ABD son yıllarda kamu borcu ve sosyal sigortadaki gidişattan endişeli. Demografik durum ve bunun ülke bütçesine yansıması, var olan sistemde radikal önlem alınmasının kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor.
Amerikan sosyal sigorta sistemi, devletler tarafından finanse edilenler baz alındığında dünyadaki en çok bütçe ayrılan program. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’nin harcamaları arasında totalde %37’lik bir paya sahip olması da bunun göstergesi. 2010 itibariyle ABD’nin geliri 781,1 milyar dolar iken, gideri 712,5 milyar dolardı. Sosyal sigorta ve demografik çatışmanın başlangıç noktası burası.
ABD’nin kazanmış olduğu 68,6 milyar dolarlık bütçe fazlasını da 2010 sosyal sigorta bütçesine ekleyince 2,6 trilyon dolarlık bir pay çıkıyor. Bu bütçe ABD’nin sosyal sigorta giderlerini birkaç yıl daha kapsamaya yetecek. Fakat bu gidişata göre 2017’de sosyal sigorta zarar yazacak. Bunun en önemli sebebi “Amerika’nın yaşlanıyor olması”. Çalışandan gelen paranın belli bir prosedüre göre emekliye aktarıldığı pay-as-you-go sisteminin yürürlükte olduğu ABD’de, 1960’da her emekliye yaklaşık beş çalışan düşüyordu. Yani beş kişi rahatlıkla bir emekliyi geçindiriyordu. Bu sayı 2009’da üç çalışana düştü. 2030’da ise 2’ye 1 oranına düşmesi bekleniyor. Durum öncelikle bu açıdan sıkıntılı.
Amerika’daki ortalama yaş 36,8. Ülkedeki her dokuz kişiden biri 74-84 yaş aralığında. 85 yaş üzeri nüfusun artış hızı ise toplam nüfusun artış hızının dört katı. Bir başka değişle bu kategorideki 5,7 milyon nüfusun 2050’de 19 milyona ulaşması bekleniyor. Bu grubun ilaç, tedavi gibi ihtiyaçları ise diğerlerinden doğal olarak daha fazla.
Bir diğer önemli konu ise 2. Dünya Savaşı zamanlarına dayanıyor. Zaferle çıkan ABD’de erkeklerin askerden dönmesi ve ülkedeki sevinç ve umutla yaklaşık 76 milyon Amerikan bebeği doğdu. 1946-1964 süre zarfında doğan bu bebekler büyüdü ve 2011’de ‘ilk posta’ 65 oldu, emekliye ayrılmaya başladı ve haliyle sosyal sigorta bu anlamda çok zor durumda kaldı. Emekli sayısındaki artış, bu kesim için ayrılan bütçenin de artmasını gerektiriyor. 2035’te her beş kişiden birinin 65 yaş üzeri olması bekleniyor. Her sekiz saniyede bir, bir Amerikalı daha elli yaşına basıyor. Gelecek sene elli yaş ve üzeri nüfusun 100 milyonu vuracağı öngörülüyor.
ABD’de konuyla ilgili diğer bir sorun ise azınlıkların nüfusunun çok hızlı şekilde artıyor olması. Ülkenin en fazla nüfusa sahip azınlığı olan Latinlerin 2050 itibariyle ülkenin %29’unu oluşturması söz konusu. Beyazların yüzde kırk yedi ile “azınlık” kategorisine girmesi bekleniyor. Bu anlamda, ülkedeki azınlıkların, “Hispaniklerin”, siyahi ve Asyalıların çocuk doğurmadaki başarısı hem beyazları bir azınlık konumuna dönüştürdüğü için, hem de nüfusu artırdığı için sorun durumunda. Kaldı ki ileride o nüfus sosyal sigortadan yararlanacak.
Bütün bu istatistikler ABD’nin artan yaşlı nüfus problemini apaçık ortaya koyuyor fakat işin bir de kamu borcu yüzü var. GSYH’sına eşit miktarda borçlu bir ülkeden söz ediyoruz. Haliyle sorunlar son zamanlarda bir bir ortaya çıkıyor. En son borç limitinin artırılması bana göre bir “problem erteleme” hamlesiydi. Bunu bile başaramadığı S&P’nin not indiriminin piyasalarda yarattığı etki ile görülüyor. Yıllardır “risk free”, yani risksiz olarak kabul edilen ve üniversitelerde bu şekilde okutulan Amerika devlet hisselerinin son durumu az da olsa riski var sekline döndü. AA+ notunun da önümüzdeki iki sene içinde düşmesi bekleniyor. Borçların giderek artıyor olması da bunu doğruluyor.
Tüm bu istatistik ve grafiklerin ışığında ABD’nin radikal kararlar alması gerektiği ortadadır. Hem bütçe problemi hem de demografik sorunlar sosyal sigortanın geleceğini sıkıntıya soktuğu açık. Vergi artırımı, emeklilik yaşının yükseltilmesi gibi konular gündemde fakat benim önerim askeri harcamaların kısılması. Dünyadaki tüm ülkelerin askeri harcamalarının toplamı bile ABD’nin askeri harcamalarından düşük. Çok fazla zamanı da seçeneği de olmayan Amerika’nın, hem kendi hem de dünyanın geleceği adına sorumluluk alması herkesin beklentisi.