş toplumda her alanda kabul ettiren bireylerden oluşuyor. Gelecekte cemaatin hangi hizmetine ne kadar bütçe ayırması gerektiğinden nelerden vazgeçme zamanı geldiğine yine bu gençlerin karar vermesi gerekiyor. Kendi içimizde bu kadar yükselen değer varken geleceğimiz ile kararların sorumluluğunu zamanının tümünü bu işe ayıran ekibe yüklemek yerine kendi gerçeklerimizle bu kararları hep beraber vermeliyiz. İşte önümüzde bunun için yepyeni fırsatlar bizi bekliyor.
Barınyurt ve İhtiyarlara Yardım hangi çatı altında birleşeceklerine karar verene kadar bizler hiçbir şey yapamasak bile en azından eşimizi çocuğumuzu alıp bir pazar günü belki de yakınından bile geçmedikleri bu derneklerden birine götürmek, orada fotoğraf çekmek bu cemaate gelecekte büyük katkı sağlayabilir. Değişime direnen bir başka kurum ise 500. Yıl Vakfı Müzesi. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdikleri başarılı faaliyete rağmen müzenin ihtiyaçlarını görmezden gelmek mümkün değil. Gelecek turizmdeyken ve Galata turizmde önemli bir değerken müzemizi çağın gerektirdiği teknoloji ile yenileyip geleceğe aktaracak bir projeyi neden halen bekletiyoruz? Müze, hastane gibi değerlerin değişime ayak uydurması sadece cemaat bireylerinin değil toplumun bu eserleri ortak bir değer olarak algılaması ile mümkün olabilir. Tüm toplum yararına faaliyet gösteren ve zenginliğimiz olan bu değerlerin yenilenme, büyüme, güvenlik gibi ihtiyaçlarının devlet bünyesinde ele alınıp sahiplenilmesi gerekir. Edirne’de hızla mutlu sona yaklaşırken burnumuzun dibindeki müzemizin bakımsızlık yüzünden ilerde yok olmasına dur demeliyiz. Bu değişim ortamında 500. Yıl Vakfı Müzesi artık Neve Şalom Vakfı Yönetimi ile kafa kafaya verip bölgenin gelişimini en iyi şekilde yorumlayacak ve her iki kurumun da bundan en iyi faydalanacağı bir projeye beraber imza atmalıdırlar. Bu projenin oluşum aşamasında sadece cemaatte aktif ve bu kurumlarda bulunan üyelerin değil acenteci, otelci, mimar, emlak danışmanı farklı cemaat üyeleri ile de toplanılıp farklı görüşlerin de dinlenmesi gerekir.
Elmadağ’da etrafındaki rezidanslara direnmeye çalışan Surp Agop Hastanesi’ni gördükçe Or- Ahayim Hastanesi için de geç kalınmadan, hastanemizin yarınlarını da görebileceğimiz ve cemaat yararına olan bir hastane projesine de bir an evvel başlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu tip bir büyüme projesinin şu an yandaki otoparkın hastaneye tahsis edilmesi için yetkililerden talep edilmesi ile mi veya yeni bir hastane ile mi çözüleceği de yakın gelecek için tartışma konusu olabilir. Şu anki cemaat yönetiminin farkı, uzun süredir planladıkları bu projeler için artık düğmeye basmış olmaları ve daha hızlı karar almaları. Bu süreçte artık üretemeyen, topluma değer katamayan ancak hepimizin desteğinden katkı almakta olan tüm oluşumlara dur denilmektedir. Değişim sonrası toplumun sosyal yaşamına katkı sağlamayıp kendi ayağımıza kurşun sıkan her türlü harcamanın sonlandırılması planlanıyor. Tüm kurumların kendini tekrardan sorgulama ihtiyacı duyduğu bu dönemde biz de cemaat bireyleri olarak şu ana kadar verdiğimiz veya vermediğimiz destekle geleceğimiz için bir kez daha düşünelim. Bu değişimde yanlış olduğuna inandığımız noktalar varsa yapıcı eleştirilerimiz ile bunları yönetimle paylaşalım. Değişimin yaşanacağı tüm kurumlara her zamandan fazla destek vererek onlara bu cemaatin vazgeçilmezleri olduklarını tekrardan hissettirelim. Gelecekte mezarlık bağışları ile fakirlerine bakmak zorunda olan bir cemaat yapısını değiştirmek için alışkanlıklarımızdan vazgeçip beraber mücadele edelim. Nüfus olarak azalsak bile değerlerine sahip çıkan bireyler olarak artan bir cemaat olmaya devam edelim. Yaşlılarımız ve ihtiyaç sahiplerimize en iyi imkânlarda destek verdiğimiz, tüm gençlerimize en iyi şartları sağladığımız, eskinin aksine kültürel mirasımıza sahip çıktığımız ve doğumdan itibaren tüm yaşam süresince her an yanımızda olacak geleceğin cemaat yapısını beraber oluşturmak dileğiyle…